25. Bölüm: "Çikolatalı öpücük."

194 22 112
                                    



Bakın kim geldi!!
Marksonınız geldi.
Evet, geç geldi biliyorum ve bu
geç gelen bölümler hakkında size kısa bir açıklama yapmam gerektiğini hissettim.

Biliyorum ki önceden haftada iki bölüm atan birisiydim bunu sizde biliyorsunuz hatta bazenleri üç günde iki bölüm atmışlığım bile olurdu ancak o zaman gerçekten boş zamanlarımdaydım ve kelime sayısı gerçekten daha azdı. Şimdi iki bölümü birleştirip bir bölüm olarak atıyorum size bu da 6000 kelimeye yani 35-40 sayfaya tekamül ediyor.

Böyle yapmamın tek sebebi ise siz daha satırlara doyamadan bölümün bittiğini düşünmem.

Ayriyeten son bölümler gerçekten en önemli bölümlerdi. Şimdiye kadar size oluşturduğum zemine artık binayı dikmeye başladığım bölümlerdi. Bu yüzden her zamankinden daha da dikkatli ve düşünerek yazıyorum. Bu da ekstra zorluyor beni. Her bölümü sizden önce ben 3-4 kere okuyorum arkadaşlar. Gerçekten çok önem veriyorum sizler beğenin, markson'a yakışan bir kitap olsun diye çok uğraşıyorum.

Şu an ekstra olarak kendimi yorduğum bir dönemdeyim dersler ve kişisel sorunlarla boğuşmaktayım. Ondan dolayı bir yandan da kafamı toplamaya çalışıyorum. Bu hikayeyi mahvetmemeye çalışıyorum.

Ama eğer haftada iki bölüme geri çıkalım derseniz tekrardan eski düzene biner ve bir bölümü tekrardan ikiye bölerim. Benim için fark etmez. Siz nasıl isterseniz öyle olsun.

Yeter ki emeğimin karşılığını verin ve bu kitabın sonuna geldiğinizde kalbinizde bir yeri olsun bu kitabın.

Ve son olarak kendinize iyi bakın, iyi okumalar.

💚




Mark Tuan

Tepsiyi fırına, bir yerimi tekrardan yakmamaya çalışarak, düzgünce yerleştirirken Jinyoung onu çağırdığımdan beri öylece başımda dikiliyordu. Sonra ben ayağımın altından çekilmesini söylemiştim ve o da geçip oturmuştu.

"Mark," dedi ben elimi yıkarken. "Benim üzerimi değiştirmem gerekiyor."

"İzin vermem mi gerekiyor bu kısımda? Git değiş odadaki kıyafetleri yeni yıkadım."

"Hayır izin için demedim ya.."

"Ben mi değiştireyim istiyorsun annecim?"

"Aman aman. Beni uğraştırma sonra Jae- ay Jackson ile. Kıskanır yani. Neyse biz bir eve gidip üzerimizi değişip gelsek sorun olur mu senin için?" Havlu peçeteden birkaç parça kopararak ellerimi silerken aynı rahatlıkla, "elbette olmaz ama odada kıyafetlerin zaten var. Neden eve gidiyorsun ki?" Ona dönmüştüm. Benden hala ne saklıyorsun Jinyoung?

"Buradakilere baktım da yok ya onları giymek istemiyorum. Evdekilerden giymek istiyorum." Gözlerim devrilmişti bu kısımda. Ellerimi tezgahın üzerine yerleştirip ona doğru doğru eğildim. "Kandıramazsın beni Park Jinyoung." Dedim. Gözlerimi üzerine diktiğimde kıpırdandı oturduğu yerde. Yakaladığımı biliyordu artık. "Senin kıyafet takıntın olmaz hiçbir zaman. Kaldı ki kıyafetlerinin yarısı burada, ayrıca istesen yugyeom'unkileri bile giyersin sen. Bir ara seulgi'nin gömleğini de çarpmıştın hatırlamıyor musun.." Kollarımı çektim ve elimde su bardağımla karşısına sandalye çekip oturdum. "Jaebeom ile işim var demek neden bu kadar zorluyor seni?"

FOREVER: Manager | JARK (2. sezonu eklendi)Where stories live. Discover now