51.Bölüm ~KİBRİT~

Start from the beginning
                                    

Asu yüz üstü uzanıp "Sırtım çok ağrıyor." dedi. Asu'nun sırtını ovalamadan önce odanın ışıklarını kapadım ve Asu'nun yanına oturup yanımdaki komodinin üstündeki gece lambasını yaktım. Asu'ya dönüp sırtını yavaşça açarken "Asena yavaş ol. Cidden çok acıyor." dedi Asu acıyla inleyip. "Tamam." deyip sırtını açtım. Asu'nun sırtını gördüğümde yutkundum. Bu kadarı yeterdi! Nasıl yaparlardı bunu? Nasıl bu kadar ileri gidebilirlerdi?

Asu'nun sırtı morarmıştı. Belli ki sopayla dövmüşlerdi. Piçizler'in yaptığı aşikardı ama Piçizler Asu'yu dövmezlerdi. Asu'nun sırtını yavaşça ovalarken bir yandan da düşünüyordum. Piçizler bir kızı dövmezlerdi. Ne kadar deponun yerini söylemiş olsak da bir kızı dövecek kadar alçalamazlardı. Peki Asu nasıl bu hale geldi? Bir anda aklıma gelen şeyle gerildim.

Dövmediler, dövdürttüler.

Peki Piçizler kimi tutmuştu Asu'yu dövmesi için? Derince bir nefes alıp Asu'nun sırtını kapattım ve yorganı beline kadar örttüm. Ateşi olduğu için üstünü tamamen örtmemiştim. Elimi Asu'nun alnına koyup ateşine baktım. Ateşi çok yoktu ama yine de böyle bırakamazdım. Zaten bütün sinir hücrelerim ayakta birisine saldırmayı bekliyordu. Elimden bir şey gelmeyince sinir hücrelerim kuduruyordu.

Banyoya geçip dolaptan temiz havlu alıp ıslattım. Geri odama dönüp Asu'nun yanına gittim. Asu'nun yanına oturduğumda uyuduğunu gördüm ama yine de yüzünü buruşturmuştu. Canının ne kadar acıdığını bilmiyorum ama onun canının acımasını istemiyordum. Seviyordum ve önemsiyordum Asu'yu. Kardeşimdi o benim. Şu küçücük zamanda bile hayatıma girmişler ve beni o karanlığın içinden almışlardı. Güven tohumlarını ekmişlerdi ve hala ekiyorlardı.

Islak havluyu iki kat yapıp Asu'nun alnına koydum. Derin nefes alıp yatağın üstünden kalktım ve yatağın yanındaki siyah tekli koltuğa geçip oturdum. Uykum vardı ama uyuyamıyordum. Asu'nun bu halini düşündükçe, gördükçe sinirlerim bozuluyordu. Bugün okula bu yüzden gelmemişti. Keşke onu bekleseydim ya da onun yerinde ben olsaydım. Nasıl bu darbelerle ayakta kaldığına şaşıyordum. Güçlü ve dayanıklıydı.

Duvar da asılı saatte baktığım da saat ikiye geliyordu. Gözlerim kapanıyor ama kendimi tutuyordum. Asu'nun yanına gidip onu uyandırmadan alnında ki havluyu alıp banyoya geçtim. Havluyu tekrar soğuk su ile ıslayıp tekrar Asu'nun yanında gidip havluyu anlına koydum. Esneyince kendimi tutamayacağımı anladım ve Asu yatağım da uyuduğu için tekli koltuğa geçip oturdum. Başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapadım ve uykuya daldım.

Telefonun alarmı çalmasıyla gözlerimi yavaşça açtım. Etrafıma baktığımda Asu hala uyuyordu. Hava da yavaş yavaş açılıyordu. Telefonum çalmaya devam edince ayağa kalkıp komodinin üstünden telefonumu aldım. Kimin aradığına baktığımda Kumsal'ın aradığını gördüm. Telefonu açıp kulağıma koydum.

-Efendim Kumsal?

Kumsal

-Neredesiniz? Ne sana ne de Asu'ya ulaşamıyoruz.

-Duymamışım. Yeni uyandım.

Kumsal

- Hadi gel. Asu'yu da ara o da gelsin. Geç kalacağız okula. Hem dünden beri haber alamıyoruz. Sen alabildin mi?

Uyuyan Asu'ya bakıp derin nefes aldım. Bu halde okula gidemezdi. Daha hareket bile edemiyordu. Onu yalnız da bırakmak istemiyordum.

- Asu yanımda. Biz bugün okula gelmiyoruz siz gidin.

- Nedenne oldu?

-Okul çıkışı direkt bana gelin.

-Merak ediyorum ama tamam geliriz.

PSİKOZLARWhere stories live. Discover now