#26 - Alınacak Hesap

25.2K 1.3K 207
                                    

"Yüksek yüksek tepelere kahvaltı masası kurmasınlar! Yüksek yüksek tepelere kahvaltı masası kurmasınlar! Hazırladığım kahvaltıyı Mert kalkmadan bitire de versinler!"

Kulaklarıma çalınan cırtlak ses yüzünden oflayarak daha da bastırdım yüzümü yastığıma. Ablası bitiyordu danası başlıyordu.

Niye bana bir rahat vermiyorlardı?

"Mert'in yemeklerini yesinler de yesinler! Oh, bir güzel yesinler! Mert, aç kalsın; kalsın kalsın! Mert'e yemek kalmasın!"

Ses, giderek yaklaşırken çarşafı üzerime çektim ve bağırdım.

"E, Allah da senin belanı vermesin vermesin!"

Yatağımın sağ tarafı hızla çökerken "Âmin tatlım amin," diyerek kıkırdadı Derin. Hem erken kalkmıştı hem de mutluydu. Bu ne çeşit bir başarıydı, hiç anlamıyordum.

"Ya Derin, git başımdan. Zaten dün Derya'yı otobüse bindirene kadar ağzımdan girip burnumdan çıktı. Bir de senin gevezeliklerinle uğraşamam."

Evet, nihayet Derya'yı İzmir'e postalayabilmiştim ama onu bile zehir etmişti bana. Zira otobüse binene kadar Beril'le ilgili nasihat verip durmuş ve ne dersem diyeyim susmamıştı.

Yok, kahvaltıda görmüşmüş. Benim gözlerim zaten aşkla parlıyormuş ama o da bana karşı ilgisi varmış. Bunun üstüne gitmeli ve savaşmalıymışım. Yoksa onu gerçekten kaybedebilirmişim.

Sahi... Kaybetmek için önce kazanmak gerekmiyor muydu? Ben onu ne zaman kazanmıştım da sıra kaybetme korkusu yaşamaya gelmişti?

"Öyle mi Mert Bey? Demek benim gevezeliklerimle uğraşamazsınız? Demek ben size artık fazla geliyorum? Demek benden sıkıldınız? Demek artık beraber yaşamak istemiyorsunuz?"

Başımdaki çarşafı aşağı indirdikten sonra başımı hafifçe kaldırdım ve ona şaşkınca baktım.

"Bunları hangi lafımdan anladın, cidden çok merak ediyorum."

Elini havaya sallarken bana bakmıyordu.

"Ben anladım anlayacağımı... Aman, canıma minnet zaten! Sen gidince yerine Feza'yı alırım, gül gibi yaşayıp gideriz."

Gözlerimi kıstım.

"Ha, senin derdin başka... Feza'yı eve atıp ona türlü türlü şeyler yapmak istiyorsun demek? İyi, sen bilirsin," diyerek yatağımın başucundaki komodine uzandım ve üzerindeki telefonumu aldım. "Uzun zamandır dayımla konuşmuyordum ben de. Bir arayayım, halini hatırını sorayım."

Derin, mavi gözlerini kocaman açtıktan sonra hızla bana döndü ve elimdeki telefonu kapıverdi.

"Sen ne ara böyle birine dönüştün ya?"

"Sen beni yemekle tehdit ederken iyi," dedim başımı sallayarak.

Yanaklarını şişirdi. "Aynı şey mi?"

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Ofladı.

"Aman iyi. Neyi nasıl biliyorsan öyle olsun, seninle uğraşamayacağım. Kahvaltıya Feza'yı çağırdım. Birazdan gelir," dediği an zil çaldı.

Kocaman gülümsedi.

"İyi insan lafının üstüne gelirmiş..."

Gözlerimi devirdim. "Ben onun daha değişik bir versiyonunu biliyorum ama neyse. Hem sen niye zırt pırt kahvaltıya birilerini çağırıp duruyorsun? Kahvaltımı başkalarıyla paylaşmak istemiyorum ben."

Ayağa kalkarken bana ters ters baktı.

"Sanki kahvaltıyı sen hazırlıyorsun... Hem Feza başkası mı Mert?"

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin