#10 - Borç

44K 2K 226
                                    

[Multimedia: Elif Tekin👩‍👦]

{Kamer'den}

Hayat neydi? Hayatın tadını almak için yaşamak yeterli miydi? Nasıl yaşamaktı önemli olan? Başarı, güç ya da para... Bunlar yetiyor muydu, gerçekten 'yaşıyorum' diyebilmek için?

Sabahları gülümseyerek kalkmıyorsak, yaptıklarımızın tadını çıkaramayacaksak, yanlış yapa yapa doğruyu öğrenemeyeceksek ne önemi vardı tüm bunların? Mutlu değilken çok zengin olsak neye yarardı? Özellikle de yalnızsak, dünyanın en güçlü insanı olsak bile ne önemi vardı? Başarılarımızı birileriyle, bizi seven insanlarla paylaşamadıktan sonra ne yapacaktık gücü, kuvveti?

Ayakta kalabilmek her yiğidin harcı değildi. Özellikle yaşamak için bir amaca sahip olmayanlar daha da zorlanıyordu ayakta durabilmek için. Her gün aynı rutini tekrarlamak karamsarlığa itiyordu bizleri. Sabahları yorgun gözaltlarımızla güne 'merhaba' diyor ve yüzümüze oturttuğumuz yalancı bir gülümsemeyle bütün bir günü mutluymuş gibi geçiriyorduk. Sonra ne mi oluyordu? Ruh yorgunluğunun üzerine bir de fiziksel yorgunluk ekleniyor ve gün geçtikçe sizi yiyip bitiriyordu. Öyle ki bir zaman sonra yalandan bile gülümsemeye haliniz kalmıyordu. Sonra da tüm yalnızlığınızla göçüp gidiyordunuz bu dünyadan. Hiçbir şeyin tadını çıkaramadan, gerçekten sevip sevilemeden, öylece, sanki hiç var olmamış gibi kayboluyordunuz ansızın.

Yok oluyordunuz.

Hiç oluyordunuz.

Şu an buradaysam, bu bölümü okuyorsam onun yüzündendi.

Tamer Peyam...

Babam, dediğim dedik bir insandı. Dünya hep onun etrafında dönsün, herkes ona itaat etsin isterdi. Kimse sözünden çıkmasın, o ne isterse hep o olsun... Kamer de onun gibi mühendis olsun, okulunu bitirdikten sonra gitsin onun yanında çalışsın, o ne derse harfiyen yerine getirsin, hayatın tadını çıkarmasın, dört duvar arasında sıkışıp kalsın!

Üniversite okumak için şehir değiştirene kadar fazlasıyla boğucu bir hayatım vardı. Babam, ünlü bir iş adamıydı. Bizi varlık içinde yaşattı. Ah, pardon... Düzeltiyorum, bizi yalnızca para içinde yaşattı. Zira aklı fikri hep işindeydi. Onun için varsa yoksa kazandığı paraydı, işiydi, itibarıydı, gücüydü. Yaşamak, gerçekten yaşamak umurunda bile değildi. Zengin ve herkes tarafından tanınan bir iş adamı olmak onun için fazlasıyla yeterliydi.

Kısacası babalığın çocuklarına para vermekten ibaret olduğunu zanneden bir adamdı işte.

Veyahut bize verebileceği hiçbir şeyi olmadığı için paraya sığınmıştı.

Aslında bu durum ilk başlarda bana pek fazla koymuyordu. Çünkü ilgilenmediği tek kişi ben değildim. Kız kardeşim ve hatta annemle bile ilgilenmiyordu. Aslında kimseyle ilgilenmiyordu.

Biz de bu duruma alıştıktan sonra dermanı birbirimizde bulmuştuk. Annem, ben ve kardeşim Beste. Biz her şeye yetiyorduk, öyle ki annemin sevgisinin bize fazla geldiği bile oluyordu. Tabi ki kardeşimle ben de annemi her şeyden çok seviyorduk.

Şanslıydım. Sevgiyi tatmıştım. Baba sevgisi veya ilgisi hakkında bir fikrim olmasa da iki güzel kadın tarafından çok sevilmiş ve mutlu edilmiştim. Bu benim için yeterliydi. Babamın sevgisi olmasa da olurdu, biz onsuzluğa çoktan alışmış ve kendi mutluluğumuz için savaşmaya başlamıştık. Bu savaşı iyi de idare ediyorduk.

Fakat ne yazık ki güzel şeyler uzun sürmüyordu.

Annem ben lisedeyken amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Sevginin her şeyin ilacı olduğunu annemden öğrenmiştim ve umut ya işte... Bizim ona olan sevgimizin onu iyileştireceğini sanmıştım. Ancak bir masal diyarında yaşamıyorduk ve dünya denen yer fazla acımasızdı.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin