8-Duygu Yoksunu

3.8K 154 0
                                    

Keyifli okumalar :)

Bilmiyorum ne kadar süredir burada böyle sessiz bir şekilde oturuyorum. Belki saniyeler belki de saatler geçmiştir, emin değilim.

Duyduklarımı henüz hazmedemezken onların soru dolu bakışlarına cevap veremem. İyi misin diye sordukları sorulara verebilecek bir cevabım hiç yok zaten. Aslında belki de bu kadar çok şaşırmamalıydım peşimde birilerinin olduğuna sonuçta kaçırılmış ve işkence görmüştüm.Elbette peşimde birileri olucaktı.

Benimle dertleri neydi? Ben o kaçırılma sebebini sadece uyuşturucularını çaldığım için sanmıştım ama maalesef görüyorum - ya da duyuyorum ki demeliyim sanırım- peşimde olma sebepleri bu değilmiş.Beni öldürmek miydi acaba gerçekten istekleri? Eğer öyleyse niye öldürmeden öylece bırakıp gittiler?

Çevremde o kadar çok şey dönüyordu ki farkında olmadığım.. Ahh!! Çıldırmamak elde değildi. Düşündükçe kafayı yiyeceğimi fark edince buna bir son vermek adına yere eğmiş olduğum başımı kaldırıp karşımda birbirinden yakışıklı çocuklara çevirdim. "Peki siz ne istiyorsunuz benden?" diye sorduğumda şaşkın ifadelerle suratıma baktıklarını gördüm. Bu şaşkın ifadeleri çok kısa sürse de görmüştüm fakat kendilerini hemen toplayıp başları olduğunu artık anladığım Arsen' e bakmaya başladı hepsi.

Benimde bakışlarım ona çevrilince koltukta hepsinin aksine yayılmış olan bedenini daha çok yaydı. "Senden bir şey istemiyoruz" dediğinde aklıma arabasını çaldığım akşam geldi. Beni aradığını söylemişti, bu kadar kolay kaçamazdı benden şimdi. Kesin ve tatmin edici cevaplara ihtiyacım vardı.

"Arabanı bana kaptırdığın akşam beni aradığını  söylemiştin ama" dediğimde çocukların arasında kısık sesli bir gülüşme başladı. Arsen sinirli bakışlarını benim gözlerimden çekip onlara çevirince hepsi anında sussa da bu Arsen'nin yumuşamasına yetmedi. 

Yayıldığı koltukta oturuşunu sonunda dikleştirirken "Bak ufaklık o akşam boş bir anıma denk geldiğin için kızımı çalabildin. O yüzden o kadar kendini beğenmiş bir tavırla benimle konuşma. Ayrıca seninle bir derdimiz yok bunu bilsen yeterli şimdi kapa çeneni başımı daha fazla ağrıtma" dediğinde avucumun içine batan tırnaklarımı çok rahat hissedebiliyordum.

Canım acıyorsa bile şuan hiç farkında değildim çünkü acayip derece de sinirliydim. Karşıma geçmiş züppe bir şekilde konuşan bu lavuk benimle böyle konuşma  cesaretini nereden buluyordu bilmiyorum ama biraz daha böyle devam ederse tenha bir yerde sıkıştırıp canına okuyacağım kesindi.

Tabi önce onu nasıl alaşağı edebileceğimi bulmam lazımdı. Hadi ama ! Çocuk resmen benim iki katım ve eminim ki çokta güçlüydü. Diğer çocukları döverken ki rahatlığımı bunda sergilemem mümkün olmadığından şuan kendimi ölümüne sıkmakla meşguldüm ya zaten. Ama yine de istersem biliyordum ki onu haklamanın bir yolunu muhakkak bulurdum. O kadar yıl başımın çaresine baktığıma göre. Kavga da evet biraz fazla kendime güveniyorum.

Bu düşünceyle sinirlerim gevşerken ellerimi yumruk yapmaktan vazgeçtim ve aklımda onu döverken canlanan görüntüleri memnuniyetle sırıtarak canlandırmaya başladım. Bu sırıtma öyle sıradan sırıtma değildi. Biraz vahşet, biraz canilik belki biraz da kana susamışlık barındıran bir sırıtmaydı. Belli bir süre öyle dalmış bu hoş hayali kurarken "Ne sırıtıyorsun öyle kendi kendine?" diye sordu.

Hayallerim zihnimden buhar olup giderken "Seni ilgilendirmez ister güler ister ağlarım" dedim. Kaşları çatılırken "Senin dilin çok uzamış ufaklık" dediğinde çıldırma noktasında olduğumu fark ederek ve olası bir kavgayı engellemek adına "Ben gidiyorum moruk. Söyleyecek başka bir şeyin var mı?" dedim.

"Ben sana gidebilirsin dedim mi?"

"Senden izin alan kim?"

"İzin vermiyorum zaten. Otur oturduğun yerde"

"Yok ya sana mı soracağım" dediğimde oturduğu yerden kalkarak bana yaklaştı ve sert elleriyle kolumu tutup sıkmaya başladı. Canım acıtmaya çalışması beni keyiflendirirken dudaklarım alay edercesine yukarı doğru kıvrıldı..

"Bana soracaksın. Bundan sonra her şeyini bana soracaksın" dediğinde ağzımdan kaçan 'Hah' sesine engel olmadım. Şayet engelde olmak istemiyordum ya zaten. Kolumu daha çok sıkarken gözlerini de kıstı.

"İlla gel beni döv diyorsun bücür" dediğinde "Ben bücür değilim" diye çıkıştım. Benden uzun olduğu için bana üsten bir bakış atarak kaşlarını alay edercesine kaldırdı. Tamam evet ondan kısaydım. Yani bücürdüm ama bu ona bana bücür deme hakkını vermezdi ki sonuçta.

Tam ağzımı açıp olası bir kavga daha başlatacakken burada olduklarını unuttuğum çocuklardan biri konuştu. 

"Ateşli kavganızı bölmek istemezdim ama çok açım ben" dediğinde bakışlarımı konuşan kişiden çekip Arsen'e baktım. Az önce söylenenlere o da şaşırmış olacak ki oldukça iri bir şekilde açılmış gözlerini kırpıştırarak bana baktı. Sonra sanki elini yakmış gibi kolumdan hızla çekti. Bu hareketi dengemin bozulmasını sağlarken geriye doğru kaymaya başladım.

Arsen birden öne atılıp beni belimden tutmasaydı büyük bir ihtimal düşecektim de ama tuttuğu için son anda düşmekten kurtulmuştum. Bir elim belimi tutan kolunu diğer elim de boynunu kavramışken birden ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. İstemsiz bir şekilde yutkunurken gözlerini gözlerimden çekip dudaklarıma kaydırdı. Sonra da beni bu sefer daha sakin bir şekilde bırakarak benden bir kaç adım uzaklaştı.

Ben hala daha demin olanların etkisinden çıkamamış onu izlerken bir elini boynuna götürüp boynuyla saçları arasındaki o bölgeyle oynamaya başladı. Bu hareketi boğazıma bir yumrunun oturmasını sağlarken "Eee ne yiyeceğiz?" diye sordu odadakilere hitaben. 

Sonunda kendime gelmeyi başardığımda çatılmış kaşlarım eşliğinde "Siz ne yiyecekseniz yiyin ben gidiyorum" diyerek sırtımı onlara dönüp salonun çıkışına doğru yürümeye başladım. Daha bir kaç adım atmışken biri bileğimden tutup beni kendine çevirdi. Bileğimi tutan elin sahibine bakarken bu kişinin Arsen olmasına tabi ki de hiç şaşırmadım.

"Ben sana ne diyorum sen ne yapıyorsun? Sözümü dinle beni sinir etme" diye gürlediğinde bileğimi elinden çekip kurtardım "Niye seni dinleyecekmişim be? Hem evime gitmek istiyorum. Arkadaşlarım beni çok merak etmiştir" dediğimde gözlerini kapayıp bir kaç derin nefes aldı. Sonunda gözlerini açtığında daha demine göre daha sakin gözüküyordu.

"Bir kere söyleyeceğim o yüzden iyi dinle. Ben ne dersem o. Ben izin vermediğim sürece nefes bile alamazsın. Arkadaşlarına gelince arayıp işinin çıktığını haber verir meraklarını giderirsin. Gerçi senin söylediğin kadar seni merak ettiklerini zannetmiyorum ama neyse"dediğinde neye uğradığımı şaşırmıştım. Kızsam mı, kırılsam mı, öfkelensem mi, hak mı versem bilemediğim için susup kenara kalktığım koltuğa geri oturmakla yetindim.

Kollarımı önümde bağlarken bakışlarımı çocuklara çevirdim. Onların bakışları da  Arsen ile benim aramda gidip gelirken "Eee ne yiyeceğiz?" diye sorup havadaki gerilimi dağıtmaya çalıştım. Benden bir duygu sergilememi bekliyorlarsa daha çok beklerlerdi. Duygu yoksunu bir insan, herhangi bir duygu sergileyemezdi ki...

Beğeni sayısı umduğumu bulmasa da bu da bir şeydir. Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen :)

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now