32.Bölüm: ''İlk Temas''

5.2K 747 482
                                    

Keyifli okumalar...

***

Üzerime bir beden bol olan siyah üniformayı çekiştirdim. Sokrates-22'ye ait kazak ve pantolon benim toplama muhafızı olduğumu düşünmeleri için yeterliydi. Zayıflar bana aldırmazdı. Asiler ise kaçma planıma inansa yeterdi.

Bacağımdaki kayışa bağlı bıçağın tenimi kesmediğinden emin oldum. Fazla silah şüphe çekerdi.

Elimdeki haritaya son kez baktım. İki gün içinde belirlenen noktalara, kafesler ve iletişim için Lucifer'in borusu denilen, küçük içi oyulmuş bronz aletler yerleştirilmişti. Botumdaki gizli bölmede iki adet iksir denilen, berrak sıvı siyah tüplerin içindeydi.

Hestia ve Maris'in dönmesini beklemeden harekete geçmek zorunda kaldığımız için Morpheus'u geride bırakıp, harekete geçmiştik. Üç bölgede aktif faaliyetler gösteren asiler için her bölgeye yayılmıştık. Karissa boş evlerdeki kafesleri denetlemek için bölgeler arasında dolaşırken, ben, Ino ve Acantha asilerin arasına sızmaya çalışacaktık.

Asilerin son görüldüğü yerlere yakın konumlardan belirlenen, ikinci noktaya doğru ilerlemek için saklandığım yerden çıkıp haritayı geride bıraktım.

10.bölge diğer bölgelerin kopyası, aynı boy ve renkteki binalardan ibaretti. Tek farkı küçük çocukların kule gününden önce eğitilip, üstün olan soya hizmet etmek için yapmaları gerekeni öğrendikleri okulun, bölge merkezinde bulunmasıydı. Her dört bölge ortak bir okulu kullanırdı.

Asilerin buradaki varlığı daha az dikkat çekerdi. Ne de olsa farklı bölgelerde yaşayan zayıflar sürekli buraya gelip giderdi.

Gri taş bloklardan oluşan tek katlı, geniş yapının etrafını çeviren beyaz çitlerin arkasında gülen çocukların sesi kulaklarımı doldurdu. Sol bileğimdeki saati kaldırıp baktım.

Tam okuldan çıkış saatine denk gelmiştim. Bu onları gözlemleyip, kontaklarını açık etmeleri için ideal bir saatti. Binanın soğuk betonuna sırtımı yapıştırıp, kollarımı kapatan üniformanın siyah kumaşını sıyırdım.

Soğuk havadan korunmak için bedenimi saran uzun paltoyu aralayıp, baldırıma gizlediğim bıçağı çıkardım. Kollarımda geçen avdan silinmeye yüz tutmuş yaraları biraz daha taze göstermek için bıçağın keskin ucunu tenimde kaydırdım.

Yakut rengi, açık tenimin üzerinde parlayıp yere damlarken, aynı işlemi diğer koluma uyguladım. Kesiklerin yüzeysel olmasına dikkat edip, beni bayıltmayacaklarından emin olduktan sonra siyah kazağımın kollarını geri indirdim.

Bıçağı kolumun üzerinde temizleyip geri yerleştirdim. Paltoyu yaralarımı belli etmeyecek şekilde geri giyip, bedenime olması gerekenden sersem bir hava vermek için sıkıca toplu olan saçlarımı gevşettim. Ne de olsa ben kulenin ustalarından kaçmayı başaran biriydim. Hırpalanmadan bunu başarmam imkansızdı.

Çocukları alan ebeveynleri ile ortam insan deryasına dönerken, kalabalığın içine dalıp sarsakça ilerledim. Bedenlerin arasında yalpalayıp dengemi yeniden sağladım.

Yaralı ve yardıma muhtaçtım.

Ama bu yetmezdi.

Okulun çevresinde dolaşan muhafız birliklerinden birinin ilgisini çekmeliydim. Yavaş hareketlerle okulun masumiyet beyazı çitlerine dayandım. Kollarımdan süzülüp elimden damlayan kanım, beyazı kızıla boyarken, bir süre nefes alamıyormuş gibi bedenimi kasıp ikiye büküldüm.

Bekle, bekle, bekle.

Acı çektiğimin işareti olan mimiklerimi saklamak için dudaklarımı ısırdım. Göz ucuyla yeterince kanın aktığından emin oldum. Kanımın çitlerde parlak kırmızı şeritler bıraktığından emin olunca, elimi çekip yüksek sesli bir inlemeyle yere çöktüm.

Gazap'ın GözdesiOnde histórias criam vida. Descubra agora