12. Bölüm: "Şaka mı, gerçek mi?"

218 23 116
                                    









"Belki ben çok yetenekli değildim ama o çok sanattı."

Mark Tuan

"sonuçlar birkaç güne çıkar. Çıktığı zaman seninle iletişime geçerim zaten." Elindeki dosyayı kapatıp bakışlarını bana çevirdi ve serumu son bir kez daha kontrol ettikten sonra "Bu serum seni ayağa kaldıracaktır. Sabaha çıkarsınız." cümlesini tamamladı. "Geçmiş olsun."

"Başka bir şey yoksa?" Kafamı iki yana salladığımda rahat bir nefes verdi. Hava kararmıştı çoktan muhtemelen onu daha fazla oyalamayacağım için sevinçliydi. "O zaman mesai biter ve bu oğlan kaçar."

"Teşekkür ederim kaptan." Diye seslenmiştim arkadasından o ise kapıyı kapatmadan önce "her zaman da dediğim gibi o teşekkürünü iyileşerek et." Diyerek cevaplamıştı beni. Liseden arkadaşım olduğu için bütün sorunlarımla o ilgileniyordu. Ona minnettardım. Bu yüzden onun çalıştığı hastanelere giderdim ve o da bu tür rahatsızlanmalarıma artık alışmıştı. Evime gelip benimle ilgilenenin de o olduğunu söylemişti.

Odadan çıktığında gözlerimi kapıdan çekerek kafamı öylece başımda duran Jackson'a çevirmiştim. Oldukça soğuk bir yüz ifadesi vardı. Hastanelerden hoşlanmıyor olmalıydı. "Sen gidebili-"

"Beraber geldik. Beraber çıkacağız Mark."

"Ama yarın çok yorulacaksın iyi bir uyku çekmen gerekiyor."

"Uykum yok."

"İyi görünmüyorsun ama?"

"Hastanede iyi görünenler genelde doktorlardır Mark." Sözlerimi keskin sözlerle silip attığında daha da ısrar etmemem gerektiğini kabullenmiştim. Jackson ile herhangi bir laf dalaşına girmektense sabah akşam Yugyeom'la uğraşırdım daha iyiydi. "O zaman otur. Başımda böyle dikildiğin için cezaevinden gelmiş gibi hissediyorum."

"Çok mızmızlanıyorsun."

"Çünkü uykum geldi, uyumamak için konuşuyorum." Telefonunu yanımdaki komidinin üzerine koyarak yatağımın kenarına oturdu. Daha rahat oturması için hafiften yana kaydığım sırada alayla "sanki hiç gitmiş gibi.. röntgen çektirirken bir insan nasıl uyuya kalır hala aklım almıyor." Kafam yastığa düşerken hafiften gülümsemiştim. "İtiraf etmeliyim ki bazen ben bile kendime şaşırıyorum." Yüzümde dolanan bakışları bir süre sonra dışarıya çevrilmişti.

Odayı dolduran nefes sesleri, gittikçe artan uykum, serumun her bir damlası.. zihnimi tetikliyor gibi hissediyordum. Öylece oturmuş yatağın üzerine boydan boya camdan oluşan tarafa bakıyordu gözleri. Dışarıyı izliyordu. Buradan oldukça açık bir şekilde görünen Seul manzarasındaydı gözleri. Işıklarıyla parlayan bir şehirdi.

Saatler gittikçe ilerliyordu. Hastane sessizleşmişti. Odada yanan sadece küçük bir ışık kalmıştı geriye. Loş bir ortamdı. Yatağımın hemen başındaydı ışık.

Ve buradan yüzüne yansıyordu. Gözlerimi bu ayrıtıyı fark ettiğimden beri o güzel Seul'e çeviremiyordum. Beynim yine işlevden çıkmış gibiydi. Serum damarlarıma her işlediğinde zihnim kontrolü biraz daha kaybediyordu. Her bir damla kafamın içinde ki bir nöronu kapatıyordu.

Manzaraları hep severdim. Sanatla aşırı bir bağlantım olmasa da manzarayla dolu tablolar hep hoşuma giderdi. Bu uykuyla dolan zihnim şu an bir manzara tarafından kutsanıyorken odağını istesem de başka yöne çekemezdim. Gözlerim şu zamana kadar gördüğüm en güzel tablolardan birine bakıyor gibiydi.

FOREVER: Manager | JARK (2. sezonu eklendi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin