23 - Ucube

3K 109 0
                                    

Yazım hataları olabilir lütfen kusura bakmayın.

Keyifli Okumalar...

Bir hafta sonra...

Gözlerimi açtığımda hava hala karanlıktı. Hemen baş ucumda duran kısa vadeli edindiğim telefona uzanıp saatin kaç olduğuna baktım. Saat gece yarısını yeni geçmişti bu da demek oluyordu ki sadece bir buçuk saat falan uyuyabilmiştim.

Beni uyandırıp ter içinde bırakan kabusun  etkisinden çıkmak için duş almayı düşündüm fakat Arsen'in uyuyor olabileceği ihtimali ile vazgeçip sadece üstümdekileri değiştirmekle yetindim. Üstümdeki siyah taytı ve gri renkteki yarasa kollu bol tişörtümü çıkararak tekrar terlememek için altıma kısa lacivert rengindeki şortum ile mat siyah olan ince askılı badimi giydim.

Bulunduğum oda beni darladığı için telefonun yanındaki sigara paketim ile çakmağımı alarak odamdan çıkıp sessizce balkona doğru yürümeye başladım. Giderken etrafı inceliyor ve dikkatli davranıyordum olası bir Melih vakasıyla karşılaşmamak için. Malum gecenin bir yarısı eve gelme gibi bir huyu vardı. Ama etrafta kimseye rastlamadım ve sanırım doğru tahminde bulunmuştum çünkü Arsen de ortalıkta yoktu, uyuyordu. Her normal insan gibi.

Balkona çıktığımda sandalye yerine yerdeki minderlere oturarak kül tablasını yanıma aldım. Kırmızı Winston'umdan bir dal çıkartarak sigaramın ucunu tutuşturdum. Çakmağın sesi sessiz gecede kendini belli ederek hala kulağımda yankılanırken sigaramdan ilk nefesimi içime çektim. Çektiğim nefes dumanlı bir şekilde dudaklarımın arasından süzülürken bir süre onu izledim. Her zaman yaptığım gibi. Gecenin siyahına karışırken gri duman yıldızlar gözüme çarptı. Bu gece daha az bir şekilde parlamaya devam ediyorlardı. O an o kadar tuhaf hissettim ki onlara bakarken, bir yıldız olasım geldi.

"Keşke yıldız olsam" diye kendi kendime fısıldarken sesim balkonda daha yüksek sesle konuşmuşum gibi çıktı.

"Niye yıldız olmak istiyorsun?" diye hemen balkon kapısının oradan bir ses geldi. Bir an için korksam da belli etmeyerek kafamı ona doğru çevirdim. O da belli ki uykusundan uyanmıştı. Çünkü gözlerinde uyku hala kol geziyor ben buradayım diye bas bas bağırıyordu. Demek ki pekte normal bir insan değildi o da. Üstü çıplak bir şekilde kapıya dayanmış gökyüzüne bakarken bakışlarını  bana çevirdi ve tek kaşını kaldırarak sorusuna bir cevap beklediğini belirtti. Sorusuna cevap vermek yerine "Her zaman böyle sessiz yaklaşmak zorunda değilsin biliyorsun dimi?" diyerek konuyu geçiştirdim.

Sorusunu geçiştirdiğimi anladı fakat omuzunu silkerek yanıma gelerek az ötedeki minderi çekip oturdu. Sigarama uzanarak bir dal çıkarıp o da içmeye başladı benimle. Bir süre sustuktan sonra "Biliyorum" diyerek hafifçe sırıttı. Gözlerimi devirdiğim sırada "Hem zaten sessizce yaklaşmadım bu sefer mutfakta masaya çarptım öyle dalmışsın ki duymamışsın" diyerek devam etti cümlesine. Tuhaf diye geçirdim içimden. Gerçekten tuhaftı çünkü bu aralar sürekli böyle dalgındım oysaki hiç huyum değildi. Aksine her zaman diken üzerinde olur ve bütün duyularımı açık tutardım.

Söylediklerine bir şey demek yerine sessizliğe sığındım her zaman yaptığım gibi. Sigaramın sonuna gelip söndürdüğümde yenisine uzanarak bir tane daha yaktım. Bakışlarımı tekrar gökyüzüne çevirirken sayabildiğim kadar yıldızları saymaya çalıştım. Çok saçma, çocukça belki de aptalcaydı, biliyordum ama iyi geliyordu. Kabusun etkisi azalsa da kabus acı gerçekleri bana yeni ve yeniden yaşatan bir aracı olduğu için gerçeklerin henüz etkisi azalmamıştı.

"Niye bu saatte ayaktasın?" diyerek aramızdaki sessizliği bozduğunda omuzumu silkerek aynı sessizlikle yıldızları saymaya devam ettim.

"Kabus falan mı gördün yine?" diye ısrarla konuşmaya çalıştığında bıkkın bir nefes vererek sayma işine devam ettim. Parmaklarımın arasındaki sigara yeniden biterken umursamadım, bakışlarımı yıldızların üzerinde gezdirmeye devam ederek bakmadan diğer parmak uçlarımı sigaranın başına getirerek söndürdüm.

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin