#43 - Koca Bir Karanlık

Start from the beginning
                                    

Başımı omzuma doğru eğerken gülmeye devam ettim. "Sen benim için kendini böyle tehlikelere mi atacaksın?"

Onunla dalga geçmeme bozularak "Of! Sana da iyilik yaramıyor," deyip tekrar yanıma oturmaya kalktığında kolundan tutarak durdurdum onu.

"Tamam, tamam. Özür dilerim. Ne olur, poğaça çal benim için!"

Kaşlarını çattı. "Hala dalga geçiyorsun ama ya!"

Yüz ifademi düz tutmaya çalıştım. "Dalga geçmiyorum, bak çok ciddiyim. Çok açım güzelim, ne olur benim için poğaça çal."

Oturmaktan vazgeçtiğinde tuttuğum kolunu geri çekerek dikeldi ve bana ters ters bakarak "İyi," dedi. "Acıdım sana. Bekle beni burada."

Gülmemek için dilimi ısırırken hızla salladım başımı.

Beril, bana arkasını dönerek odanın çıkışına doğru ilerlerken dudaklarımdan kıkırtı dökülmesin diye koltuğa yasladım ağzımı. Yemin ederim, yaşlanmazdı insan Beril'le yaşarken.

Keşke bunu, onunla yaşayarak kanıtlayabilseydim.

Beril, tam kapıdan çıkacağı an birden arkasını dönerek bana baktığında halimi görerek kaşlarını çattı.

"Gülüyor musun sen?"

Ben hiç bu kadar güzel yakalanmamıştım be.

Vazgeçmesinden endişe ederek hızla doğruldum ve kafamı iki yana salladım. "Ne münasebet!"

Bana inanmadığını belli edercesine gözlerini kıssa da bir şey demedi ve arkasını dönerek odadan çıktı. Her ne kadar peşinden giderek onun o hallerine tanıklık etmek istesem de kendimi tutamayıp pot kıracağımı bildiğimden uslu uslu oturduğum yerde bekledim Beril'i.

Saniyelerini sayarak geçirdiğim yaklaşık bir üç dakikanın ardından Beril koşarcasına odadan içeri girdi ve hemen yanıma oturup derince nefeslenirken elindeki poğaçayı bana uzattı. "Az daha yakalanıyordum, al."

Ben, haline gülmemeye çalışarak elindeki poğaçayı alırken mutfaktaki Derya'nın sesini duyduk.

"Ben kızı Mert'e sahip çıksın diye gönderiyorum, Mert'se kendine benzetip bize geri yolluyor. Hay Allah'ım ya!"

Beril, duyduklarının tesiriyle ağzını kocaman açarken gözlerini kırpıştırdı. "Yakalanmışım!"

Daha fazla dayanamadığım için kahkahalarla gülmeye başladığımda Beril sinirle kaşlarını çattı ve bir kez daha yumruk haline getirdiği elini göğsüme yapıştırdı. "Hala gülüyorsun ya, hala gülüyorsun!"

Ona karşılık vermek istiyordum ancak gülmeyi kesemiyordum. Benim için mutfaktan poğaça almaya gitmesi, bunu çalmak olarak nitelendirmesi, fark edildiği halde yakalanmadığını düşünmesi ve tüm bu anlara eşlik eden yüz ifadeleri beni mahvetmişti.

Tuttuğum poğaçayı gülerken düşürmemek için ortadaki sehpanın üzerine koyduktan sonra hala bana vurmaya devam eden Beril'e döndüm ve bana vuran ellerini tutarak onu kendime çekip sıkıca sarıldım. Beril, bu ani tavrım üzerine kalakalırken çenemi saçlarına sürttüm ve gülerek "Seni yemek istiyorum," diye mırıldandım.

Sözlerimin üzerine biraz daha duraksadıktan sonra ikimizin arasında kalan kollarından birini çıkararak omzuma vurdu. "Madem beni yemek istiyordun, niye poğaça diye tutturdun? Senin yüzünden rezil oldum!"

Muhtemelen ne dediğinin farkında değildi ancak yine de sözlerinin üzerine duraksamama engel olamamıştım. Başımı geriye çekerek onunla yüz yüze gelmemizi sağladığımda "Ne?" diye sordum. Bana ters ters baktı. "Ne, ne?"

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now