22. Bölüm: "Zihin sarhoşluğu."

156 23 73
                                    



Gece gece bölüm salmaya geldim. Çok zor şartlar altında bitirdim. Bu bölümü üç kere değiştirdim. Çünkü bu bölüm de dahil olmak üzere 22-23-24 bölümleri gerçekten çok önemli.

Bu bölümleri tek tek, detaylıca ve mantık çerçevesi içerisinde kurgulamam gerekiyor bu yüzden bölümler geç gelebilir. Şimdiden kusura bakmayın.

Her neyse artık buraları uzun tutup sizi sıkmayacağım. Sadece beğenmeyi ve yorumlamayı unutmayın.

İyi okumalar

💚






Mark Tuan

"Ben istemiyorum teşekkürler." dedim bana doğru yaklaşan barmene. O küçük çaplı ancak büyük etkili tartışmanın üzerinden üç gün geçmişti. Üç gündür ne Jinyoung'tan ne de Jaebeom ve Jackson'dan haber alabiliyorduk. Jinyoung'u her aramamda konser için hazırlandığını söyleyip telefonu kapatıyordu. Oysa daha hazırlıkların başlamadığından haberim vardı. Projenin detaylarını benim incelediğimi bilmiyordu sanırım.

Yine de üzerine gitmek istememiştim. O hep beni anlardı, anlayışlı olurdu bana karşı. Bu yüzden ben de ona o anlayışı göstermek zorundaydım. Aslında hazır olduğu an gelip anlatacağını biliyordum. İşte tam olarak da bu yüzden üzerine gitmiyordum.

"Ne demek istemiyorum. O da istiyor aynısından." Yugyeom arkasını dönen barmene tekrardan seslenmişti. Uzattığı elini tutarak "Yugyeom cidden istemiyorum bir süre uzağım böyle şeylere." Aşağıya indirdiğimde gözlerini devirmişti.

"Ne demek uzağım ya! buraya insanlar içmeye geliyor!" Onun çemkirişini oldukça sakin bir şekilde yanıtladım. "Ben kafa dağıtmaya geldim"

"İyi de kafan böyle dağılmaz ki aptal! İçeceksin ki dağılacak!" Kolunu kurtardı benden. Bu sıralar herkes ekstra mı gergindi yoksa bana mı öyle geliyordu? "Olmaz."

"Eğer bu bardağı içmezsen seni uyurken Jackson'ın kucağına atarım Mark." Bu sefer barmenin uzattığı bardağı tehditkar bir şekilde bana uzattığında bıkkınlıkla "İyide içersem de bu sefer ben kendi kendimi atarım onun kucağına.." dudaklarımı büzmüştüm.

Zorla ağzıma ittirmeye devam ediyordu. Pes ettirene kadar da devam etmişti hatta. Elindeki bardağı alırken diğer yandan da meşhur saçma sorularından bana bir tane yöneltmesini dinledim. "Sadece içince mi arzuluyorsun sen onu sanki?"

"Hayır." Be soruyu keskin bir dille cevapladığımda bu sefer kendi içkisinden büyük bir yudum aldı. Ardından da hafif bir sırıtış yüzünü kaplarken gözlerini içeride dolaştırmaya başladı. "O zaman sarhoş olunca kendini tutamayanlardansın."

"Duygularımı bastıramayanlardanım." Diyerek düzelttim onu. Kendimi ayıkken zor tutuyordum acaba içersem ne olurdu? Tanrım.. düşüncesi bile. Yine de ne yapmalıydım? Onu arayacak değildim ya. Hem açmazdı zaten çalışıyordu. Peki ya Yugyeom bile canı sıkkın görünüyorken onu kırmalı mıydım? Kimseyi kıramıyordum. Dostlarım o kadar önemliydi ki kalbimde günün sonunda hep onların isteklerini yerine getiriyordum.

Herkese karşı bu kadar düşünceli olan Mark Tuan; bana bir dakikanı bile ayırmadın.

Kafamın içinde yankılanan sesi yüzünden bilinçsizce kafama diktim bardağı. Sesi de o bakışları da kalbimi delip geçmişti o anın hissiyle. Elimdeki bardağı kafama fazla dikmiş olmalıydım, bardağın sonu görünmüştü çünkü. Dönüp aynısından getirmesini işaret ettim barmene.

FOREVER: Manager | JARK (2. sezonu eklendi)Where stories live. Discover now