22. Bölüm : Rose ve Hunter

3.3K 304 131
                                    

Lanetli Günlük ; Sonuncu Sayfa,
500.

Karanlık ruhumdan damlayan kan damlaları ile yazıyorum bu satırları...

Nyks? Beni duyuyor musun? Ölüyorum. Ona söyle... Belki bir gün...

Etrafımda çok insan var ama aslında kimse yok. Karanlık her saniye benliğimle bütünleşip bana acılar çektirirken ölümü biraz daha özlüyorum.

Nyks? Hala orada mısın? Yazdıklarımı ona da okutur musun? Ölmeden önce acı çektiğimi bilsin.

Ölüm... Ölümü özlüyorum. Bir gün beni almasını istiyorum. Thanatos beni sence ne zaman yanına alır, Nyks?

Yaşam peki? Benden ne zaman bu kadar nefret etmeyi başladı? Kendime soruyorum. Nasıl? Nasıl oldu tüm bunlar? Ve ben nasıl öleceğim?

Gördüm.

Ona söyle Nyks. Acı içinde öleceğim. O çok beklediğim ölüm beni kollarına alırken acı çekeceğim. Geri dönüşü olmayan şeyler yaptım.

Biliyorum.

Ona söyle, Nyks. Acı çekerek söyle. Benim gibi ölerek söyle. Söyle ki bilsin ve zamanında yetişsin.

Bir gece yarısı, bembeyaz karlara akacak kirli kanım. Ruhum Tartarus'a giderken Ay Işığı bana yol göstermeyecek. Sonsuz karanlık içinde bir gece yarısı kararmış ruhumun cezasını acılar içinde çekeceğim.

Ona söyle Nyks.

Öldürüleceğim. Zamanında gelsin.

Yazdığım satırlardan sonra günlüğü kapattım. Antik büyüleri kullanıp günlüğü kilitlerken lanet tüm gücü ile sardı günlüğü.

Ani bir sarsıntı olduğu zaman kaşlarım çatıldı. Bu normal değildi. Bu hiç normal değildi.

Beyaz kutudan çatırtı sesi geldiği an bunu fırsat bildim. Birden serbest bıraktığım enerji ile kutu parçalara ayrıldı.

Bana lazım olan yalnızca ufak bir boşluktu. Normalde kutu enerjimi emmeye odaklıydı ancak boşluk olunca enerjimi ememedi bu da bana gücümü kullanma şansı verdi.

Karşımda Veliahtlar-Roma ve Yunan-, Tanrılar-Roma ve Yunan- vardı. Nyks de buradaydı. Hiç birini takmadan kollarımı iki yana açtım ve içime derin bir nefes çektim.

Esaretim son bulmuştu. En azından fiziken... Ruhum her zaman o kutuda kalacaktı. O kutuda ölmüştüm ve o kutuda dirilmiştim.

Elimdeki günlüğe bakıp sırıttım. Ardından günlüğü zihin hapishaneme gönderdim.

Bakışlarımı her birinde gezdi.

"Ne kadar oldu? Ben 500 gün hesapladım. Yani sanırım..."

Kuzey sertçe yutkunup konuştu.

"500 yıl oldu, Karen."

Kaşlarım çatıldı.

"Karen?"

Dedim alayla. Elimi gelişigüzel salladım.

"Karen çevrimdışı, Kuzey. Ella'yı öldürdüm ama onu öldürmedim. Araf'ım ölürse güçlerim mühürlenir çünkü."

Dediklerim ile kaşları çatıldı. Ne saçmaladığımı düşünüyordu. Aptal Zaman. Benden o kadar uzaktı ki oyunum ile gerçeğimi ayırt edemiyordu. Hoş, ben edebiliyor muydum ki?

"Karanlıklar Tanrıçası Hayal..."

Dedim kendimi takdim ederken. Gözlerim Nyks'e kaydı.

"Karanlık taraf ben olabilirim ama aydınlık tarafım bana aitti!"

Olimpos Prensesi // TAMAMLANDI // DÜZENLENECEK Where stories live. Discover now