12 Gün

8.1K 916 231
                                    

"Zeynep. Ya ne oluyor sana? Şuna aşık olduğunu düşüneceğim en sonunda."

Sümbül'ün Kubilay’ı işaret ettiğini görüp, derin bir nefes aldım. Olay çıkartma Zeynep. Olay çıkartma. Sakin. Arkanda Engin yok artık. Kaldı ki, ihtiyacın da yok. Sakin kal ve asla olay çıkartma.

"Canım." dedim, gülümsemeye gayret edip. "Bir şey olmadı bana. Sadece bazılarının hayatımda ne kadar da gereksiz yer kapladıklarini fark ettim." Ne de olsa temizlik imandan gelir.

"İyi de, ben senin en iyi arkadaşınım. Bir şey yapmadım ki sana." Ulan madem en iyi arkadaşımsın, ne diye günlerdir gelip konuşmadın?

"Engin'e attığın mesajı gördüm." dedim aynı sakinliğimle. "Arkadaş dediğin, arkadaşının açıklarını kapatır Sümbül. Onu yedi düvele ilan etmez. Yanlış anlamışsın sen olayı." dediğimde kızlar kendi aralarında mırıldanmaya başladı.

Mesaj mı atmış?

Belliydi zaten niyetinin ne olduğu.

Engin'deydi zaten onun gözü hep.

Sanki kendileri sütten çıkma ak kaşıktı. Ne diye önce dönüp kendimize bakmıyorduk ki hiç birimiz? Tabi. Başkalarının açıklarını bulmak daha kolaydı bizim için. Daha bir zevkle aradığımız için, bulmak da hiç zor olmuyordu doğal olarak.

"Of." dedim, Kubilay’ın okuduğu kitabı kapatıp.

"Zeynep ya! Ne yapıyorsun?"

"İyiyim canım ya. Sen?" diye sordum masanın üzerine oturarak.

"O-" deyip, yutkundu önce. "Okuduğum yer kayboldu." Ay. Heyecanlanırmıș da.

"Bulursun. Unutmazsın sen. Hadi kalk da bahçeye çıkalım. Daha on beş dakika var bak."

"İyi ya. On beş dakika daha rahat bırak işte beni." Bak ya. Bak bak. Havalara bak.

"Kitabını yırtarım."

"Onu almak için bir hafta çalıştım ben. Sakince yerine bırak o yüzden. Anlaşabiliriz."

"Biliyordum. Sen de bunu okumak yerine benimle bahçede oturmak istiyorsun." Gülerek kitabı çantasına koydum ve kolundan tutarak kaldırdım onu.

"Kaldığım yeri bulsaydım bari."

"Konuşurken teneffüsun beş dakikası daha gitti bile. Gelince bul. Hadi." dedim, bir yandan da onu çekiştirirken. Engin'e bile hiç bu kadar ısrar etmedim ben Kubilay. O yüzden, o bahçeye çıkılacak. Hem de hemen.

Banklardan birine oturup, aynı sessizliğiyle etrafa baktı Kubilay. Sonra da ona dikkatle bakan bana, ne var dercesine.

"Şu proje ödevi. Başladınız mı?" diye sorduğumda "Derslerle ilgilenmen gözlerimi yaşarttı." cevabını aldım. Yok. Bugün sakin kalamayacağım ben. Anlaşıldı.

Dudaklarımı birbirine bastırıp, dilimle ıslattım sonra. "Başladınız mı?"

"Başladık. Ama yırtarım sanma sakın. Daha çok var." Biliyorum. Tamı tamına on iki gün.

"Yırtmak istemediğim için soruyorum zaten, farkındasındır umarım."

"Farkındayım. Da, inanamıyorum sadece."

"Sen de beni iyice tembel yaptın be. AA!" dedim sitem edercesine. Veterinerim ben veteriner. Hu huuu! Sesli söyleyemiyorum diye, neden eziyorsun ki yani?

"Tembel demiyorum. Üşengeç diyelim." Şimdi sen, nazikçe söylüyorsun diye bunu yumușatamıyorsun Kubilaycığım. Tembel dedin işte. Gerçi, çok çalışkan olduğum da söylenemezdi. Neyse. Ne kadar işe yaramaz bir insan olduğumu kendi kendime de kanıtladığıma göre..

"Engin hâlâ vazgeçmemiș." dediğinde, gösterdiği yere bakmadım dönüp. "Benimle alakası yok." dedim, onun yerine. "Bulmuştur kendine yeni birini. Ona geliyordur."

"Sanmam. Seviyor seni."

"Evet. Benim dudaklarım eskimesin diye başkasını öpecek kadar çok seviyor hem de." dediğimde gülmemek için zor tuttu Kubilay kendini.

"Gül gül. Çekinme." Sen de gül. Hayat götüyle gülüyor bana, sen ağzınla gülmüşsün çok mu?

"Yok ya. Öyle değil de. Tespitin mükemmelliği karşısında ne yapacağımı bilemedim bir an."

"Sonunda iyi yaptığım bir şey bulduk desene." dedim, gülerek. Bu gülüşler sana girsin Engin. Umurumda dahi olmadığını anlarsın belki böylece.

"Engin beni nasıl öldürür acaba?" dediğinde, zoraki de olsa devam ettim gülümsemeye. Şaka da olsa, insanın canını yakıyordu bu söz. Özellikle de ölmüş olan birinin ağzından duyduğunuzda.

"Bi bok yapamaz o." dedim sakince.

"Pek bi öldürecek gibi bakıyor da." Söyle söyle. Az daha tekrarla aynı kelimeyi. Öyle yanmaz canım çünkü. Çevir hançeri içinde yüz seksen derece.

"Aman. Kendine baksın o. Maymun." dedim ve çekiştirdim Kubilay’ı. "Zil çalacak şimdi. Hadi." Aslında çalmıştı bile.

"Maymun mu? Engin'e."

"Evet." Daha kötü şeyler derdim de, terbiyeli çocuksun sen Kubilay. Şu annelerin evden çıkarken uzak dur dediği arkadaş tiplerinden olmak istemem durup dururken.

"Hadi bana desen neyse de. Çocuk yakışıklı Zeynep. Kör mü oldun sen acaba? Tabi ya. Başka türlü benimle nasıl konuşasin ki. Tamam. Şimdi çözdüm olayı ben."

"Kubilay. Akıllı çocuksun. Mal demek istemiyorum. Geçer misin sınıfa!" dedim sinirle. Çarpacaktım gözlüklerinin üstüne. Paramparça olacaktı. Görecekti o zaman körlüğü. Zorla sinir hastası ederdi bu çocuk insanı yahu.

"Ne dedim ki?"

"Demedin bir şey canım arkadaşım benim." dedim, dişlerimi sıkarak. Bunu ben öldürmüş de olabilirdim. Emin değildim şu an. Bazen, yani çoğunlukla bazen, fazla çıplak elle boğulası olabiliyor çünkü.

*******

"Anne, Anne, Anne, annaggggg."

"Ay ne?" diyerek mutfaktan çıktı ve benim girmek üzere olduğum kapıya doğru yürüdü annem.

"Proje ödevimiz var. Bir şeyler yiyeyim, çıkacağım ben tekrar."

"Nerede çalışacaksınız? Çağırsaydın ya arkadaşlarını eve. Bir şeyler de yapardım size." Bok yesinler.

"Yok. Okulda çalışacağız. Kütüphanedeki kitaplar da lazım zaten çalışmamız için." dedim üzerimi değiştirmeye giderken. "Sen ekmek arası falan yapar mısın bana?"

"Yaparım tabi annem. Ne koyayım içine?"

"Fark etmez." Siyanür koy siyanür. Başka türlü çekilmez onlar.

Bir şeyler yedikten sonra çıktım evden ve eczanenin önünde gelince durdum birden. Acaba burda mı intihar etmişti? Ya da evde mi? Sokak ortasında mı? Nasıl ölmüştü? Ilk kimdi bulan? Bu sefer de aynı şey olursa, ben olur muydum acaba o?

"Bana mı bakıyorsun?"

"Şey." dedim ve derin bir nefes aldım sonra. "Evet. Gelmiyor musun?"

"Bir saat daha durmam gerek. Geleceğim sonra."

"Tamam." dedim ve hizla devam ettim yürümeye. Saçma sapan düşünceleri bir an önce bırakmam lazımdı. Olmayacaktı öyle bir şey. Hem de asla. Geri geldiysem eğer, engellemeye de hakkım olmalıydı. Ve benim, dibine kadar kullanmam gerekiyordu bu hakkı. Şampuana su katan, vampir olsak adamı çalkalayıp dibindeki kanı da ekmekle sıyıracak bir millettik. Biz bitti demeden bitmezdi hiçbir şey. Duydun mu beni Kubilay!







Duyamaz o aplasi. Konuş dur sen o yüzden kendi kendine 😂 belki ben a bu kulağımdan gidip a şundan çıkmadan önce azcık kaale alırım 😌😂😂

Multi: Bölümün geç gelmesine sebep olan kitap. Sipariş edip, ya da Tuyap'dan alıp, sonra da bölüm gelmediğinde hunharca okuyarak cezalandırabilirsiniz onu 😂😂😂😂

《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (-18) حيث تعيش القصص. اكتشف الآن