15. Bölüm : Geçmiş

4.1K 340 166
                                    

Lanetli Günlük : Sayfa,
497.

Gelecek, geçmiş ve şimdi... Hep bir şekilde bağlı, değil mi, Nyks?

Yaptığımız her şey bir şekilde bize geri dönüyor. Size döneceği gibi... Ya da döndüreceğim mi demeliyim?

Bir kutuya hapsedilmiş biri olarak fazla mı iddialı konuşuyorum? Belki...

İntikam her saniye kanıma daha çok işlerken bu kutudan çıkacağım günü bekliyorum. Çıktığım zaman ise ödeyeceğiniz bir bedel olacak.

Ona söyle, Nyks.

Tik tak... Zamanım daralıyor...

*******

Kalbimin altında bir kılıç yarığı olduğu için nefes almak işkenceden farksızdı ama söylediklerini bir bir ona yedirmezsem içimde kalırdı.

Tülden giysilerim çoktan şekil değiştirmiş ve şort ile tişört halini almıştı. Bu benim daha da rahat etmeme sebep oluyordu.

Emma'nın kılıcını yere attım.

Tek dizimi yere kurdum. Ardından ellerimi koyup koşu pozisyonu aldım ama koşmak için değil. Büyülü sözleri söylerken yerin üstüne doğru çıkmaya başladılar.

Simsiyah, Tartarus'ta özel olarak dövülen bir çift kılıç... Kabzasından sivri ucuna kadar tamamıyla siyahtı. Yalnızca kabzasından fışkırıyor gibi duran kan kırmızısı ateş desenleri renkliydi.

"Hades'in, yani babamın, armağanı... Tartarus'ta öldürdüğüm ilk ruh için... Zeus'un kibirli kızını kesmek için de kullanacağım nereden bilinebilirdi ki?"

Dedim karanlık bir gülümseme eşliğinde. Göz ucuyla Zeus'a baktım. Kafasını ağır ağır iki yana salladı. Bir kızını kazanmışken, ona gökyüzüm demişken, diğerini kaybetmek istemiyordu.

Hades'e bakınca bana ifadesiz bir şekilde baktığını gördüm. Tek kaşım istemsizce havalanırken önüme döndüm. Yüzüm tekrar ifadesiz bir hal aldı.

"Tek darbe ile seni öldürebilirim. Farkındasın, değil mi?"

Dedi Emma. Zaten akmakta olan kanıma kısa bir bakış attı. Ah! Elbette tek atımlıktım. Kalbim bir darbeyi daha kaldıracak gibi değildi. Ama o da bazı şeylerin farkında değildi.

"Ben Tanrıça Athena'nın zekasına ve Tanrı Ares'in savaş gücüne sahibim. Şimdi... Tekrar düşün Emma. Beni öldürebilir misin?"

Dedim ölümcül bir sakinlik içinde. Bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu herkes biliyordu. Ama bu kez çıkacak olan fırtına değildi. Kasırga geliyordu. Emma, bu kez çok ileri gitmişti.

" Seni öldürmek için sana dokunmama bile gerek yok. "

Deyip kafamı hafif sağa eğdim.

"ডুবে যাও।"
(Boğul)

Ellerini boynuna götürdü. Gözleri kocaman olmuştu. Elini havada salladı ve hava ciğerlerine gitti.

Sinsice gülümsedim.

"রক্ত বমি করুন"
(Kan kus)

Daha kendine gelmeden ellerini yere kurdu. Ve kan kusmaya başladı. Yüzümde durduramadığım bir gülümseme vardı.

"Karen..."

Diyen Kuzey'e tek kaşım havada baktım.

"Kes şunu. Onu öldürmek sana bir şey kazandırmaz."

Olimpos Prensesi // TAMAMLANDI // DÜZENLENECEK Where stories live. Discover now