4 Gün

2K 403 99
                                    

"Zeynep dedim."

"Efendim dedim ya Engin." diyerek ona baktım. "Ne oldu?"

"Bir karar ver diye bekliyorum. Gelme dedin, üsteleme dedin."

"Ve sen de dinlemedin."

Gülümsedi. "Ben senden ayrı duramam ki." Ben dururum inan bana. Bir bıraksan, bi siktir olup gitsen, gözlerinle göreceksin ama... Nerde.

"Anlaşalım mı seninle?" diye sorduğumda hevesle bana baktı.

"Olur."

"Bir hafta müdahale etme bana. Görmezden gel ya da umursama demiyorum. Ama vakit ver. Sonra konuşalım. Ben de kendimden emin olayım."

"Neden bir hafta?" Bir sene mi deseydim ki ya? Tüh.

"Şey." dedim, "Bizim şu proje var. Ona çalışıyoruz. E biliyorsun benim o ders de kötü. Kafamı vereyim diye. O bitsin, işte bir iki gün de ben düşüneyim. Ondan."

"Tamam. Düşün. Ben beklerim." Sen beklersin de ben buralarda olur muyum inan bilmiyorum.

"Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz." diyerek Engin'in gitmesini bekleyip derin bir nefes aldıktan sonra olduğum yerde Kubilay'ı beklemeye başladım. Bilerek evden erkenden çıkmıştım. Yemin ederim yalan söylemek bana göre değildi. Hatta yapmadığım tek şerefsizlik bu olabilirdi ve şu anda da şerefsizlik denklemimi tamamlamak üzereydim. Hem de Kubilay üzerinde.

"Günaydın. Nereye kaçıyorsun sabah sabah ya?"

"Ben mi? Ne kaçması? Bu ilişkinin kaçanı sensin Kubilay. Kovalamaktan tabanlarım acıdı." dediğimde gülerek yanıma geldi.

"E çıkmışsın erkenden."

"Babamla çıktım sabah. Babacım sen git ben Kubilay olmadan yapamam mı diyeydim?" dediğimde daha çok güldü.

"Der misin cidden?"

"Gidiyorum." dediğimde kahkaha atarak kolumdan tuttu.

"Deli."

"Bugün izinliyim bu arada. Çıkınca konuşalım mı?" dedi çekinerek. "Sana bağırdığım şu konu hakkında."

"Eve gelen adam. Sahi ya, kimdi o?"

"Konuşalım dedim ya."

"Meraklı insanım ben. Ne var söylesen." dediğimde "Amcam." dedi. "Ne oldu? Çözdün mü olayı?"

"Komik şey seni." dedim yüzümü ekşiterek.

"Senden bir şey saklamış olmak istemiyorum ben. Ama konu biraz şey. Uzun gibi."

Bir şey saklamış olmak... Ben de istemezdim inan bana. Ama bazen... İnsan en çok da sevdiklerinden bir şey saklamış zorunda kalıyor. Yanmasın diye canları. Onlar üzülmesin diye. Sırf onlar için.

"Konuşalım."

**

Okuldan çıkıp da oturacak bir yer ararken, çıktığım an göz göze geldiğim Engin'in attığı mesaja baktım.

'Sana güveniyorum.' Oğlum ben bile güvenmiyorum bana. Emin misin bak?

"Bir şey mi oldu?"

"Yok. Annemi arayacağım." dedim, anında mesajdan çıkarak. "Kapı kapı beni aramasın sonra sokaklarda. Biliyorsun ki, yapar."

"Asla şüphem yok."

Annemi arayıp da bir yere oturduğumuzda bir kaç dakika boyunca elindeki sodayla bakıştı Kubilay. Benim bir şey söylememi değil de kendi söyleyeceği şeyi nasıl söylemesi gerektiğini düşünüyor gibiydi daha çok.

"Babam..." dedi, bana bakıp, "çok da parasız pulsuz biri sayılmazdı. Paramız hiçbir zaman çok çok az olmadı. Yani, dedem öldüğünde bırakmış bir seyler. Ona da, amcama da tabi ki. Babam her zaman daha kötü günlerimiz olabilir, şu an iyiyiz diyerek harcamadı hiç. İşte bilirsin, arsa tarla falan. Bana bir şey olursa oğluma kalsın her şey demiş avukatlara. Yani ellerinde bir kağıt var, imzalı. Annem pek bilmez para işlerini, ondan herhalde." Bir şey söyleyecek miyim diye bekledi bir süre. Sadece dikkatle izlediğimi görünce devam etti sonra. "Sonra işte Babam öldü. Beklediği o kötü günler geldi. Ama amcam çöktü başımıza. Önce güzelce istedi her şeyi. Ben size bakarım dedi. Baktı ki benim ona inanmaya hiç niyetim yok, bana bunu yaptı işte sonra."

"Neyi?" do sordum kaşlarımı çatarak.

"Annem duymamamla ilgili ne söyledi sana?"

"Tramva gibi bir şey olduğunu."

Güldü. "Babamı çok sevdiğim doğru. Ama tramva sonrası kör ya da sağır olunmaz. Ancak filmlerde. "

"Ne yani? O mu yaptı bunu?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Bunu beklemediği kesindi. Belki de ölmemi istedi. Malum, mallara daha çabuk çökerdi. Annem bir şeylere razı olmaya hep çok açıktır. Duymamamı sorgulamadan kabullenmesi gibi. Kötüdür demiyorum. Asla değil. Sadece... çok ezilmiş işte. Ağla diye anlatmıyorum. Hey." Ağladığımın farkında bile değildim oysa. Şu an Kubilay'a mı ağlıyordum annesine mi onun bile farkında değildim. Kadınların bir şeyleri kabullenmek zorunda olması mı daha kötüydü yoksa bir amcanın yeğenim dediği bir çocuğu ölesiye dövmesi mi?

Bir dakika?

Ya intihar falan etmediyse Kubilay? Amcası öldürdüyse onu?

Ya ben mutlu ettim Kubilay'ı diye düşünüp o gece rahat rahat otururken evde, amcası gelip basarsa tetiğe?

Peki bunun nasıl önüne geçeceksin Zeynep hanım!


Size Kubilay'ın duymamasıyla ilgili yorum yapmayın her şeyi bilmeden demiştim bir yerlerde hatırlıyor musunuz? İşte, artık biliyorsunuz :)

Bu arada Instagramda final için geri sayım açmaya karar verdim yazmaya başladığım anda. 6 sene bunu hak ediyor gibi 😂 isteyen takip edebilir. Adım ve profilim burayla aynı.

《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (-18) Where stories live. Discover now