10- Soğuk Gece

5.2K 145 4
                                    

Gecikme için çok özür dilerim. 

Keyifli okumalar...

1,2,3... Sakın bakma

4,5,6... Niye bakayım ki?

7,8,9.. Sadece bir kez baksam

10... Bakıyorum.

Baktığım an hala üstünü giymediğini görünce gözlerimi tekrar telaşla kaçırıp karşımdaki duvarı incelemeye başladım. Kulağıma gelen erkeksi kıkırtı ile nefesim kesilirken kaşlarım da istemsizce çatılmıştı. Niye gülüyordu ki şimdi bu? Yoksa ona baktığımı görmüş müydü? Ahh rezillik !

"Böyle çaktırmadan bakmak zor olmuyor mu?" dediğinde baktığımı anlamış olduğunu öğrenmiş olduk. Hayır böyle bakmak daha çok hoşuma gidiyor. Hem evet, bakıyorum lan var mı? Sanki her gün böyle vücut görüyoruz. Demek istesem de "Ne bakacağım be senin çirkin vücuduna?" diyerek kendimi çarpılacak listesine yazdırmış oluyorum. 

"Çirkin mi? Hadi be oradan. İçin gidiyor bakınca resmen." dediğinde hızla kafamı ona çevirip "Ne diyorsun sen ya ne diyorsun? Senin o çirkin, kaslı, pürüzsüz tenine mi kaldım ben?" dedim. Sözlerimin üzerine alaycı sırıtışı büyürken "Utandın mı sen?" diyerek yanıma doğru yaklaştı. Utanmakmış. Ah şuan utanmaksızın  seninle neler yapmak istediğimi bir bilsen diye geçirdim içimden.

Onun yaklaşmasıyla ben oturduğum üçlü koltukta biraz geriye doğru kaçınca kaşlarını havaya kaldırıp "Tamam sakin ol küçük kaplan. Utanmana gerek yok. Hem sana kızmıyorum bende görsem böyle bir vücut bende bakardım" dediğinde gözlerim istemsizce karın kaslarının üzerine kaydı.

Kaslarının üstünden kayan ter eziyet edercesine yavaş bir şekilde kayıp 'Haydi gel güzelim acıtmayacak' yazılı siyah boxerının içine girdi. Gözlerim en son orada kalınca yutkunup aceleyle bakışlarımı oradan kaçırıp "Yahu hava buz gibi gidip üstüne bir şeyler giysene" dedim.

Bu sefer resmen anırarak gülmeye başlayınca kaşlarımı çatıp bakışlarımı yine yüzüne çevirdim "Ne var be? Yine ne gülüyorsun?" dediğimde kahkahalarının arasından "Hava mı soğuk? Hava şuan en az 20 derece be ufaklık. Yalan da berbatsın" dedi.

Sahi ya yaza giriyorduk. Ne soğuk havası? Başka bir bahane mi bulamadım? Bana ne oluyordu böyle? Hormonlarım resmen şaha kalkmış durumdaydı. Sahi en son ne zaman bir adamla yakınlaşmıştım?  Neyse diye düşünüp "Arkadaşların niye hemen gittiler?" dedim.

"İşleri vardı gittiler."

"Ne işleri vardı?"

"Seni ilgilendirmez" diye bana cevap verirken o halde gelip yanıma oturmuştu. Bakışlarımı bilinçli bir şekilde ondan uzak tutarken "Ben nerede yatacağım" dedim.

"Burada koltukta yatarsın"

"Ama burada her yerim tutulur. Yatak yok mu hiç bu evde?" 

"Var. Ama sen burada yatacaksın" dediğinde sinirle başımı ona çevirdim. Başımı çevirmem ile fazla derece de yakınımda olduğunu görmem bir olurken epey bir sesli şekilde yutkunup "Ni-niye dibime giriyorsun?" dedim. Kekeledim mi ben az önce? Cidden mi Ddee? Ne oluyor kızım sana? Bu davranışlar hiç bana göre değildi. Heyecanlanmam,kekelemem,telaşlanmam. Ve arzulamam.

"Saçında bit var mı diye kontrol ediyorum" deyince sinirle ellerimi omuzlarına koyup onu ittirdim. Oturduğum yerden kalkarken "Nereye ?" diye seslendi arkamdan. Başımı ona çevirirken "Cehennemin dibine!" diye homurdandım.

Yüzündeki alaycı sırıtış hiç bozulmazken "Oraya zaten gideceksin ufaklık. Aksini bekleme bu yaptıklarınla" dediğinde yalancı ve abartılı bir gülümseyişi yüzüme yapıştırıp "İyi öyleyse demek ki yine görüşeceğiz" diyerek odadan çıkıp evi gezmeyi başladım. Uykum gelmişti ve kesinlikle yatakta yatmaya kararlıydım.

***

Gece evin içinden tıkırtıların geldiğini duyunca zaten tilki uykusu olan uykumdan çoktan uyanmış bir şekilde yatakta oturur vaziyete geldim. Baş ucumdaki lambayı yakarken içeride bu sesleri çıkaran kişinin Arsen olmasını diliyordum içimden.

Ayaklarım soğuk zemine değdiği anda vücudumu bir ürperti sarınca titreyerek kollarımı okşadım. Kendimi yatıştırmak istercesine yaptığım bu hareket biraz bile olsa işe yaramayınca yavaş ve sessiz adımlarla sesin geldiği yere doğru yürümeye başladım.

Yaklaştıkça büyüyen tıkırtılar karşısında gerilsem de etrafa bakıp kendimi savunacak bir eşya arayışından da geride durmamıştım. Dış kapının yanında ki ayakkabı dolabında bulup elime aldığım bir plastik sopayla mutfak olduğunu tahmin ettiğim yere doğru giderken beni buraya getirdiği için Arsen'e ve sülalesini bol bol saygıyla anıyordum.

Sonunda mutfağın girişinde durunca içerideki kişinin o karanlık yerden çıkıp saklandığım yere doğru yaklaşmasını beklemeye başlamıştım. Beklediğim an sonunda gelince ve o kişi önümde durunca sopayı var gücümle kapasına geçirdim.

Boğuk bir erkek sesi acıyla inlerken sopayı bir kez daha tüm hızıyla kafasına geçirdim. Önümdeki kişi kendini yere bırakıp önümde boylu boyunca yığılınca antredeki ışığı açıp yüzüne bakmaya çalıştım. Gördüğüm yüzle ne yapacağımı şaşırırken bu sefer kendime sövmeye başlamıştım. 

"Ne yapıyorsun orada öyle elinde sopayla?" diye arkamdan bir ses gelince beklemediğimden olsa gerek korkarak olduğum yerde sıçrayıp elimdeki sopayı yere düşürdüm. Sopanın yere düşmesiyle birlikte bir ses daha evin içinde yankılanırken sol elimi göğsüme götürüp kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Heey o Melih mi?" dediğinde Arsen başımı onaylarcasına salladım. 

"Ne oluyor burada?" 

"Hırsız sandım" dediğimde bana öyle tuhaf bir bakış attı ki öylece kalakaldım. Sonra beni umursamaz bir şekilde kenara ittirip yerde ölü gibi yatan arkadaşı Melih'in yanına gitti. Onu sırtladığı gibi içerideki koltuğa yatırırken bende karşısında sessiz ve oldukça gergin bir şekilde onu izliyordum.

Bana bakmadan "Git senin uyuduğun odanın hemen yanındaki banyoda bulunan dolaptan kolonya falan getir" dedi. Bir hışımla gidip aldım ve geri geldim, kolonyayı ona uzattığımda yine bana bakmadan sertçe elimden çekince kendime sövdüğüm küfürler daha +18 olmuştu.

Belli bir süre kolonya koklayan Melih ağzının içinde bir şeyler geveleyerek kendine gelirken Arsen "Heh! Uyanıyor" dedi. Bir kaç adım onlara yaklaşırken Melih daha fazla kendine gelmiş ve koltukta oturur bir hale gelmeye çalışıyordu. Arsen'nin de yardımıyla doğrulduğunda gözleri beni buldu.

"Sen.." dedi çatlamış ve kısılmış sesiyle. Gözlerim gözlerindeyken kızgın mı bana diye anlamaya çalışıyordum. Kızgın yerine şaşkın bakışları görünce kafam karışmış bir şekilde ayakta öylece dikilmeye devam ettim.

"Elin gerçekten ağırmış. Seni kaçıranlara da keşke böyle vursaydın" dediğinde Arsen bir bana bir de ona baktı sonra elini omzuna atarak "İyi misin lan?" dedi. Benim vurduğumu nereden anlamıştı ki acaba?

Melih gözlerini bir kaç saniyeliğine benden çekerken " İyiyim abi ya. Gerçi şu minik cadı bana öyle var gücüyle vurmasaydı daha iyi olurdum ya neyse" dedi. Sonra bakışları tekrar bana gelirken "Hem sen niye bana vurdun?" diye sordu. Ağzımı açıp kapatınca ve bunu bir kaç kere tekrarlayınca Arsen benim yerime lafa atladı. 

"Seni hırsız sanmış. Nereden bilsin bu evde soyulacak hiç bir şeyin olmadığını. Ve seninde sadece mutfak hırsızlığı yaptığını" dedi sonra ikisi de birbirine bakarak sırıtmaya başladı.

Erkek milleti işte... diye düşünerek rahatlamış bir şekilde kendimi çaprazlarında bulunan tekli koltuğa attım. 

 Yorum ve votelerinizi sabırsızlıkla bekliyorum :) yeni bir bölümde  buluşana kadar iyi kalmanız dileğiyle... :)

NOT: Her Şey Bittiğinde isimli hikayeme bakarsanız sevinirim. Tutarsız benim için özel alan olsa da ilk yayımladığım hikayemin tadı da bir başka :) 

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now