3-Acı Hatıralar

6.6K 198 11
                                    

Yazım hataları için kusura bakmayın.

Keyifli Okumalar :)

Hiçbir işte gerektiğinden çok acele etme. Dikkatli olanlar, kendilerini zor duruma girmekten korurlar.

Ddee'nin Ağzından;

Arabanın sahibi çocukla yaşadığım o tuhaf olaydan sonra daha fazla sahil kenarında oyalanmak istemediğimden eve doğru yürümeye başladım. Eve geldiğimde kirlenmiş ve bir kaç yeri yırtılmış, sökülmüş, ipleri sarkan kot şortumun arka cebinde olan anahtarımı alarak kapıyı açtım, iki katlı soğuk ve boğucu kimsesiz evime baktım. Hiç özlememiştim bu evi.

Büyükçe olan kapıyı arkamdan kapatıp anahtarı arkasına takarak kilitledim ve öylece üstünde bıraktım.Önce salona gidip şöyle üstün körü eve bir baktım.Her şey aynı yerinde aynı şekilde duruyordu.Hiç bir değişiklik olmamıştı. O kadar zamandır evde değildim ve ev hala aynıydı. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ev o kadar boş ve kimsesizdi ki hırsız bile girmek istememişti. Şaka gibi.

Başımı sallayıp salondan çıkarak koridorda ilerledim ve mutfağa girdim. Evden apar topar çıkmadan önce yediğim yemek bayatlamış ve küflenmiş bir şekilde tabakta öylece duruyordu. Uzun zamandan sonra ilk defa göz yaşlarım gözlerimi sızlatırken mutfaktan da çıkıp merdivenlere yöneldim.

Yukarı çıkarken ahşap merdivenlerin çıkardığı gıcırtılar başka hiç bir ses yokken evde anılar zihnime süzüldü. Merdivenlerden koşarak ve gülerek iniyordum üstümde pembe tül bir etek ve yine pembe bir süslü tişört vardı. Saçlarım özgürce uçuşurken ve annemin 'Dikkat et düşeceksin' bağırışları yükselirken kapıdan giren babamın kucağına resmen uçtuğum an gözümün önüne doluştu. Hıçkırdım ve düşünceleri aklımdan kovdum.

Sahi tüm bunlar olduğunda kaç yaşımdaydım? Beş? Altı? Hemen hemen o yaşlardaydım evet. Ve hemen hemen o yaşlardan itibaren yalnızdım işte.

Düşüncelerden arınarak merdivenlerin solunda kalan odama doğru yürüdüm. Tozlu kapı koluna elimi koyarak kapıyı açtım ve evet bildiniz burada da oda aynı bıraktığım gibiydi.Etrafa saçılmış bir kaç kıyafet,makyaj malzemelerim, son anda yanıma almaktan vazgeçtiğim bavul ya da çanta her neyse artık. Yerde öylece duruyorlardı.Ayağımdaki siyah kısa deri botlarım ile çantaya hafifçe vurup onu yolumun üzerinden uzaklaştırdım.

Yere saçılmış diğer eşyalarımın yanlarından öylece geçerken dolabımın kapağını açıp dolabın arka tarafına sakladığım kutuyu çıkardım yerinden.Kutunun kapağını açıp içinde duran babamın bana yazdığı mektubu elime aldım.

Benim Minik Prensesim;

Bunu okuyorsan eğer artık hayatında yokuz.Annenle seni çok özleyeceğiz ve biliyorum ki sende bizi özleyeceksin.Seni neden terk ettiğimizi merak edeceksin ama senden bir isteğimiz var. Bizim peşimize düşme. Kendi yoluna bak. Sadece seni bırakmak zorundaydık bunu bil yeter. Bütün mal varlığımızı senin üzerine geçirdik.Seni seviyoruz lütfen bizi affet.

-Baban

Öldüler mi? Evet güzel soru. Hayır ölmediler ama beni arkalarında daha küçücükken bırakıp gittiler. Bu saçma sapan hiç bir şeyi açıklamayan kısa mektubu gerilerinde bırakarak. O kadar küçüktüm ki hatta bana bıraktıkları bu mektubu okuyamıyordum bile.

Bu düşünceyle gülmemek için kendimi kasmam gerekti.Gülmek derken içinden oluk oluk acı akan bir gülme. Benden daha fazlası beklenmez zaten. Ne kadar da saçmaydı her şey. Bir sabah uyandığımda o her zaman ki sıcak patates kokusu burnuma gelmemiş hayal kırıklığıyla yataktan kalkmıştım. Hızla merdivenlerden inerek mutfağa koşmuş ve kimseyi göremeyince üzülmüştüm sonra hala uyuyor olabileceklerini düşünüp tekrar yukarı çıkmış odamın az ilerisindeki odaya dalmıştım. Yatak düzgün bir şekilde yapılı halde öylece duruyordu. Ya hiç bozulmamıştı ya da sonradan toplanmıştı.

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now