15. Bölüm: "Akmayan nehirler."

179 24 78
                                    


size yeni bölümle geldimmmm.
YİNE ÇOK HIZLIYIM MAŞALLAH BANA..

Gerçi hızlıyım hızlı olmasına ama bölüm bitince bana dönüp kızmazsınız inşallah.. Neden olduğunu söylemeyeceğim. Sadece biraz kısa bir bölüm oldu....

Neyse iyi okumalar.

Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutanın rüyasına giriyorum bu ara. Neyse uzatmayayım da gideyim bir kere daha Jackson ve Jessi performansını izleyerek kudurayım.

Sizde güzelce okuyun.

💚



Mark Tuan

"Kötü bir haber mi?" Telefonun başında öylece ekranı izliyordum. Anlayacağınz kafamın etini yemekteydim. Hatta o kadar düşünmekteydim ki vaktin nasıl geçtiğini bile fark etmemiştim. Jackson çoktan konuşmasını bile bitirmişti ve bana öylece bakıyordu. Duvara yaslanmış olan sırtımı duvardan çekerken telefonu cebime atmıştım. Kendi sorunlarımla onun canını sıkmaya hakkım var mıydı bilmiyorum. Aslında o asla kendi iç sıkıntısını bana karşı dile getirmemişti. Canımı sıkmıştı ama yine de şu sıkıntım var dememişti. Bu yüzden kendi düşüncelerimi bende ona dökmemeliydim. Kafamı iki yana sallayarak "Hayır. Sadece yarın şirkete gideceğim, biliyorsun. Toplantı saatini öğrendim. Biraz erken.."

"Ah.. doğru. Uykun çok önemli değil mi?" İnanmış mıydı bilmiyorum çünkü yüzünü dönmüştü başka tarafa. Oldukça düşünceli bir halde "Ben duşa giriyorum. Sen şey yaparsın. İstediğini giyebilirsin yani. Takıl kafana göre." Banyoya ilerlemişti.

"Canını sıkacak bir şey mi oldu?" Diye bu sefer ben sordum. Belki bu sefer açardı kendini bana. Ama ceketini çıkartıp düzenlice kenara bırakırken saçlarını karıştırarak "Benim canımı sıkacak hep bir şeyler olur Mark." kapıyı arkasından kapattı. "Canını sıkan detayları sadece kendi canına saklamaya devam et.." diye söylendim arkasından. Kendi kuyusunu, kendi zihinlerinde kazan insanlarla doluydu çevrem. Buna bende dahildim gerçi ama ben yine de en çok insanların kazdığı kuyulara düşerdim. Düştüğüm o kuyuların içinde bir de kendime mezar çizerdim.

Yine de ben bir şekilde sabaha çıkardım. Ama Jackson öyle değildi. Kendini saklıyordu oraya. Dışarıdan mutlu da olsa her bir hücresinin alev aldığını hissediyordum. Gerçi anlatsa da elimden ne gelirdi bilmiyorum. Yine de elimden bir şey gelmese de ben oralarda olurdum. Karşımdakini güldüremezsem onunla ağlardım ben. Çünkü bilirdim bazen çıkamazdın o dertlerden. Üzüntülerine iyi gelecek bir şey yoksa o zaman gerçekten salman gerekiyordu kendini. Ağlamak mı istiyorsun? Ağla. Gülmek mi istiyorsun? Gülmeyen şerefsiz olsun.

Gömleğimin üzerine asılı olan kazaklarından birisini geçirdim düşüncelerimle boğuşurken. Bu yeterliydi. Aynada saçlarımı da düzene soktuktan sonra odasından çıktım. Banyodan giyinmeden çıkma ihtimali vardı çünkü ve ben de böyle bir ihtimal varken daha fazla orada durmamalıydım.

Evinin her yanı onun hakkında izler taşıyordu. Duvarlarına kadar onun koktuğu gerçeği de zihnimin dibindeydi. Dolabını açtığımda yüzüme çarpan o koku yüzünden beynimin daha bulandığını fark etmiştim hatta. Cidden anında sarhoş ediyordu insanı.

Salona geçip oturdum. O gelene kadar da oturmaya devam ettim. Bir yandan elimdeki telefondan oyun oynuyor diğer yandan gelmesini bekliyordum işte.

FOREVER: Manager | JARK (2. sezonu eklendi)Where stories live. Discover now