the seventh of august

458 59 32
                                    

Zayn'i beklerken kısaca bir duş almış, üstüme kalın bir şeyler geçirmiştim. Temmuz sonunda olmamıza rağmen üşümem garip olmalıydı. Lavaboya girip karışmış ve nemli saçlarımı kurutmaya çalıştığım sırada kapı çaldı. Gelmesi gerekenden daha erken gelmişti oysa. İçime dolan heyecanı umursamayarak, ölü bir bedendeymişim gibi istemsizce bembeyaz bir suratla kapıyı açtım. Karşımdaydı. Üzerine alelacele giydiği belli olan siyah tişörtü ve siyah pantolonunun içinde yine de her zamanki gibi iyi gözüküyordu.

Uzayan ve sürekli ellerimi aralarından geçirmeye bayıldığım yumuşacık saçlarını kestirmiş, standart boyuta ulaştırmıştı. Oysa ki ensesine kadar gelen saçlarını daha çok seviyordum. Ama bu hali de mükemmel görünüyordu.

Bir süre onu inceleyerek baktığım zaman, uzayan sakallarını kaşıdı. Gözlerindeki endişeyi gizlemeye çalışsa da başarılı olamıyordu. "Beni içeri almayacak mısın?" dedi usulca.

Kendime kızarak hemen geri çekildim ve onu içeri aldım. O ise yavaş adımlarla salona geçip kanepeye oturdu. Üzerimdeki kalın pijamalarla yanına oturduğum zaman, inceleme sırası ondaydı. Bir süre bana bakmış, daha sonra karşı koltuktaki gelinliği fark etmişti.

Tekrardan bana dönüp bir süre daha baktıktan sonra, "Çok zayıflamışsın." dedi. "Yemek yemiyor musun?"

"Yiyorum."

Başını onaylar anlamında sallarken, derin bir nefes aldım. Cümleye nasıl gireceğimi bilmiyordum çünkü kendi içimdekileri anlatırsam teknik olarak ailesini suçlu duruma düşürecektim ve Zayn'in ailesine karşı oldukça hassas olduğunu biliyordum.

"Öncelikle," dedim, kanepede bağdaş kurarak. "Bu konuşacaklarımı yanlış anlamanı istemiyorum." Tekrardan derin bir nefes aldım. Ancak aldığım nefes bana yetmiyor gibiydi. "Ben-"

"Ben henüz bunu duymaya hazır değilim," dedi. Dikkatlice bakınca gözlerinin nemlendiğini görmüştüm.

"Ne?"

"Beni terk edeceksin."

"Hayır!" diye çıkıştım ona.

Kaşlarını kaldırdı. "Gerçekten mi?"

"Beni dinler misin?"

"Tabi," dedi, yüzünde oluşan karmaşık duygularla. "Dinliyorum."

"Son günlerde....kendimi pek iyi hissetmiyorum." Cümlemi bitirir bitirmez günlerdir içimde tuttuğum gözyaşlarım akmaya başladı. Beni bu halde gören Zayn'in suratındaki şaşkınlık, yerini gerginliğe ve telaşa bırakmıştı. "Yediğimden, içtiğimden tat alamıyorum. Düğün lafı duymak istemiyorum, şu gelinliği giymek istemiyorum." Bakışlarımın üzerinde olduğu gelinliğe o da baktı. "Kendimi ait hissettiğim bir durumda değilim. Başkasının düğünüymüş gibi davranmaya başladım, başkasının gelinliğini seçiyormuş gibiyim."

Sicim gibi süzülen gözyaşlarımı silmeye çalıştım. "Şu gelinlik bile bana ait değilmiş gibi sanki. Sanki bir tiyatro oyunundaymışım ve karşımdaki gelinlik benim bir saatliğine giyeceğim geçici bir kostümümmüş gibi."

Zayn, onlarca duygunun geçtiği gözlerini önce gelinliğe, sonra bana çevirdi. "Bütün bunlar olurken, kendimi kaybetmiş gibiydim ve sen de yoktun. Bütün bu karmaşada, bu hengamede, bu kaosta aradığım tek kişi sendin."

"Bütün bunların seni mutlu edeceğimi düşünmüştüm," derken sesi pişmanlık doluydu. Ben ise hiç mutlu değildim.

in love w you//zmWhere stories live. Discover now