10.BÖLÜM: Karanlık Oyun..

533 351 17
                                    


(Uzay'ın Anlatımından..)

Sırtımdaki ağrılardan dolayı gözlerimi açtığımda Mehir eli elimde yanımda uyuyordu. Onu rahatsız etmeden yataktan kalktım biraz başım döndüğü için yatağın kenarına tutundum lavaboya girdiğimde aynada kendime baktım. Yüzüm yara içindeydi, alnımda iki ayrı dikiş vardı, kollarımda ise sargı bezleri. Musluğu açmakta bile zorlanıyordum, soğuk su ile yüzümü yıkayıp cama doğru yürüdüm. Camdan dışarıya baktığımda havanın kapalı olduğunu yağmur yağdığını gördüm. Dışarıyı izlerken bir anda şimşek çaktı, çakan şimşek odayı aydınlatmıştı.

-"Uzay!"

Arkamı döndüğümde Mehir'in kalktığını gördüm. Hızla yataktan kalkıp yanıma geldi.

-"Uzay iyi misin? Neden ayağa kalktın?!"

Onu sakinleştirmek için kollarına dokundum.

-"Iyiyim sevgilim, yat yat sıkıldım sadece."

Gözlerini devirerek karşılık verdi.

-"Keyiften uyumuyorsun herhalde! Şımdı hemen yatağa geçer mısın?"

Gülerek Mehir'in arkasına geçtim ve arkasından sarıldım.

-"Seninle uzun zamandır yağmuru izleyemiyoruz."

-"Hissetmeye ne dersin?"

Anlamayan gözlerle ona baktığımda kollarımın arasından çıkmış pencereyi açmıştı. Elimi tutup camdan çıkardı, sonra kendi elini çıkardı. Islanan elini tutup yanağıma koydu ve gözlerimi kapattım.

-"Işte şımdı yağmuru hissediyorum."

Diye fısıldadım.

-"Seninle her mevsimi yaşayabiliyoruz. Garip."

Diye bir iç çekti. Gözlerimi açıp gözlerine baktım.

-"Garip olan ne?"

Başını cama çevirip konuşmaya devam etti.

-"Insanlar hep tek bir mevsimi sever ya mesela sadece kışı veya sadece yazı. Ama bizde öyle değil, garibime gitti ışte."

Mehir'e karşı içten bir şekilde gülümsedim.

-"Beraber daha çok mevsim yaşayacağız, seveceğiz alışsan iyi olur."

Bir adım atıp bana sarıldığında huzurun kendisi şuan bendim.

-"Hadi, bu kadar ayakta durmak yeter."

Koluma girip yatağa yatırdığında dizlerimin acısı uyumama engel oluyordu. Mehir'e acımı belli etmemeye çalışıyordum. Hemen paniklerdi yoksa.
Yattığım yatağın yanındaki koltuğa oturup çantasından kitabını çıkardı.

-"Masal saati diyorsun he!"

Tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu.

-"Şikayetin mi var?"

Başımı hayır anlamında sallarken ikimiz de gülüyorduk.
Sesli bir şekilde okumaya başlayınca bende onu izlemeye başladım.

Bir şeyler saklıyordu, bunu hissedebiliyordum. Bu bir sır veya acı da olabilir. Onu tanıyordum ve onu bu denli yıpratan şey ne ise bana söylemeyecekti, söylemezdi de biliyordum.
Derin bir nefes aldım. Ve içimden konuşmaya devam ettim.
Ah benim ay parçam, nasıl da yorgun görünüyor, nasıl da korkuyor bazı şeylerden..

Bu hayatta ister istemez hepimizin korkuları, acıları var, yaşanmışlıkları var. Önemli olan o yaşanmışlıkların arkasına sığınmak değil onlara karşı mücadele vermektir. Ancak bu şekilde acılarımızı dindirir, yaralarımızın kabuk tutmasına yardımcı olabiliriz..

RUHUMUN GÜNAHIWhere stories live. Discover now