Ev Kızlarının Sonuncusu

8.5K 1K 315
                                    

"Yok bu böyle olmayacak, çıkıp karşısına bak Kubilay, intihar etmek gibi bir niyetin varsa etme, benim için değmez."

"Ne diyorsun kız mıy mıy?"

"Şarkı söylüyorum." diye bağırdım, küçük halıyı silkelemeye devam ederken. Tam olarak öyle demem lazımdı Kubilay'ın karşısına geçip. Eski ben geri dönerse, Kubilay yine intihar edebilirdi. Nereye kadar yaşayabilirdim ki bu korkuyla? Tamam, sanırım sadece 13 Gün.

" Ya of ama ya!"

"İstemiyorsan yapma dedim ya Zeynep. Aaa!" diyerek halıyı elimden çekip içeriye götürdü annem. Benim zorum seninle değildi ki anne be, kendimleydi. Ya da daha çok Kubilay'la.

"Bulaşıkları mı yıkasam ki?" diyerek içeriye girip, bulaşık olmadığını gördükten sonra dolaplar da pislenmistir diyerek tüm mutfağı önüme döktüm șangur șungur. Şu an Kubilay'ın karşısına geçip de olan biten her şeyi anlatmamak için oyalanmam lazımdı. İçimdeki korkuyu başka türlü unutamayacak gibiydim zira. Unutmak istiyor muydum, onu da bilmiyordum gerçi. Kıçının üstüne düştükten sonra tekrar ayağa kaldırılınca adım atmaya korkup çığlık çığlığa ağlayan bebekler gibiydim resmen. Onların tam aksine, çok iyi biliyordum eninde sonunda yürümem, hatta koşmam gerektiğini. Ama yine de, ağlamaktan geri kalmıyordum her seferinde.

"Kız ne yapıyorsun sen?" diyerek mutfağa dalan annem, "AA manyak!" diyerek tepkisini belli etti, alt üst olmuş mutfağa bakarken. "Kızım temizdi zaten oralar."

"Tozlanmıştır. Zaten geçen karabiber koyarken dökmüştüm ben şuralarda bi yere. Temizliyorum işte."

"Iyi ya. Sen bilirsin." dedi annem, şaşkın şaşkın bana bakarak. Şimdi bana kulaklıklarım lazımdı, bir de müzik listem. Onun yerine radyoyu mutfağa taşıyıp, son ses müzik açtım.

"Az kıssana sesini annecim ya." Napayım anne sen de allasen. İPhone 6S'imle bluetoothlu kulaklığım vardı da ben mi kullanmıyordum yani?

"Kimse yok ki zaten anne ya. Hep aşağıda oturuyorlar. Hadi sen de in, ben yaparım temizliği." dedim, bir yandan da elime cifi alıp mermerin üzerine dökmeye başlarken.

"Yapamazsın tek başına."

"Yaparım yapar." Hadi in anne ya. Daha cifi döktükten sonra hunharca ovalarken Tarkan'ın oynama șıkıdım şarkısı eşliğinde ağlayacağım ben.

Annem üzerine bir şeyler alıp da aşağı inerken, cifin üzerine çamaşır suyunu da boca edip temizlemeye devam ettim. İkisi karışınca zehirlendim belki. Camları da mı kapatsaydım ki, daha garanti olurdu hem. Senin için ölürüm klişesini de yaklaşık on beş yıl önce bulmuş olurdum hem. Gerçi onu, her ne kadar emin olamasam da, Kubilay da yapmış olabilirdi. Her ne kadar benim yüzümden olduğunu düşünsem de çoğu zaman ihtimal vermek istemiyordum. Sevmiş olsa bile, sorumluluklarının farkında olan bir insandı Kubilay. İşte bu yüzden hiçbir zaman tam olarak emin olamıyordum. Bir ara bi muhabbet açıp sorabilirdim. Saçma bir muhabbet olabilirdi, evet, ama bende de mükemmel muhabbet edebilecek bir kapasite yoktu zaten. Yadırgamaz diye düşünüyordum bu yüzden. Ben gelecekten geldim, demekten çok daha mantıklıydı en azından.

Akşam ola hayrola, diyerek küçük leğeni alıp boca ettim cifledigim yerlerin üzerine ve elimle lavaboya doğru iteledim. Yemin ederim bilmem kaç bin lira alan psikiyatristler bile veremezdi bu huzuru bana. Huzur namazda derdi zaten annem hep. Ser seccadeyi, bir tekbir getir, bak bakayım sinir falan kalıyor mu? Temizlikten sonra iki rekatta namaz mı kılsaydım ki? Temizlik imandan geliyorsa ve bu kadar huzur vermesi ona bağlıysa, namazdan sonra pamuk şeker kıvamına gelebilirdim.

*****

"Kız çıksana artık şu banyodan!" Annemin sesiyle birlikte elimdeki süngeri yavaşça yere bıraktım ve kapıyı açıp kararan hava ile karşılaştım.

Kubilay, Kubilay, Kubilay diye guguk kuşu gibi alarm veren iç sesime uyarak odama koşup balkona çıktım ve yukarıya bakmaya çalıştım. Evde olunca genelde balkonda ders çalışıyor ve fark etmeden biraz sesli okuyordu. Yani, eğer evdeyse anlayabilirdim.

"Beni mi dikizliyorsun sen?" Gelen sesle birlikte kafamı aşağıya çevirdim ve dudaklarımı birbirine bastırdım bir süre.

"Yoo. Annem sizde mi diye? Seni ne dikizleyeceğim be!" dediğim sırada kaşlarıyla bizim camı işaret etti Kubilay. Lanet! Annem camdaydı.

"Ne var be? Sabahtan beri ev temizliyorum ben. Belki çamaşır suyu kafa yaptı, belki gözlerim görmüyor artık. AA! Manyak mı ne canım?" dedikten sonra odama kaçtım ve bir süre rezilliğimi sindirmeye çalıştım sessizce. Nasıl da kahkaha atmıştı pislik! Güzel gülmüştü ama. Ne diyorum ben ya? Çamaşır suyuyla tuz ruhunu birbirine kattığım için olmuştu hep bunlar.

Çamaşır suyu olmuş pijamalarımı değiştirerek hâlâ aşağıda olan Kubilay'ın karşısına oturdum.

"Sana bakıyordum."

"Biliyorum. Aslında yıldızları izliyor olabileceğini de düşünmüştüm, yukarıya baktıktan beş saniye sonra kafanı 360 derece döndürmeye çalışmadan önce." Güldüğünde, güldüm ben de. Biriyle, gerçekten gülmeyeli oldukça uzun zaman olmuştu. Ve ben, bunu son zamanlarda sadece Kubilay ile yapıyordum. Bir zamanlar tek bir tebessümü bile eksik ettiğim yegane insanla. Benim aksime o, hiçbir zaman eksik etmemişti benden gülümsemesini. Ben onu aşağılarken, dalga geçerken ve yüzüme güldüğünde ben onun hakkında saçma sapan konuşmaya devam ederken bile. 

"Yani. Geldin mi diye? Hani, normalde dikizlemiyorum yanlış anlaşılmasın. Zaten yukarısı da görünmüyor. Aşağıda olsan bi nebze yani." dediğimde daha fazla sıvamamak adına dudaklarımı birbirine bastırdım hızla. Lakin Kubilay, ne yazık ki benden kat kat akıllıydı ve ben tek bir kanıt bile bulamadan, o çoktan olayı anlayıp katili bulmuş ve de kodese tıkmıştı.

"Yemin ederim öldürmek istiyorum kendimi ya. Ne boş boğazlı insanım." Konuyu tam da istediğim yere getirdiğimi fark edince, "Sana da oluyor mu arada?" diye sordum. Ciddiyetten biraz uzaktı söyleyiş tarzım, lakin tarzları anlayıp anlayamadığını henüz bilmiyordum. Bilmek isteyeceğimden de emin değildim şu an gerçi.

"Ney?"

"Kendini öldürme isteği."

"Kötü şakalar yaptığımda sen halledersin o işi diye düşündüğümden, hiç düşünmedim şahsen."

"Ben düşündüm." dedim. "Seni değil yani. Cidden kendimi. Engin'i o kızla öpüşürken gördüğümde istedim mesela. Ya da sana ne kadar kötü davrandığımın farkına vardığımda. Arada bir efkar basıyor insanı. Değil mi?"

"Rakı balık mı yapacağız? Nereye gidiyor bu sohbet akşam akşam ya?" diyerek ayağa kalktı. "Ders çalışmaktan mı kaçıyorsun sen? Sabahtan akşama kadar temizlik, akşam saçma sohbetler falan." Ne olur söylesen Kubilay? Bir yerin mi eksilir?

"Aman be. Seninle muhabbet edende kabahat. Sen ancak otur formül ezberle." diyerek ben de kalktım ayağa. "Kitapları al da gel bari. Eve çıkıyorum ben."

"Çalışmak derken, ayrı ayrı demiştim."

"Ben de birlikte diyorum Kubilay. Benden mi kaçıyorsun yoksa sen? Sorularıma cevap vermemeler, yok efendim tek çalışırız demeler." Kendi silahıyla vurulduğunu anladığında gülmemek için dudağını kemirdi ve "İyi be." dedi, gülümsemesini gizlemek için. "Hadi çık da çay falan koy bari. Hazır ev kızı moduna da girmişsin."

"Haspama bak sen. Kurban ol sen benim temizliğime tamam mı?" dedim ve arkamı döndüm gülerek, eve çıkmak için. Ve Kubilay'ın mırıldanan sesini duydum, demir kapıyı açmadan önce.

"Olurum tabii."

Soran olursa bölümü yazarken manyadi dersiniz. Geç oldu kapıyı kilityeyeyim dedim, telefonu köşeye bıraktım ve kilidi diyafona doğru tutarken bir kaç saniye düşündüm neresine girecekti bu anahtar diye. Yazarken zorlanıyorum derken kesinlikle ciddiydim😂

Multideki müziği dinlemeyi es geçmeyin bu arada ❤️







《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (-18) Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum