#1 - Kantindeki Kızıl

92.5K 3.4K 939
                                    

[Multimedia; Tanıtım Videosu]

14.09.2018

İnsanlar severdi sorgulamayı. Nedenleri merak ederlerdi. Çünkü sonuçlar kadar sebepler de önemliydi. Gerçekten de öyle değil miydi sahi? "Bu böyle olduysa elbet bir sebebi vardır," demiyor muyduk hep? Hemen günaha ya da sevaba bağlamıyor muyduk yaptıklarımızı? Kötü bir şeyle karşılaşınca ilk tepkimiz olmuyor muydu, "Neydi günahım?" demek?

Tıpkı şuan benim de yaptığım gibi...

Şu hayatta duyabileceğim en cırtlak sese sahip kişi, adımı haykırırken bunları düşünüyordum. Daha doğrusu bu şekilde uyandırılmayı hak edecek ne yaptığımı...

"Mert! Ya kime diyorum? Kalksana be adam!"

Homurdanarak kafamı iyice yastığa gömerken vazgeçip beni burada bırakıp gitme ihtimali var mı diye soruyordum kendi kendime. Ancak çok geçmeden yatağın sağ tarafının çökmesiyle böyle bir ihtimalin söz konusu bile olmadığını anladım.

"Bunu sen istedin," diye homurdanan sesin sahibinin yatakta ayağa kalkıp zıplamaya başlamasıyla bir o yana bir bu yana giderken o iğrenç şarkısı kulaklarımı tıkamama neden oldu.

"Dat dat dari dat! Mert dari dat! Mert Mert dari dat! Kalk dari dat!"

Şarkı -tekerleme ya da her ne zıkkımsa- demeye utandığım şey kulaklarımdan içeri girerken sinir kat sayılarımın giderek arttığını fark ettim. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım lakin hiçbir işe yaramadı. Bunun üzerine daha fazla dayanamadım ve kafamı çevirerek "Ya kızım Allah aşkına bir sus!" diye bağırdım ama sesin sahibi beni takmadı ve zıplayarak şarkısına devam etti.

Sonuçta ben de bir faniydim ve sabrımın bir sonu vardı. Aslına bakarsanız çok bile dayanmıştım... Yüz üstü yattığım yatakta dirseklerimin üzerinde doğruldum ve zıplayarak yatağımın içine eden kuzenimin ayağına çelme taktım.

"Mert Mert dari dat! Kalk dari- ahh!"

Şarkısı yarıda kesilirken inleyerek yere yapıştı. Oluşan sessizlikle rahatlayarak derin bir nefes alıp kendimi tekrar yatağa bırakmıştım ki rahatlamak için erken davrandığımı anladım. Zira sevgili kuzenim yani Derin, ayağa fırladı ve bir eliyle poposunu ovuştururken diğer elini tehdit edercesine bana doğru salladı.

"Ulan ben beyefendi okulun ilk günü sinirli oluyor diye fıstık gibi kahvaltı hazırlayayım, geleyim onu uyandırmaya çalışayım ama o bana çelme taksın. Yok lan sana kahvaltı falan!" diye bağırıp odadan çıktı.

Kahvaltı sözcüğünü duyan kalbim atış hızını arttırırken gözlerim fal taşı gibi açıldı ve hızla ayağa kalkarak mutfağa doğru koştum. Çünkü çok iyi biliyordum ki bu cadı dediğini yapar ve bana o âşık olduğum kahvaltısından bir lokma bile yedirmezdi.

Şu hayatta vazgeçemeyeceğim tek ve en büyük şey yemek yemekti. Yemeği yalnızca sevmiyordum, ona âşıktım, ona bağımlıydım. Hem nasıl olmayacaktım ki? Nasıl olurdu da böyle bir nimete âşık olunmazdı? Sinirliyken sakinleşmemi sağlıyordu, açken doymamı sağlıyordu, çalışmayan aklımı çalıştırıyordu. Yemek yemek benim hayatımı güzelleştiriyordu!

Derin, kahvaltı masasının başında kolları göğsünde kavuşmuş bir şekilde dururken beni görünce hiç şaşırmadı ve tek ayağını ritimli bir şekilde yere vurmaya başladı.

"Ne oldu Mert Bey?" dedi yalandan şaşırmış gibi yaparak. Peşinden it gibi koşacağımı adı gibi biliyordu... "Biraz önce kafanızı kaldıramıyordunuz yastığınızdan. Bir anda bu enerji de nerden geldi böyle?"

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin