40.Bölüm/Part 2: ''Madalyonun Diğer Yüzü''

3.9K 628 391
                                    

Geçen bölüm en heyecanlı yerde kestiğimi biliyorum, hadi devam edelim.😄

Keyifli okumalar...

***

Kulaklarımda kanımın akışını duyarken ''Ona ne oldu?'' dedim.

İjga'nın gülerken gözleri kısılıp dudakları aralandı. ''Ion ile tanıştı.''

''Onun soyunu avlarken mi?''

''Hayır, Ion onunla tanışması gerektiğini biliyordu. Teiq'in sık ormanlarında karşısına çıkmıştı. Kardeşlerinin aksine beşinci atlı hiç Ion ile karşılaşmamıştı ama Yaratıcı'nın özünü hissedip onunla konuşmayı kabul etti. Ion, bedeni olmayan kardeşe ''Karanlık.'' dedi. Kimse daha önce ona seslenmediğinden şaşıran kardeş yaklaşıp Ion'un güzelliğine ve özünün ışığına yakından baktı. Ion, onu ağaçların arasında, batmak üzere olan güneşte uzayan gölgesini işaret edip şekillenmesini istediğinde, Karanlık gölgeden bir beden edindi. Ion var olmaması gereken kardeşe yakınlık duymuştu.

Ona kardeşlerinin onu yok etmek için plan yaptığını, Yaratıcı'ya onu yok etmelerini affetmesi için yalvardıklarını söylediğinde Karanlık, Ion'a inanmayıp reddetti. Bunun üzerine Ion, Asij'in gizli topraklarında onu hapsetmek için bir kafes yaptıklarını, ona inanmıyorsa gidip kontrol etmesini söyledi.

Teiq'in serin ormanlarını terk eden Karanlık, kardeşlerinin yanına gitmek için varlıklarını izlediğinde, gördükleri karşısında daha da kararıp soğudu. Dört kardeş dizleri üzerinde sundukları kanları ile kafesin parmaklıklarını tutup yalvardı. Uğradığı ihanetle Asij'i terk eden kardeş, Yaratıcı'nın onu öldürmelerine izin vermeyeceğini düşünüp görevine geri dönse de, zaman içinde gücü azalmaya başladı. Işık onu hiç rahatsız etmezken artık yakar oldu, özündeki yaralar iyileşmek bilmedi, kardeşlerinin sürekli hissettiği varlığının yerini delilik alırken sürekli acı içinde diyar diyar gezdi.

Özü yok oluşa yaklaştığında bile Karanlık, Yaratıcı'nın onu kurtarmasını beklese de, hiç yardım gelmediğinde Ion'u bulmak için harekete geçti. Acı ve delilik özünü tüketirken ışıktan kaçan Karanlık Ebima'nın kıyılarında bir kadına rastladığında, kadının ondan kaçmasını bekledi. Aksine kadın gölge bedenini kucakladığında şaşırıp ondan neden korkmadığını sorduğunda, mavi gözlerindeki sevgiyle ona bakıp 'Seni uzun zamandır bekledim. Artık kaçmana gerek yok dinlenebilirsin' dediğinde şaşırdı.

Zamanı geldiğinde Ion, azap içindeki Karanlık'ın yanına dönüp ölümünün acısıyla gözyaşlarını döktü. Karanlık yeryüzünde dolaştığı zaman boyunca görmediği kabulü, avladığı soyun arasında bulmuştu. O da kardeşlerinin onu avlaması ve Yaratıcı'nın ihanetine karşılık Ion'un soyuna bir hediye sundu. Özü olan soğuk ve karanlığı Niassi, Keq ve Ebima'ya salıp Atlılar'ın onları bu diyarlarda avlamasını yasakladı. Yaptığı yeminin bağlayıcı gücünden habersiz olan Karanlık, bilmeden özünü Ion'un soyuna işlemiş, kardeşlerinin bütün diyarlarda onları avlamasını yasaklamıştı.''

İjga karanlık diyarlar üzerinde parmaklarını dolaştırırken ''Burası bizim evimiz, soyumuzun özgürce yaşadığı tek yer oldu. Yaratıcı'nın Atlılar'ı bu üç diyara o günden sonra asla adım atamadı. Kalan on bir diyarda ise bizi avlayamadı. Elbette bu onları çok kızdırdı.'' Dingin ifadesiyle bana bakıp suratımdan geçen ifadeleri yakalamaya çalıştı.

''Peş peşe yaşanan dünya savaşları, biyolojik salgınlar, buharlaşan kıtalar hepsi onların öfkesinin eseriydi.''

Ağzımın içi kururken sordum. ''Peki, sonra ne oldu?''

''Başarısızlıklarının ağırlığı altında ezilen Atlılar, yüzlerce yıl öfkelerini dünyanın karalarına ve sularına kustu. Saoli, Tao ve Diap zaman içinde yaşamı kaybedip öldüğünde, daha fazla kayıp verilmemesi için Atlılar'a yol gösteren Yaratıcı'nın gözdesi Ola'dan başkası değildi.''

Gazap'ın GözdesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin