VURGUN'DAN ALINTILAR

679 13 0
                                    


"Bunlarda ne böyle? Ne kadar güzel duruyorlar. Burası da ne?"

Ayhan Eylem'in omuzuna koluna atarak onu kendine çekti ve ikisinin birden deri koltuklara oturmasını sağladı sonra gülerek cebinden sigarasını çıkarıp yaktı.

Eylem başını Ayhan'ın omuzuna yaslarken bana değişik bakışlarla bakmaya başladı.

"Gerçekten hatırlamıyor musun? Hiç bir şeyi? Hiç birimizi? Burayı?"

Sesindeki hayal kırıklığını ve umutsuzluğu duyunca ona her şeyi hatırlıyorum, nasıl unutabilirim ki demek istedim. Biliyorum,onun da benden beklediği cümleler bunlardı ama yapamazdım. Yalan söyleyemezdim ki.

O yüzden üzgünce başımı sallarken "Hayır hatırlamıyorum, üzgünüm" dedim.

Eylem kafasını gömdüğü yerden çıkararak tekrar bana baktı.

"Boşver belki de hiç bir şeyi ve hiç kimseyi hatırlamaman daha iyidir" dedi ve yanımda hala ayakta duran Barışla manalı bir bakışma yaşadı.

Neyi kast ettiğini sormak için hazırlanıyorken içeri grubun geri kalanı güle kıkırdaya girdiler. Elleri kolları hep doluydu.

Geç kalmalarının sebebi belli olurken onlar da içerdeki tuhaf sessizliği fark ederek sessizleştiler ve daha sakin adımlarla yanımıza doğru gelmeye başladılar.

Eylem sevdiği adamın kollarının arasından çıkıp yanımıza doğru gelirken içeri girenlere seslenerek "Neler aldınız bakalım?" Dedi.

O sırada Barış beni koltuklara doğru yönlendirerek "Mekana, yuvana hoş geldin Kraliçe Arı" dedi. 

***

Tatlı bir rüzgar tenimi yalayıp geçerken güneşin o parlak ışıklarını kapalı gözlerime rağmen algılayabiliyordum ve geceyi seven ben bundan oldukça mutluydum.

Hayır, mutlu olmak doğru bir tanım olmamıştı. Daha çok huzurluydum. İçimi dolduran tarif edilemez bir his huzurla derin nefes almamı sağladı.

Ben inatla gözlerimi açmazken kulağıma dolan dalga sesleri yüzümde istemsizce bir gülümseme olmasına sebep oldu. Ellerimin altındaki topraktan zemin bana oldukça tanıdık gibiydi.

Sonra bir ses işittim, sanki uzaklardan geliyormuş gibi boğuk boğuk gelen sesin bana ne dediğini anlamasam da içimi birden huzur dışında başka bir duygunun daha ele geçirdiğini fark ettim. Heyecanlanmıştım. Hem de çok.

Bir kuşun kalbi gibi pır pır atan atan kalbimle sesin sahibini görmek için gözlerimi araladım. Fakat bana yaklaşmakta olan uzun boylu adamın yüzünü bir türlü seçemiyordum. Güneş öyle çoktu ki, az önce huzur bulduğum güneşe söverek gözlerimi kıstım ve elimi siper ederek onu görmeye çalıştım.

O durmadan bana doğru yürürken bir şeyler söylüyordu ama dalgaların sesinden ne dediğini anlayamıyordum. Boğuk boğuk çıkan sesinden kelimeler bana bir türlü erişmiyordu. Daha fazla onu görmemeye, sesini tam olarak duymamaya dayanamayarak oturduğum toprak olan zeminden kalktım. Bir alışkanlık gibi ellerim otomatik arkama gidip toprağı silkelerden nerede olduğumu fark ettim.

Yüksek bir yamaçtaydım. Oldukça yüksek olan bir yamaçta. Normal şartlarda korkmam gerekirken aşağıda kayalıklara vuran denizin o muhteşem görüntüsü beni öyle çok etkilemişti ki kendimi özlem dolu derin bir iç çekerken buldum.

Fakat arkamdan tekrar aynı sesin yükseldiğini duyduğumda bütün hisler paramparça oluverdi birden bire. Kötü diyebileceğim başka bir his içimde boy gösterirken ellerimin buz kestiğine yemin edebilirdim.

Sesi çıkaramasam da oldukça tanıdık geliyordu. Üstelik artık dediği şeylerde anlaşılıyordu. Az önce sesini duymak isteyen ben değilmişim gibi ellerimi hızlıca kulaklarıma götürerek kapattım. Görmek istediğim yüzünü bu sefer görmemek için ona doğru dönmeyi reddettim. Ama kulaklarımda olan ellerine rağmen dediği şeyi çok net duydum.

"Senden nefret ediyorum. Bunu bana nasıl yaparsın?"

Gözümden akan yaşın sebebi tamamen kalbime çöreklenen acıdan kaynaklıydı.

"Senden nefret ediyorum! Duydun mu beni?" diye bağırdı sesin sahibi.

Biliyorum dedim dudaklarımı kıpırdatarak fakat sesim gram çıkmazken.

Biliyorum...

***

"Yüzünü dönme, bunları henüz yüzüne söyleyecek kadar güçlü değilim" dedi.

"Neleri söyleyecek kadar güçlü değilsin?" dedim tıpkı onun gibi hala titreyen sesimle.

"Her yaptığın şeyleri sana burada şimdi sana sıralayamam, zamanla öğrenirsin zaten ama bana ne yaptığını söyleyeceğim. Sen yeter ki öyle kal ve beni dinle. Ve şey, lütfen gitme."

Usulca başımı sallarken belime sarılı kolları sımsıkı tuttum bende. Söyleyeceği şeyleri duymak için kendime ve söyleyebilmesi için ona güç vermesini umarak.

"Benim yani Berkay ile benim doğum günümüzdü. Sen bize bir doğum günü sürprizi hazırlamıştın. O zamanlar, ilk sürpriz olayını yaptığında senin değişen tavırlarından dolayı rahatsız olduğunu ve bizimle tekrar aranı düzeltmek istediğini sanmıştık. Lakin yanılmışız senin planın çok daha başkaymış. Bilmiyorduk, nereden bilebilirdik ki?"

Yeni kitapta görüşmek üzere. Hiç başlamayanlar, durmayın bir göz atın derim. Sevgiyle kalın...

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now