you made my aunt cry, juliet

528 60 52
                                    

Daisy, büyük bardaktaki suyu bana uzattı. "Al iç şunu." Yanıma oturdu. "Butikten çıktığımızdan beri hiç konuşmuyorsun."

"Konuşacak bir şey yok." diyip sessizliğimi bozdum. Butikten çıkalı bir saat kadar olmuştu ve Daisy benim alev çıkan gözlerimden dolayı, acil durum adı altında bütün grubu arayarak bizim eve toplamıştı.

Zayn yine gelememişti çünkü birbirimizi görmemiz yasaktı. Acil durum olması bu vaziyeti değiştirememişti.

Oysa ki ona ihtiyacım vardı.

"Kanka bana bırak, kafa göz dalayım," dedi Utah. Bunu der demez Waliyha ona dirsek atmıştı bile. "Aşkım," diyiverdi, "Bir saatliğine onun senin halan olduğu gerçeğini rafa kaldırsak ve hepimiz onun yüzüne birer şamar patlatsak, olmaz mı?"

Leon gülüp "Aynı fikirdeyim." dedi. Ancak Waliyha'nın ona attığı bakışlardan sonra sustu.

Bizimkilerin Zimran'ı sevmemesi çok doğaldı, çünkü Zimran'ı hiç kimse sevmiyordu. Kendi familyası hariç önüne gelen herkesi itin götüne sokuyor, üstüne üstlük böyle davrandığı kişilerden kendisine saygı göstermelerini bekliyordu. Bizim çocuklar da Zimran'dan çoktan nasiplerini almışlardı.
İlk zamanlar, Zimran'ın ağzına sıçtığı kişilerle kahkaha atıp taşak geçebiliyorduk, ancak bunun Zimran'ın huyu olduğunu öğrenince ve her geçen gün bu iğneleyici tavırlarının arttığını görünce artık komikliği kalmıyordu.

"Olmaz."

"Neden?"

"Çünkü öyle bir şey yaparsanız götünüze dinamit sokup havaya uçurur." dedi Waliyha.
Yapardı.

"Artık Zimran'ı konuşmak istemiyorum," dedim hepsine bakarak.

Hepsi anlayışla başını salladıktan sonra, "Düğün öncesi olur böyle şeyler." dedi Brooklyn. "Kafaya takmamaya çalış."

"Artık düğün olur mu bilemem."

"Saçmaladın Juliet. Neden olmasın?"

"Eğer Zimran'ı az çok tanımışsam, butikte yaptığım hareketi burnumdan getirmek için elimden geleni yapacaktır."

"Kanka sende biraz psikopatlık olduğunu biliyordum ama bu kadının önünde gelinliği makaslayacak kadar psikopat olduğunu bilmiyordum."

Leon'un bu cümlesine Utah gülerken, gülüşüne kısa bir ara verip ekleme yaptı. "Kafadan sakatlık diyelim biz ona."

Ayağa kalktıktan sonra duvar dibindeki sepetten battaniye alıp tekrar koltuğa oturdum. Bacaklarımı Daisy'nin kucağına kadar uzatıp battaniyeyi üzerime örterken telefonum çaldı.

"Zayn arıyor," dedi Daisy.

Bunun için biraz üzüldüm çünkü onu çok özlemiştim ve böylesine kırgın olduğum şeylerde onun yumuşak sesini ve 'güzelim, anlat bana,' diyip benden dert dinlemesini duyunca ağlamaya başlıyordum. Onun sihirli bir yeteneği vardı, benimse durmak bilmeyen gözyaşlarım. İşimiz zordu.

"Halam adına özür dileyecektir," dedi Waliyha.

Heyecanla telefonu elime alırken, Utah'ın hoparlöre al demesi üzerine aramayı yanıtlayıp hoparlöre aldım. "Zayn?"

Birkaç saniye ses gelmedi. "Zayn?"

Arkada olan hışırtılardan sonra, "Alo?" dedi. "Sesim geliyor mu?"

"Evet."

"İyi." Yumuşak beklediğim sesi sertti. "Sizinkiler uçmuş yine."

"Ne?"

in love w you//zmDove le storie prendono vita. Scoprilo ora