#44 - Gerçek Kahraman

En başından başla
                                    

Okulun dışına doğru koşan öğrencilerin arasından geçmekte zorluk çeksem de hızımı azaltmamaya çalışarak koşmaya devam ettim. Mert, kızacaktı. Onu dinlemediğim için çok kızacaktı ama buna razıydım. Yemin ederim razıydım. Yeter ki tek sorunumuz onu dinlememem olsundu.

Mühendislik fakültesinin olduğu yere geldiğimde gördüğüm şeyler üzerine ayaklarım yere çivilendi. Etrafımda birkaç öğrenci, önümde ise 3-4 tane hoca duruyor ve telaşla bir şeyler konuşuyorlardı ama benim takıldığım şey bunlar değildi. Ayaklarımı yere bağlayan, vücudumu kaskatı kesen şey Mert'ti.

En son okulun ilk günü futbol sahasında gördüğüm çocuk, elindeki silahı Feza'ya uzatmıştı. Feza, tek eliyle Derin'i arkasında tutarken diğer elini adının Onur olduğunu hatırladığım çocuğa uzatmış sinirle bir şeyler söylüyordu. Diğer çocuklar Fezaların biraz daha arkasındaydılar ve muhtemelen Onur, onların Fezalara yaklaşmalarına izin vermediği için orada duruyorlardı.

Ve Mert...

Benim süper kahramanım...

Onur'a, arkadan yaklaşmaya çalışıyordu. Kamerler, Onur'a çaktırmadan el kol hareketleriyle Mert'e bir şeyler demeye çalışıyorlardı ama Mert asla onlarla ilgilenmeden Onur'a yaklaşmaya devam ediyordu.

Daha fazla dayanamayan gözyaşlarım seri bir şekilde yanaklarımı ıslatmaya başladıklarında, boştaki elimi kaldırarak delicesine atan kalbimin üzerine koydum ve kazağımı avucumun içine sıkıştırdım.

Önümde duran hocaların polisten bahsettiklerini duysam da ne dediklerini tam olarak algılayamıyordum çünkü dikkatimi Mert'e yoğunlaştırmıştım. Kendini göz göre göre ateşe atmıştı. Yine önceliği kendisi değil, sevdikleriydi. Kendini nasıl kastığını yüzünden görebiliyordum. Endişeliydi, çok endişeliydi ve adım kadar emindim ki bu endişe asla kendisi için değildi. Öyle olsaydı şu an orada olmazdı. Onur'un onu fark ettiği an neler olabileceğini o da çok iyi biliyor olmalıydı ama önemsemiyordu işte. Kendini önemsemiyordu.

Mert'in önceliği hiçbir zaman kendisi olmamıştı.

Mert, Onur'a iyice yaklaştığında kalbimin ağzımda attığını sandım bir an. Şu an yere yıkılmamamın tek sebebi hissettiğim dehşet korkuydu.

"Allah'ım ne olur bir şey olmasın, Allah'ım sen koru! Allah'ım ne olur, ne olur!"

Dudaklarım, dua kırıntılarıyla kıpırdanırken Mert, iyice yaklaştı Onur'a. Ve sonra bir anda silaha davrandı ancak fark edilmişti. Onur onu fark etmişti!

Kalbim atmayı bırakmış gibi hissederken istemsizce nefesimi tuttum ve gözümü bile kırpmadan Mert'le Onur'un arasındaki çekişmeyi izledim. Hiçbir şey yapamadım, bir şey diyemedim. Sadece çaresiz bakışlarla olanları izledim.

Silah, Mert'le Onur'un arasında kalmıştı ve bulunduğum yerden ne kimin tuttuğu, ne tetikte kimin elinin olduğu, ne de namlunun kime doğrultulduğu belli oluyordu. Diğer çocuklar, koşarak Fezaların yanına gelip Mert'e bağırmaya başladılar ama yaptıkları tek şey boş yere çırpınmaktı. Faydasızlardı. Aynı benim gibi.

Her şey saniyeler içinde oldu. Önce kulakları sağır eden bir gürültü koptu. Çocuklar sustu, bağıranlar sustu, önümde konuşan hocalar sustu, ben sustum. Herkes sustu.

Yalnızca kalbim... Herkes sussa da bir tek kalbim avaz avaz bağırdı. Ne olduğunu hissetmiş gibi çığlık çığlığa haykırdı.

Herkes ne olduğunu, birinin vurulup vurulmadığını, vurulan varsa da kimin vurulduğunu anlamaya çalışırken bakışlarımı Mert'in yüzünden ayıramadım. Silah sesiyle hayretle irileşen gözleri, karşısındaki adamın gözlerine takıldı. Bir şey söyleyecekmişçesine dudakları aralandı ama tek bir kelime bile dökülmedi ağzından.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin