romeo and juliet

2.3K 150 56
                                    

Eşyaları kutularından çıkartıp, ait oldukları yere koyarken, gerçekten yorulduğumu hissetmiştim. Belki de 3 saattir aralıksız çalışıyor ve aklımdaki her şeyi boşaltmayı amaçlıyordum. Annemle yaşadıklarım, aptal sidikli ve Zayn bünyeme ağır gelmiş, her an patlak verebilecek duruma ulaşmıştım. İki gündür sürekli kalbimi biri sıkıyormuş gibi hissediyordum ve ben normalde asla böyle hissetmezdim.

Zayn mutfaktan seslenip elindeki bibloları işaret etti. "Bunları mutfağa koymamız gerektiğinden emin misin?" Gösterdiği gümüş renkteki bibloların yeri mutfak masasının üstüydü ve ait oldukları yerden başka yere konulunca gerçekten de sinirim fena bozuluyordu. Ve biz, eşyalarım yeri konusunda Zayn'le sabahtan beri tartışıyorduk.

"Evet."

Çekingen bakışlarını benden çekti. "Tamamdır."

Omuz silkip önümdeki kutulara döndüğüm an, saatin akşam 9 olduğunu gördüm. Yorgunlukla esnediğim an, hiç olmaması gereken şeylerden birisi oldu.

Elektrikler kesildi.

Gerginlikle gözbebeklerimi açıp etrafı seçmeye çalıştığım an, Zayn mutfaktan bana bağırdı. "Sakin ol. Telefonun flaşını tutup geliyorum."

Kaşlarımı çattım. "Zaten sakinim, aptal. Klişe bir film çekmiyoruz."

Adım sesleri yakınlaştı. "Klişe bir film derken?"

"Kızın karanlıktan korktuğu ama erkeğin yanında güvende hissettiği filmler. Anlarsın ya?"Sırıtıyordum.

Gülüşümün ortasında suratıma telefon flaşı tutuldu. Aptalca ışığa bakarken Zayn tipimi görüp kahkaha attı. "Işığın altında daha da salaksın. Ve çirkin."

Gözlerimi devirip ayağa kalktım. "Çatıya çıkacağım. Gelecek misin?"

"Dikkatli çık. Hemen arkandayım."

Gülümseyip çatıdaki balkona çıktığımda -yeni evimizin en sevdiğim yeri burasıydı şüphesiz- üzerimdeki hırkanın fermuarını çekerek ufak sandalyeye oturdum. Yanımdaki diğer sandalyeye Zayn oturduğunda, açık havanın ve bol oksijenin iyi geldiğini hissetmiştim. Ayrıca evin içi çok sıcaktı ve dışarıdaki soğuk hava biraz olsun rahatlatmıştı.

"Kızarmışsın," dedi Zayn.

"Yukarısı soğukmuş." demekle yetindim. "Hem bilirsin, kızarmaktan nefret ederim."

"Evet, sıcaklık bir kaç saatte baya düşmüş olmalı." Gülümsedi. "Bu arada, pembe yanaklarını sevdiğimi biliyorsun."

Bu itirafı duyunca yanaklarım olduğundan daha pembe bir hal aldı. Sevdiğini bilmiyordum, yeni öğrenmiştim.

"Yeryüzünde böyle düşünen bir annem, bir de sen varsın." dedim, çekingen bir gülümsemeyle.

"Pekala, bu durumda bende en sevdiklerin listesine dahil oluyorum, desene."

"Sen zaten en sevdiklerimin başında geliyorsun," dedim gülümseyerek. Zayn'de bana içten bir gülüşle karşılık verdiği zaman yavaşça ayağa kalktım. Sandalyeden bağımsız olmak için balkon demirliklerine kadar gidip, kalçamı mermere dayadım. En üst katta olmanın avantajı da buydu işte, her şeyi en tepeden olağan güzelliğiyle görebiliyordun.

Zayn'de sandalyeden kalkıp yanıma geldi. Ben etrafıma bakınırken, o kenardaki masanın üstünden cips almak için pakede uzandı. Ne ara abur cuburları oraya dizmişti, bir fikrim yoktu. Pakedin yanında pilli bir adet gece lambası -bir hayli ışık saçıyordu- yarım şişe kola, ve şok, şok, arasından bir kitap ayracının çıktığı Sheakespeare'in Romeo&Juliet'i duruyordu. Zayn'e kaşlarımı oynatarak baktım.

Romeo&Juliet'i severdim. Belki de ismimden dolayı kendimi o kitapla bağdaştırıyordum, kim bilir? Hem, annem bile benim ismimi Romeo&Juliet'ten dolayı Juliet koymuştu. Kitaba bağlanmamam için bir sebep göremiyordum.

"Ne? Daisy'den ödünç aldım." Yüzündeki suçlu gülümseme ona daha şirin bir hava katmıştı. "Pekala, itiraf ediyorum. Favorilerinden biri olduğunu söylediğin günden beri bu kitabı merak ediyordum. Ve Juliet'in senin gibi ne kadar aptal olduğunu görmek istedim." Gülümsemeye devam etti. "Daha yarısındayım, o yüzden neler olduğunu söyleme."

Romeo&Juliet'i benim yüzümden okuduğunu duymak gururumu okşamıştı. Ne kadar, Juliet'e aptal dese de. Sırıttım. "Ah, yapma." diye takıldım. "Kitabın nasıl bittiğini biliyorsun. Herkes bilir." Zayn'in her tür kitap okuyan ve film zevki bana göre gayet iyi olan uzun boylu ve ultra yakışıklı olma gerçeği kalbimi sıkıştırıyordu. Sırıtışım tüm suratımı kapladı. "Eee, hoşuna gitti mi bari?"

"Evet, gitti. Gerçi gideceğini sanmıyordum." O da sırıtıyordu. "Yani, hadi ama. Çok klişe ve vıcık vıcık bir aşk kitabı."

"Şey, evet." dedim. "Bazı aptallar vıcık vıcık diye tanımlıyor ama ben çok seviyorum. Dünyada öyle bir aşkı görmek mümkün değil."

"Senin bilmediğin kim bilir ne tür aşklar var. Umutsuzluğa kapılma."

"Orası öyledir ama Romeo'nun Juliet'e olan aşkını tanımlayan bir aşk görmedim daha hayatımda. Kör kütük aşık durumda ve Juliet için neler yapabildiğini biliyorsun."

"Hey, daha oraya gelmedim. Açık verme!"

Gözlerimi çevirdim. "Zayn, Romeo'nun Juliet'e aşık olduğunu biliyor olmalısın. Tanrım, kitabın adı bile o ikisi!"

"Onu biliyorum," dedi göz devirerek.

"İyi bari. Tanrıya şükür, o kadar aptal değilmişsin. Romeo, Juliet'e aşık oluyor. Düşman ailelerden oldukları için imkansızmış gibi düşünüyorlar ama daha sonra gizlice evleniyorlar. Rahip Lawrence onları evlendiriyor çünkü iki ailenin düşmanlığının biteceğini biliyor. Ama daha sonra Romeo..."

"Dur!" dedi Zayn gülerek. Beni tuttu ve eliyle ağzımı kapattı. Yüzü yüzüme oldukça yakındı ve ben gözlerimi kapatmamak için zor duruyordum. "Şaka yapmıyordum. Nasıl bittiğini gerçekten bilmek istemiyorum."

Ağzımın üstü örtülüydü ama gözlerimin gülümsediğini biliyordum.

"Elimi çekersem uslu duracağına söz verir misin?"

Başımı evet anlamında salladım. Zayn, elini yavaşça çekti ama benden uzaklaşmak için en ufak bir davranışta bulunmadı. Ona yakın olmak çok hoştu. Tarif edilemeyecek kadar hoş, hem de. Bana bakarken dudakları ufak bir gülümsemeyle büküldü ve gece lambasının parlattığı gözlerini, gözlerimden ayırmadı.

"Kitabın nasıl bitmesini tercih edeceğimi söylememi ister misin?" Bu cümleyi kurarken aynı zamanda onun ne kadar seksi olduğunu düşünüyordum.

Kaşlarını kaldırdı. "Tercih mi dedin? Yani bu kitabın gerçekten nasıl bittiğini söylemeyeceğin anlamına mı geliyor?"

"Yemin ederim," dedim. Otomatik olarak elimi göğsüme getirdim ama o kadar yakındık ki elimin dış yüzeyi onun göğsüne sürtmüştü.

"Söyle," derken sesi boğuk ve sıcacıktı.

"Keşke aileler düşman olmasaydı. Romeo, Juliet'e kendini aşık etmeli, ona bağlanmalı ve daha sonra onu uzaklara götürerek sonsuza dek mutlu mesut yaşamalıydı."

"Aynı ve birbirlerine aşık oldukları için," dedi Zayn.

Zayn'in inanılmaz ela gözlerine baktım ve artık şaka yapmadığını gördüm. "Ama bütün bunlar olsaydı, Romeo ve Juliet'in öbür klişe kitaplardan hiçbir farkı kalmazdı," dedim.

"İkisinin yaşadığı aşka gerçekten hayran olmuşsun gibi konuşuyorsun."

"Öyleyim çünkü."

Gözleri parlayan Zayn, konuşmak için ağzını araladı. "Romeo'n olmama ne dersin? Sen de benim Juliet'im olursun. Ne dersin Juliet?"

in love w you//zmTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon