are you ok?

2.4K 145 59
                                    

Nefes alamıyor, her nefesimde ciğerime dolan suyu daha çok hissediyordum. Bilincimi kaybetmeme az kalmış, öleceğimden emindim. En azından mutlu bir ölüm olurdu. En azından Zayn'e onu sevdiğimi söylemiştim. Hayattayken bir kez de olsa sana aşığım diyebilmiştim.

Bu her şeye bedeldi.

Gözlerim kapalı, ruhumu teslim edeceğim zamanın gelmesini beklemekle yanıp tutuşuyordum. Ciğerlerim, içine kor atılmışçasına yanarken, bir yerden çıkarıldığımı hissettim. Kolumdaki belli belirsiz bir el, beni sımsıkı tutuyordu ve ben yavaş yavaş yukarıya doğru çıktığımı farkediyordum. Ruh bedeni böyle mi terk ediyordu? Doğru ya, gökyüzüne doğru havalanıyordum işte.

Ciğerime dolu olan suyla havayı ayırt edemezken, "Juliet..." dedi, nefes nefese olan bir ses. Tanrı benimle konuşuyordu sonunda! Efendim tanrım, diyecek, bütün sorularını yanıtlamak için hazır olda bekleyecektim. O gücü kendimde bulabilseydim eğer.

Tanrı, şah damarıma parmağını gezdirdikten sonra burnumu kapattı ve ağzımın içine doğru hava boşalttı. Bunu bir kaç kez daha yapınca, Tanrı'nın bu ısrarcı isteği karşısında dayanamayarak ciğerimdeki suyu öğürerek boşalttığımı ve daha sonra tarif edilemez bir şekilde rahat nefes aldığımı hissediyordum.

Öğürüşüm bitince gözlerimi yavaşça açtım ve cennette olduğumu var sayarak etrafıma kısık gözlerimle baktım. "Juliet, iyi misin?!" dedi, karşımdaki. Oldukça endişeliydi.

"Zayn?" dedim öksürüklerimin arasından, karşımdakinin o olduğuna inanamayarak. Tanrı neredeydi?

Gözlerimi açıp kısık da olsa ince bir sesle konuştuğumu anlayınca başını elleri arasına aldı ve ağlamaya başladı. "Tanrıya şükür.." Bu kelimeyi tekrar edip duruyordu. Bense doğrulmak isterken başımda hissettiğim inanılmaz bir acıyla olduğum yerde durmak zorunda kalmıştım. Başım deli gibi zonkluyor, bacaklarım sızlıyor, karnım sanki ağır bir darbe yemişim gibi ağrıyordu.

Olanları hatırlamaya başladım. Frenler.. Frenler tutmamıştı ve ben direksiyonun hakimiyetini kaybedip arabayı bariyerlerin içinden geçirip denize uçurtmuştum.

Ölmemiştik işte! O hızla olan kaza karada olsaydı yaşamamız mucize olurdu. Ama tanrı bize ikinci bir şans vermişti ve arabayı suyun içine sokarak yaşama imkanı tanımıştı.

Zayn suyun altında arabadan çıkmış, beni kurtarmak için canını hiçe saymıştı. Ve şu an yanımda ağlıyordu. Yavaşça elini tuttum. "Geçti."

"Öldün sandım, sikeyim.." Burnunu çekti.

"Ama ölmedim, Zayn. Bana bak." Elimle çenesini tutup bana bakmasını sağladım. "Hayattayım, görüyor musun?" Konuşmak beni çok zorluyordu ama belli etmemeye çalışıyordum.

Bu gerçeği algılamasını sağladıktan sonra tuzlu deniz suyuyla karışmış gözyaşlarını sildi ve gülümsemeye çalışarak bana sarıldı. Ben de gülümsemeye çalışarak ağrılarımı önemsemedim ve sarılmasına karşılık vermeye çalıştım. Ama ufak hareketimde tüm kemiklerim kırılıyormuş gibiydi. Acıyla inleyerek kum dolu saçlarıma elimi geçirip başıma dokundum. "Başım.."

Zayn benden ayrılıp hızlıca başıma baktı. Ben ise o sırada elimi başımdan çekip göz hizama getirince elime bulaşan kanı gördüm ve Zayn'in panik yapmaması için çaktırmadan ıslak olan kıyafetime sildim. Ama bu çabam boşa gitti çünkü saç diplerin kandan dolayı parlarken her şeyi fark etti. "Düşmenin etkisiyle direksiyona çarpmış olmalısın," dedi. "Çabuk hastaneye gidiyoruz. Kalkabilecek misin?"

in love w you//zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin