#29 - Söz

25.8K 1.6K 345
                                    

Cesaret

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cesaret.

Yeni yeni anlıyordum bu yedi harfli kelimenin anlamını. Şimdi fark ediyordum bende zerresinin olmadığını. Kandırıyormuşum kendimi, ne kadar öyle sansam da cesur bir adam değilmişim meğer.

Üç gün... Üç koca gün geçmişti omuzlarıma o ağır yük bineli. Nasıl dayanmıştım, nasıl sabretmiştim, Allah bilirdi. Üç gündür adam akıllı uyku uyuyamıyordum ve düşünmekten neredeyse ölecek hale gelmiştim. Kafam patlıyordu. Zihnimdeki düşüncelerin ucu bucağı yoktu lakin hangisinin kuyruğundan tutsam çıktığım yer kapı duvardı.

"Oğlum halı saha falan mı yapsak ya? Hepimiz mala bağladık iyice, kafamızı dağıtacak bir şey bulmamız lazım. İyice formumuzdan düştük ve bu halimiz benim hiç hoşuma gitmiyor."

Gözlerim yerdeki kahve tonlarındaki halının şekillerindeyken ilişmişti Koray'ın sesi kulaklarıma. Gerçi duymuştum ama ne dediğini sorsalar söyleyemezdim. Çünkü kafam burada değildi.

"Koray aşkım doğru söylüyor valla he. Sizin şu depresyonunuzdan ve Feza'nın bizim yanımızda mutlu oluşunu saklamaya çalışıp başaramamasından çok sıkıldım."

Konuşanın Gökay olduğunu fark ediyordum ama hala halıya bakmaya devam ediyordum. Sağ tarafında leke mi vardı, yoksa gördüğüm şey halının deseni miydi? Bu kafayla onu bile anlayamıyordum.

"Bana niye sarıyorsun gevşek?"

Feza'nın homurdandığını duyduğumda derince içimi çektim. Beril'i, içine düştüğü çukurdan çıkarabilmem için yanına girmem gerekiyordu ve girmiştim de zaten. Asıl sorun bu çukurdan nasıl çıkacağımızdı. Yemin ederim, kendimi dert etmiyordum. Ben iyi veya kötü bir şekilde çıkardım ama onu nasıl yaralanmadan çıkaracaktım yukarı?

"Çünkü Mert aşkımla Kamer aşkıma ulaşamıyorum, Feza aşkım. Koray aşkımla da aynı fikirde olduğuma göre geriye bir tek sen kaldın."

Gökay'ın sesinden sırıttığını anlayabilmiştim. Demek ki kendimi daha o kadar kaybetmemiştim.

"Ne kadar da aşkımı bol, gereksiz bir cümle; aynı sahibi gibi..."

Oturduğum koltuğun diğer ucundaki Kamer'in ağzının içinde söylenişini işittim bu sefer. Onun da derdi belliydi. Geçen gün hepimizi yanına toplamış ve Elif'ten hoşlandığını söylemişti. Elif'i öptüğünü ve kızın onu tersleyişini en başından anlatırken bilmiyormuş gibi davranmamıştım. Bunun yerine sessiz kalarak diğerlerinin verdikleri tepkileri göz ucuyla izlemiştim.

Bizim aramızda yalan yoktu. Çok zorda kalmadığımız -örneğin; Derin, Onur itiyle çıkarken, Feza'ya üzülmemesi için küçük yalanlar söylüyordum- müddetçe birbirimizi kandırmazdık. Sadece çok dolu olduğumuzda anlatacak uygun zamanı bekleyene kadar susardık. Diğer çocuklar elbette anlamışlardı benim bildiğimi. Zira Kamer'in anlattıklarına tepkisiz kalmak mümkün değildi ama kızmamışlardı da. Sadece onlara anlatmak için bu kadar beklemesine biraz bozulmuşlardı, o kadar.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin