26. Bölüm: "Markson."

210 19 97
                                    



Ve yazarınız sizin için erkenden bomba gibi bir bölümle döner.

Bu arada multi de ki edit bana ait olduğu için beni vurabilirsiniz izin veriyorum sevgiler saygılar.

İyi okumalar.

Son olarak okumadan önce bir doz sakinleştirici alın damardan. Bu da size büyük bir kıyağım olsun. Hadi bakalıım.

Satır aralarında birlikte kuduralım bu bölümde lütfen.

💚



Mark Tuan

"Milo, Milo! Milo. Babacığı birkaç günde unuttun mu? Neden pas vermiyorsun bana?" Jackson'ın kollarının arasından çıkmayan Milo'ya kaç milyonuncu seslenişimdi artık. Sonunda yüzünü bana çevirip kollarımın arasına girdiğinde o küçük bedeni sarıp sarmalamış ve öpmüştüm. "Nasıl hissediyorsun?" Dedim Milo'ya ithafen. Tüyleri kısaltılmıştı.

"Özledin mi beni?" Milo'yu hava kaldırarak burnuna küçük bir öpücük bıraktığımda Jackson'ın kendi kendine söylenmesini duymuştum.

"Keşke Milo olsaydım. Küçücük bir köpek sırf yeşil bir top oyunuyla hayatına girdi ama benim üzerinde 'kiss me' yazan bir tişört giyip amuda kalkmadığım kaldı. Ve sonuç olarak hala öpül-" aptal aptal söylenmesini yarıda kesen bir öpücük kondurdum ona da. Aynı Milo'ya yaptığım gibi. Burnuna küçük bir öpücük.

"Tanrım.. sana geliyorum." diyerek bayılmıştı koltuğun kenarına öpmemle birlikte. Gülümsemeden edememiştim. Önce sızlanıyorsun sonra öpünce de sızıyorsun.. ne yapacağım ben seninle böyle?

O bana doğru hafiften dönmüş, kafasını koltuğa yaslamıştı. Küçük bir çocuk gibi kıvrılmıştı yanıma kısacası. Aynı onun gibi ona dönerken Milo kucağımdan kaçmıştı. Dirseğimi koltuğun başlığına yaslarken başımı da avuç içime yaslamış öylece üstten bakmaya başlamıştım ona.

Boşta kalan elim açık kahvelerinde dolanırken içimde tuttuğum o sözleri sonunda dilimin ucundan çıkartmıştım. "Jackson," diye mırıldanmıştım ellerim saçlarına değdiği an gözlerini kapatmıştı. Bu bir refleks olmuştu artık. Dudaklarının kenarı kıvrılıyor, gözleri kapanıyordu. "Geç kaldım bunları söylemek için biliyorum ama yine de söylemeden edemeyeceğim. Ve bütün sorumluluğu üzerime yüklemene de izin vereceğim." Sözlerimle birlikte göz kapakları titreyerek açılmıştı. Yüzünü hafiften kaldırarak merakla bakmaya başladı bana. "Seni kırdığım her an, sana kötü davrandığım her an için özür dilerim Jackson." Bu içten bir özürdü. Daha önce yapmam gerekti aslında bunu. Ama geç olsun güç olmasındı değil mi?

Oldukça sakin karşıladı cümlelerimi. Yüzünde herhangi bir duygu belirtisi olmadı. Bedenini dikleştirirken aynı benim gibi koltuğa dayadı kolunu. "Yanılıyorsun Mark." Dedi yüzlerimizi eşitlerken. "Sen bana hiç kötü davranmadın ki. Beni kötü davranarakta kırmadın hem. Sen iyi birisin Mark. Herkese böylesin ama." Bu kısımda gözlerini kaçırdı. İşte şimdi yüzünde biraz olsun kırgınlık vardı. "Ve ben de senin için herkes olduğumu düşündüm bir süre. Ama sonra sen gelip bana hiç kimse olduğumu vurguladın. Bana kötü davranmadın. Sen, bana davranmaya bile zahmet etmedin. Dışardaki herhangi bir insandan bile daha çok değersiz hissettirdin bana. Ben asıl buna kırıldım."

Tanrım belamı vereceğin yeri bekliyorum. Hazırım.

"Ben bambaşka birisi oldum her zaman sana Jackson. Öyle olmam gerekiyor gibi hissediyordum çünkü. Hem seni normal bir insan gibi uzaklaştıramazdım ki yanımdan. Hata yaptığımı, hayatını mahvettiğimi düşünüyordum ve... bilmiyorum. Sadece sana yaptığım her şeyin kat ve katını kendime de yaptığımı bilmeni istiyorum." Saçlarını asla terk etmeyen parmaklarım boynuna indiğinde çaresiz bir gülüş yerleşmişti dudaklarıma. "Evet, hala imkansız gibi geliyor. Hala hayatını mahvedecekmiş gibi hissediyorum ama artık, konu sen olunca bencilliğim ön plana çıkıyor. Özür dilerim ama Jackson sevgim artık o kadar büyüdü ki içimde ne olursa olsun artık seni bırakamayacak gibiyim. Mahvolursakta-"

FOREVER: Manager | JARK (2. sezonu eklendi)Where stories live. Discover now