KARTAL TİMİ ( ASKIDA )

By lalipop123

390K 18.9K 3K

Her biri birbirinden cesur 6 asker. Edis Taner Yiğit Kutay Hazar Ve timde ki tek kadın asker Gökçe. Gökçe'nin... More

TANIŞMA
1.BÖLÜM:
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9.BÖLÜM
10. Bölüm
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18.BÖLÜM
19. BÖLÜM
20.BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
DUYURU
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. Bölüm
31.BÖLÜM
32. BÖLÜM:
33.Bölüm
34 : BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37 BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
DUYURU
43.BÖLÜM
44 . BÖLÜM
45. Bölüm
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM

42. BÖLÜM

3.3K 233 49
By lalipop123

Allah'ım ben yine ne günah işlemiştim ya. 

Duvar değilde birine çarptığımı anladığımda içimden Ediz'e sövdüm. Başımı kaldırdığımda ise hiç görmek istemediğim biriydi karşımda ki. 

Hemen yerimden kalkmaya çalışırken Hazarın da  yardım etmişti. Ediz'e kötü bir bakış atıp hemen Serhat albaya döndüm.

"Kusura bakmayın albayım. Önüme bakmıyordum. İyisiniz değil mi ?"

"İyiyim sen iyi misin "

"İyiyim komutanım özür dilerim gerçekten" 

"Sorun değil Gökçe siz nereden geliyorsunuz. "

"Görev dönüşü komutanım baskın ihbarına gitmiştik."

"Anladım hepiniz sağlamsınız dimi"

"Sağlamız komutanım büyük bir çatışma olmadı "

"Anladım. Bende Tuna'nın odasına gidiyordum. Eşlik eder misin?"

"Emredersiniz komutanım  " deyip beraber yürümeye başlamıştık.

Ediz ben yanlarına gittiğimde kaçsa iyi ederdi bu sefer pis benzitecektim.

"Sen niye kovalıyordun yine Ediz'i "deyince kızarmıştım. Bir rezil olmadığımız Serhat albaydı ona da bir şekilde kendimizi göstermiştik. 

"Önemli bir şey değil komutanım her zaman ki beni sinirlendirmesi, hayır ben olmasam kimle uğraşacak bilmiyorum"

"Erkekler değer verdikleri kadınlara nasıl davranması gerektiğini bilmeyen haylaz çocuklardır. Yakında karşısına birisi çıkarsa o da öğrenir"

"Hiç sanmıyorum düzeleceğini. Ediz ezelden beri böyle ve değişmesini de istemem herhalde."

"Bende seviyorum diyorsun " 

"Biraz öyle albayım. Bizim Ediz ile çocukluğumuz bir geçti. Yürüyüşünden bakışından ne hissettiğini anlarım o da benim tabi"

"Çok kıymetli bir dostluğunuz var. Bunu sakın kaybetmeyin" 

"Emin olabilirsiniz"

------------------------------------------

Evrak işlerini diğerleri yaparken ben Serhat albay ve Tuna komutan ile birlikteydim. Serhat albayı Tuna komutanın odasına kadar eşlik ettikten sonra Tuna komutan da operasyon ile ilgili bir kaç şey sorunca oturmuştum. 

"Tamam ben hallederim okul binasındaki hasarı. Yakında tekrar eğitim alabilirler."

"Sağ olun komutanım."

"Serhat kusura bakma lütfen. İlgilenemedim."

"Hiç sorun değil Tuna yakınlarda işim vardı bende kahvenizi içmeye geldim."

"Hemen söylüyorum. Gökçe sen ne istersin "

"Ben de kahve alabilirim komutanım"  deyince telefonda ki  bakışları çatılarak bana döndü.

"Kahve istediğine emin misin" deyince kafamı olumsuz anlamda salladım. Kahve ve çay gibi sıvıları doktorum tüketmenin doğru olmadığını söylediğinden beri gram çay ve kahve içirmemişlerdi. 

Yeterince stresli bir işimin olduğunu söyleyip daha iki aylık olmamış mercimekler için yedi ay çay kahve içemeyecektim. İçim yanıyordu ya.

Siz höpür höpür götürün kahveleri bana gelince yok. Tabi bunu Tuna komutana söylemeye cesaretim yoktu.

"Portakal suyu en iyisi komutanım"

"Bence de. Ahmet  bize iki orta kahve ve portakal suyu. Hazır olmasın he"

"Hayırdır Tuna ne içeceğine de mi karışıyorsun askerlerinin. Bırak içsin bizimle."

"Doktor yasaklamasa içsin ama sağlığı için içmemesi gerekiyor."

"Anladım. Hayırdır ciddi bir şey yoktur umarım." deyince Tuna komutanın yüzünde ki sırıtma da büyümüştü.

"Biraz ciddi aslında. "dediğinde Serhat albayın üzgün bakışları bana dönmüştü.

"Hay Allah bildiğim bir kaç doktor var hemen konuşabilirim isterseniz" 

"Yok Serhat yok. "

"Nasıl bir hastalık bu" 

"Yavaş yavaş kilo almaya başlayacak hareket etmekte zorlaşacak. Bak kilo almaya başladı  bile" deyip beni gösterince ellerim istemsizce karnıma gitmişti. Serhat albayın bakışları üzerimdeydi. Tuna komutan da fenaydı . Büyük kekliyordu Serhat albayı.

"Tuna yakın bir doktor tanıdığım var bana hastalığının ismini söylersen yardımcı olabilir belki." endişeyle konuşunca Tuna komutan uzatmamıştı daha fazla. 

"Hamile" 

"Anlamadım ne"

"Hamile hamile işe yavaş yavaş kilo alıp hareket etmek de zorluklar çekecek. "

Serhat albay şaşkınca bana dönünce gülümsemekle yetindim.

"Ben bunun hesabını sana soracağım Tuna ve hayırlı olsun Gökçe çok sevindim hele ki hasta olmadığına."

"Teşekkürler albayım merak etmeyin turp gibiyim"

"Aslında bir şeyler karıştırdığını anladım ama göbeğini görünce inandım" demesiyle kalbim çıt etmişti. Bu denir miydi  be albayım.

Sakın Gökçe sakın. O senin albayın onun saçlarını tek tek yolmak istemiyorsun ki. Hepsi hormon bunların. Bana kilo almış dedi. Göbeğini gördükten sonra inandım dedi ya. 

"Hee şey ya sizin şu iş ne oldu anlat  bakalım. Gökçe sen de çıkabilirsin sıkılma bizim yanımızda."

"Emredersiniz komutanım." ilk albaya sonra da  Tuna komutana selam verip odadan çıkacakken Tuna komutan seslendi.

"Ahmet gelmek üzeredir. Portakal suyunu al"

"Anlaşıldı komutanım" 

Odadan çıktığımda boynumun ve yüzümün  sinir ve biraz da utançtan kızardığını hissedebiliyordum.

Kilom dışarıdan gözükecek kadar aldım mı ben ya. Daha iki aylık bile değillerdi. Gözükmemeleri lazımdı.

Odama geçtiğimde ilk işim üzerimi değiştirip antrenman kıyafetlerimi giymek oldu. Saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Üzerimde ki atlet ile göbeğim daha da belli olmuştu ama bu beni üzmekten çok sevindirmişti. Mercimekler büyüyordu. 

Yakında hareketlerini de hissetsem fena olmazdı. Silahımı da unutmadan yanıma alıp odamdan çıktım. Timin ortak odasının kapısı aralıktı. 

"Kolay gelsin gençler. Sen hariç Ediz"

"Senin bana artı olarak ceza vermene gerek kalmadı. Artık kullanacak bir beynimiz yok"

"Sen kendin adına konuş biz hala sağlamız"

"Merak etme Ediz zaten kullanmıyorsun" 

"Hahaha çok komik"deyip isyan ederek devam etti.

"Gökçe lan senin işkencelerine bile razıyım şuan. Bu kadar evrak ne anasını satayım" 

"Komutanım kurtarın bizi " diye Taner de katılmıştı.

"Kurtaramam hep evrak işlerini ertelediğimiz den çoğalıyor bu kadar iş. Hepsini bitirelim sonra rahatlayacağız" deyip koltuklardan birine oturdum.

"Otur sen otur ya. Biz çalışalım sen otur"

"Ay görende bir şey yapıyorsun sanacak. Okuyorsun yazıyorsun ve imzalıyorsun. " dediğimde Hazar da dahil bana kötü kötü bakmıştı.

"Bakmayın bana öyle ben hamileyim" dediğimde bu sefer Hazar diğerlerine dönmüştü.

"Benim güzelim hamile köpeklik yapmayın lan iki evrak var imzala geç" 

"Bonom gozolom homolo. Ne kadar da güzel söylüyor lan. Öncelikle o ağzına bir çakarım bir de yer çarpar he. Hem tabi ki de Gökçeye iş yaptırmayacağız. Bana kalsa şimdiden izne çıksın"  dediğinde Hazarın bakışları ile hızla yerimde doğruldum. 

"Bu konuda kimse konuşma hakkına sahip değil" 

"Ben hariç"

"Bende " 

Oflayıp ellerimle yüzümü kapattım. Ben bunlar ile ne yapacaktım. Daha mercimekler iki aylık bile değilken izne çıkmak mı. Siz çıkın izne. 

"İtinayla döverim" 

"O göbekle mi" 

Bu ikinci darbeydi. Bakışlarım karnımı bulduğunda derin bir iç çektim. Kilo aldığımı böyle herkes yüzüme mi vuracaktı. Ben bir kaç ay sonra yerimden de kalkamazdım her halde.

"Bakma sen bu hıyara güzelim kilo filan almadın sen" 

"Gözlerim sağlam hala kilo aldığımı görebiliyorum da herkesin de söylemesine gerek yok " eğdiğim başımı sertçe Ediz'e çevirdim.

İlla moralimi bozacaklardı pis ayı. 

"Bakma şöyle ya gerzeklik ettim affet" 

"Affetmiyorum sürün hatta ben o sürünmeyi gerçek bir boyutu geçireyim de gör sen " deyince yutkunduğunu görmek inanılmaz bir keyif vermişti.

"Komutanım hiç hormonları tavan yapmış bir kadına kilo aldın denir mi ayıp cidden. Siz de çok haklısınız komutanım bana kilo aldın dese ben de alınırım! "

"Yağcılık yapma lan anca beraber kanca beraber diyorduk daha sabah. Şimdi ben ceza alırsam siz de gönüllü olarak yanımda olursunuz dimi " 

"O bizim komutanımıza laf söylemden önceydi komutanım. Hem kadınlara nasıl davranacağınızı gerçekten hiç bilmiyorsunuz."

Yiğit Ediz'i göme göme yanıma oturdu. Aferin be Yiğit arkamda dur. 

"Yiğit o kadar haklı ki Ediz yapacak iş mi bu " 

Kutay da bizden tarafa geçince karşıda sadece Taner ve Ediz kalmıştı. Taner de benim gibi düşünmüş olacak ki hızla yanımıza geldi.

"Lan korkak kavgaya mı ayrılıyoruz da karşı taraf daha güçlü diye taraf değiştiriyorsunuz. Tamam be çekerim ben tek cezamı paşa paşa" sonlara doğru kendini acındırmak için alttan alta baksa bile umurum da değildi. Şimdi Serhat albaya bir şey yapamayacağım için ikisinin de cezasını Ediz ödeyecekti. Yüce gönüllü panda.

"Yok kanmadım. Şimdi sana ne ceza versem acaba" biraz düşünmek den zarar gelmezdi dimi. Hem Ediz'i karşımda kıvrandırmak çok güzeldi. 

"Gökçe hadi be kızım hem sabahın körün de kalktık bugün onu da hesaba kat. Bir de bir kaç düzine çocuğun hayatını kurtardık bunları düşün olur mu" 

"Yaptıklarını mı sayıyorsun sen" kızgın çıkan sesimle hemen geri vites yapmıştı. 

"Estağfurullah hiç olur mu sadece yorulduk ya hepimiz onu söylüyorum" 

"Hea tamam o zaman yorgun olduğun için karargahın etrafı on beş tur " dediğimde yüzünde bir gülümseme olmuştu.

"Tam teçhizat" deyince gülüşü solmuştu tabi.

Klasik bir asker çantası otuz beş kırk kilo civarında oluyordu ama  biz  ekstra bir şeyler daha koyduğumuz için bir kaç kilo fark ediyordu. Çok değildi ama bu ona yeter de artardı bile. 

Bana yavru kedi bakışları atsa da hiç oralı olmamıştım.

"Taner sen de yanında git çantayı da kontrol etmeyi unutma he" 

"Emredersiniz komutanım büyük bir zevkle çantayı kontrol edeceğim."

"Bu eğlenceyi kaçıramam ben de geliyorum"

Ediz odadan çıkarken son bir bakış atmıştı. Ah üzümlü kekim ama bu sefer beni çok sinirlendirmişti. Geri dönemezdim. Hormonları tavan yapmış  bir kadın dan daha tehlikeli bir şey varsa o da hormonları tavan yapmış bir askerdi.

"Çeksin cezasını köpek" deyince tersçe Hazara baktım.

"Sen benim pandama öyle diyemezsin Hazar itinayla seni de döverim" deyince bakışları hemen değişmişti. 

"Öyle mi hanım efendi."

"Öyle beyefendi" 

"İyi o zaman senin evrak işlerini de o pandan olacak herif yapsın" 

"İkinize de gerek yok  ben yaparım" deyince bir şey diyememişti.

İkisine de kalmamıştım. Ellerim ayaklarım hala tutuyordu Allah'a şükürler olsun.

"Şaka yaptım ben iki dakika da hepsini hallederim" deyince sinirle ona döndüm. Çocuk oyuncağı mıydı bu ya. 

"Tamam ben bir bizimkilere bakayım kolay gelsin sana şimdiden" deyip koşar adım odadan çıktı.

Sandalyeye oturduğumda evraklar daha fazla gelmişti ama inat etmiştim. Hazar efendiye bak hemen o pandan yapsın diyor. Koca bozuntusuna bak iki dakika da sattı beni.

Yaparsın iki dakika da Gökçe sen. Onlara kalmadın daha.

3 SAAT SONRA 

Sonunda bitmişti ama bende bitmiştim. Sandalye de oturmaktan belim ağrıyınca bazen yere uzanarak yaptım bazen de yürüyerek. Tabi bu süre zarfında iki de bir biz yaparız bırak deseler de itinayla kovmuştum.

Ve tabi ki de azmin sonu başarıdır. Bitmişti. Kapı iki kere tıklandı.

"Komutanım Tuna komutanım yanına çağırıyor sizi"

"Tamamdır gidebilirsin"

Artık Tuna komutanı gördükten sonra eve gideceğim için üzerimi değiştirmedim. Bununla da eve gidebilirdim. Bizimkileri en son bir saat önce görmüştüm ama büyük olasılık eve gitmişlerdi. Hazar da gitmiş midir hiç bilmiyorum.

Odadan çıktığımda evrakları birisini almasını için asker rica ettim. Eve gidince güzel bir yemek yeyip bir de koltuğuma yatarak battaniyenin altında film izlemek istiyordum. Hayali bile güzeldi be. 

Tuna komutanın odasına geldiğimde kapıyı iki kere tıklatıp içeri girdim. İçeride Hazar da vardı. 

"Buyurun komutanım beni çağırmışsınız" 

"Gel kızım otur evraklar bitti mi" 

"Bitti komutanım artık ertelemeyeceğim hiç bir şeyi. Ben bu kadar yazıyı en son lise sıralarında görmüştüm."

"Bilmez miyim her okuldan geldiğinizde bezdiriyordunuz insanı. Hele ki ödev verdilerse yandık. Bütün gün yakına yakına yaparlardı bizim de başımızı şişirirlerdi bu sürede de "

"Komutanım ergenliğin doruklarındaydık . Siz sırayı savdınız sıra bize geliyor. " dediğimde gülmüştük. 

Allah'ım sen şimdiden bana sabır ver. Bizim Tuna amca ve Bahar teyzeye yaptıklarımızı inşallah bizim mercimekler bize yapmazdı. 

"Gökçeciğim çok üzülerek söylüyorum ki daha beteri olacaklarına şimdiden eminim" 

"Yok komutanım benim çocukluğum sakin geçmiş bana çekerlerse sorun yaşayacağımızı sanmıyorum" 

"Sana çekeceklerini ümitle bekliyorum çünkü Gökçe'nin pek sakin değildi."

"Öyle demeyelim komutanım şimdi  bende gayet usluydum. Öğretmenlerim beni hep severdi. Derslerim de iyiydi. Daha ne olsun"

"Hepsi doğru ama bu iki sıpa bizim ağzımıza tükürürdü."

"Estağfurullah komutanım"

"Yok yok öyle. Şimdi komutanım filan diyorsun ama o zamanlar hiç de öyle değildi. Eğittiğim askerler kadar zorlanmadım ben sizi büyütürken be. Bahara da bana da illallah ettirdiniz. Sizden sonra çocuk düşünmeye korktuk biz" dediğinde kendimi kahkaha atmaktan alı koyamamıştım. 

Bizim yaramazlıklarımızdan çok çekmişlerdi cidden.

"Ediz ve Gökçenin ergenliğini düşünüyorum da iyi sabretmişsiniz komutanım" dediğinde Hazara baktım. Gözlerini kısa bir süreliğine Tuna komutandan ayırıp bana imayla baktı. 

"Sabretmeyip ne yapacaksın ki. İkisi de birbirinden haylaz ikisi de birbirinden beter ama evlat işte atsan atılmıyor. Sabrettik bizde şimdi istediğim gibi eziyet ediyorum ikisine de"  deyince Tuna komutana hayretle baktım.

"Komutanım sizde ilk yıllarımızda bizi itinayla süründürmüştünüz. Gerçek anlamda" 

"Her şey karşılıklı bu hayatta kızım" 

"İyi o zaman bizimkiler uslu olacaklar."

"Benim size yaptıklarım sizin bana yaptıklarınızın yanında ne ki. Bence aynı sen olacaklar. Şimdiden yandın ben söyleyeyim" 

"Demeyin öyle komutanım ya" 

"Tamam tamam sustum. "

"Komutanım beni niye çağırmıştınız bu arada "

"Öylesine time izin verdim gittiler. Hazar da dışarıda tekti yanıma çağırdım. Beraber biraz konuşuruz diye çağırdım."

"Anladım komutanım benim evrak işlerim bitti. "

"Tamam o zaman  bugünlük bu kadar yeter. Yoruldun da. İkiniz de çıkabilirsiniz" 

"Sağ olun komutanım"

Odadan çıktığımızda ikimizde hiç konuşmamıştık. Üzerim müsaitti böyle gidebilirdik. Silahım da yanımdaydı. 

"Ben hazırım sen değiştirecek misin üzerini" dediğimde kısa bir üzerimi  süzdükten sonra konuştu.

"Tamam gidelim o zaman direkt"

Başımla onayladım. Karargahtan çıktıktan sonra arabada da radyo dışında konuşmamıştık. Aramızda tabi ki büyük bir şey yoktu ama beni sinir etmişti. Hormonlarım sağ olsun hala sinirliydim.

Eve geldiğimizde de hemen odaya geçip üzerimdekileri çıkarıp pijamalarımı giyinmeye başladım. Hemen arkamdan odaya Hazar girmişti. 

Yatağa uzanıp beni taciz etmesini kayıtsız kaldım. Sana konuşmak yok koca müsvetlisi.

"Konuşmayacak mıyız" dediğinde omuz silktim. 

"Ediz'e laf söylemem seni niye bu kadar sinirlendirdi ki ben hep Ediz'e laf söylüyorum aynı şekilde o da öyle. Bunda ne var ki"

"Sana göre yok bana göre var öyleyse" deyip odadan çıktım.

Mutfağa geçip kendim için portakal suyu yapmaya  başladım. Karargahta Ahmet'in getirdiğini de içmemiştim. Şimdi de canım çekmişti. 

"Tamam ama yine de bu kadar sinirlenmemen lazım" 

"Hazar susar mısın yeterince yoruldum bir  de sen yorma beni "dediğimde bu sefer bir şey demeden giden taraf o olmuştu. 

Portakalları sıkıp bardaklara boşalttım.

 Salonda haber izliyordu. Portakal suyunu yanına koyup üçlü kanepeye geçtim.

Niye bakmıyordun bana ya. Trip atması gereken bendim. Şimdi sen niye bana bakmıyordun.

Hazar gibi bende onu umursamamaya çalışarak telefonum ile ilgilendim. Arada da portakal suyumu içiyordum. 

Akşam geç olmuştu ve bana bakmak bir kenara televizyondan başka bir yere bakmıyordu. Karnım acıkınca sinirle mutfağa geçtim. Hazara sinirimden yemek yemeyi unutmuştum. Mercimekler merak etmeyin hemen sizi doyuracağım. 

Buzdolabını açtığımda hayalim içi ağzına kadar dolu bir dolap  bulmakken ben içi bomboş bir dolap buldum. Bir kaç sebze ve meyveden başka bir şey yoktu. Buzlukta bir kaç paket köfte vardı ama o açılana kadar gün biterdi. 

İş başa düştü. Git de kendine güzel bir yemek al. Şimdi yapmak ile hiç uğraşamayacaktım. Üzerime değiştirmeye odama giderken Hazarın bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Anca bakarsın şimdi.

Bir pantolon giysem yeterdi. Üzerime ceket de aldım. Odadan tam çıkacakken içeriye Hazar girdi.

"Hazırlanmışsın nereye gidiyorsun."

"Biraz sıkıldım dışarı çıkmak istiyorum. Mazuru mu var "

"Tamam bekle beraber çıkalım" deyince ofladım.

"Hazar lütfen kendini benimle gelmek zorunda hissetmene gerek yok. Yarım saat dolaşıp geleceğim şurada. "

"Gelmek zorunda hissetmiyorum. Beraber dışarı çıkmak istiyorum. Zorunluktan değil yani"

"Tek olsam daha iyi olur "

"Biraz abartmıyor musun. Sen rahat ol diye hiç sesimi çıkarmadım bile. Yetmez mi?"

"Dışarı çıkmak istiyorum Hazar. Bunun onunla ne alakası var ya"

"Çok alakası var. Biz birbirimize haber vermeden ne zaman dışarı çıktık. Bas baya trip atıyorsun bana"

"Söyleyecektim ama önce sen geldin" deyince kaşları çatılmıştı. 

"Gökçe güzelim yeter ya. Ediz'i şuan eşek sudan gelene kadar dövmek istiyorum. Aramızı bozdu şerefsiz" deyince gülmemi bastırmaya çalışsam da Hazar görmüştü. 

Yanıma gelip yanaklarımı sıkmaya başlayınca ellerinden kurtulmaya çalıştım.

"Ya ayı mısın Hazar bırak yanaklarımı kopardın"

"Bırakmam affettim demeden "

"Hazar canım acıyor ya bırak"

"Tamam bırakıyorum ama bunu affettim olarak kabul ediyorum. "

"Of tamam ya affettim."

Yanaklarımı ovarken sarıldı.

"Oh be dünya varmış."

"Salak mısın Hazar"

"Romantik ol biraz güzelim "

"Benden olmuyor be yiğidim"

Hızla benden uzaklaşınca sırıttım. 

"Kusup geliyorum"

"Hazarrr" 

"Tamam tamam o iş de senin olsun "deyince omzuna sertçe vurdum. 

"Acıdı lan" 

"Acır tabi. Askerim ya elim ağırdır ayağını denk al. "

Hazarın sözünü kesen de karnımın guruldamış olmasıydı. Hazar gülmemek için kendini zor tutarken ben somurtuyordum. Ne var yani acıkmış olabilirim. Biraz fazla. 

"Hadi gel güzel bir yemek ısmarlayayım sana dışarıdan"dediğinde gözlerim parladı.

"Hemen giyin hemen"  

Tişörtünü çıkarttığında dışarıdan sert bir fren sesi duyuldu. Ne oldu diye camın yanına gittiğimde arabadan çıkan tüfekleri gördüm. 

"Hazar eğil" 

Kendimde hemen başımı koruyup eğilsem de kırılan camların üzerime düştüğünü hissediyordum. 

Hazar eğilerek yanıma geldi. 

"İyi misin güzelim" 

"İyiyim sorun yok. " deyip belimde ki silahı çıkarttım. 

"Her yerin kesilmiş sikeceğim onları piç kuruları. "

"Şuan bence daha önemli bir sorunumuz var ne dersin" 

Taramalılar ile evimizi tararken bizim iki tane tabanca ile yapacağımız bir şey yoktu. İçeriye yağmur gibi kurşun yağarken telefonumu  bulamıyordum.

"Telefon nerede anasını satayım"

"Ceketinin iç cebine bak oraya koyuyorsun"

Ben telefon ile Tuna komutanı ararken Hazar da karşılık veriyordu.

"Alo, silah sesleri mi onlar" ilk başta sakin çıkan sesi sonlara doğru endişeye kaplanmıştı.

"Komutanım evi tarıyorlar üzerimizde tabancadan başka bir şey yok."

"Tamam siz sakin olun hemen ekip yolluyorum.  Şimdi çıktık bizde hemen geliyoruz"

Telefonu kapatıp canımın acımasıyla bir kaç saniye gözlerimi kapattım.

"Hazar ateşi kes. İçeriye girmeye çalışırlarsa kendimizi korumalıyız"  dediğimde ateşi kesmişti. 

İkimizinde sırtı duvara yaslıydı. Kolunu omzuma atıp kendine yasladı.

"Hazar al sana romantiklik"

"Heh şu durumda da bana mı paslıyorsun olayı "

"Şaka yapıyorum ya" dediğimde aklıma gelen şeyle duraksadım. 

"İçeri girmeye çalışırlar mı sence"

"Girmezler onlar da o göt yok" dediğinde güldüm. Göreceğiz var mı onlarda o göt yok mu? Olmaması temennimdi. Daha geç yemek yemeye gitmek istemiyordum. Yoksam onlardan tabi ki de korkmuyordum. 

"Senin ağzın mı bozuldu" dediğimde sırıttı.

"Daha ne cevherler göstermemi ister misin" 

"Sapık ayı "

Silah seslerinin yanına bir kaç silah daha eklenince oturduğumuz yerden kalktım. Artık kurşunlar eve atılmıyordu. Ekipler gelmiş olmalıydı. 

Camdan baktığımda yanılmadığımı gördüm.

"Sonunda yemek yemeye gidebileceğiz" deyince Hazar garip garip bana baktı.

Tamam normalde tabi ki de ilk diyeceğim şey bu olmazdı ama gerçekten acıkmıştım ve canım fena bir şekilde döner çekiyordu. 

"Bakma bana öyle dışarı çıkalım "

"Güzelim aç olduğunu biliyorum ama ilk hastaneye gitmeliyiz " deyince kollarıma baktım. Acısını hissediyordum ama uyuşmaya başladığı için takmamaya çalışıyordum.

"Döner istiyorum "

"Tamam güzelim sana döner alacağım ilk hastane ama "

Kapının şiddetle vurulması ile çıkmamız gerektiğini hatırlamıştım.  Odadan çıkıp kapıyı açtığımızda Tuna komutanı ve pijamalı bir adet Ediz'i gördüm.

"İyi misiniz çocuklar"

"İyiyiz komutanım sorun gözükmüyor"

"Neden çıkmadınız? Deli mi etmek istiyorsunuz insanı "

"Sakin ol Ediz ya iyiyiz işte merak etme"

"Gökçeye parçalanan camlar isabet etti. Kesikleri ciddi değil ama bakılması lazım."deyince bakışlar kollarıma ve boynuma gitmişti.

"Ambulans dışarı da hadi gidelim" kafamla onayladım. Şimdi bunlar pansuman yapılmadan beni döner yemeye de götürmezlerdi. Pansuman hemen bitse çok iyi olur. Çünkü her döner dedikçe daha da acıkıyodum ve ben salak Gökçe şuan aklımda sadece döner vardı.

Hep beraber dışarı çıkarken Tuna komutan birden arkasını döndü.

"Sen üzerine bir şey giymeyecek misin "dediğinde Hazara döndüm. 

Hazara baktığımda gülsem mi ağlasam mı karar verememiştim. 

Üzerinde hiç bir şey yoktu ve altında da yarım kapri vardı.

"Hemen komutanım" koşarak içeri girince gülmeden duramamıştık.

Her durumda gülebiliyorduk. Mercimekler burada sizi gayet de eğlenceli bir hayat bekliyordu. Bekletmeden gelin. 

///////////////////////////////////////////////////

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayınız yavrular....



Continue Reading

You'll Also Like

2.7M 153K 107
Hayat, fırtınanın dinmesini beklemekle ilgili değildir... Yağmurda dans etmeyi öğrenmekle ilgilidir. "Umay?" "Operasyondayız." "Benimle evlenir misin...
22.5K 1.3K 24
İlk askerî kurgum✨ Karanlıkla başlayan aydınlıkla son bulur mu?....... Cıvıl cıvıl bir kız çocuğundan yaşadığı şeylerden dolayı KARANLIK diye anılan...
56.9K 4.2K 31
Bakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşları...
57.6K 3.3K 29
Ben İpar Gök, İpar yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çiçekti. İsmimi babam koymuştu, annemle karşılaştıkları ilk gün ona İpar hatun...