19.BÖLÜM: Kaderin Oyunu..

431 302 41
                                    

'*Ben yanıyordum ve insanlar dumanlarımı farketmiyordu

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.


'*Ben yanıyordum ve insanlar dumanlarımı farketmiyordu.*'

Ruhumun ve beynimin verdiği savaş büyük bir bahçe kapısından girdiğimiz an bitmişti. Taş işlemeli büyük bir evin önünde durduğumuzda buraya ev demek için şahit arıyordum âdeta. Arabadan iner inmez bulunduğumuz yeri tanıyormuşçasına başımı kaldırdım ve camın arkasından bana bakan bir adam gördüm. Gözlerim camdaki adama dalmıştı ki yanımdaki adamlardan biri 'burdan' diyerek yolu gösterene kadar.

Taş işlemeli eve yaklaştıkça adımlarım yavaşlıyor, geri geri gidiyordu sanki. Onlar da gitmek istemiyordu, neden geldik diye soruyorlardı bana, tıpkı benim bana sorduğum gibi. Ama her iki duruma da aynı cevabı veriyordum; bilmiyorum.

Yaklaştığımız ân kısa boylu, yaş almış bir kadın kapıyı açtı. Ben içeriye girerken tebessüm etmişti, sanırım bu evde gülme eylemini gerçekleştiren tek insandı, çünkü hiçbir adamın yüzünden mimik dahi oynamıyordu. Beni salona yönlendirdiklerinde oturmak yerine cama yöneldim ve etrafa baktım. Ev, koskocaman bir ormanla komşuydu.

-"Hoşgeldin!"

Issız ormanı izlerken arkamda hissettiğim sert ses ile irkilmiştim, arkama dönüp baktığımda bana bakan bir çift tanıdık gözle karşılaştım. Yaşadığım şaşkınlık o ân sadece tek bir kelime etmeme izin vermişti.

-"Sen!"

Savaş Bey dedikleri adam şöminenin yanında duran büyük kahverengi deri koltuğuna oturup eli ile oturmamı gösterdi.

Ondan izin beklemiyordum, kendi tercihim ile ayakta duruyordum ama daha ilk andan gerginlik çıkmasın diye karşısındaki tekli deri koltuğa oturdum.

Gözlerini gözlerime dikmiş bir şeyler arıyordu sanki, kelimelerimde saklayacağım gerçekleri gözlerimde aramak istiyor gibiydi.

-"Anlat!"

Sesi gittikçe sertleşiyor muydu yoksa gerginlik bende bunun etkisini mi bırakıyordu, bilmiyorum.

-"Sen kimsin?"

Deli bir cesaretle sesimi sertleştirmiş ve hesap sormuştum, bu yaptığım şey onun hiç hoşuna gitmemiş olacak ki mavi gözleri birden ateş gibi yakmaya başlamıştı gözlerimi.

-"Kim olduğumu bilmeden mi geldin buraya?"

İmalı bakışlarım ile gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum ne yapmak istediğini anlamıştım. Beni sevmediğini fazlaca hissediyordum ve bu beni üzmüyordu. Tebessüm edip konuşmaya başladım, onun istediği dilde.

-"Buraya gelene kadar 'üvey' dedeme geldiğimi sanıyordum. Oysa şimdi görüyorum ki ben-"

Tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu, sanırım dikkatini çekmiştim.

-"Ben katilime gelmişim."

Ellerimi koltuğun kenarlarına koyup duruşumu dikleştirdim ve imalı gözlerle ona bakmaya devam ettim.

RUHUMUN GÜNAHIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant