17..

11.6K 1.1K 214
                                    

"Eşyalarla birlikte koyarım kız seni kamyona." diye söylenen annem ile güne merhaba dedim bugün. Vallahi iyi olurdu. Kim sürünecekti şimdi yollarda? Beni de okulumun önünde atıverselerdi.

"Kız kalksana toparlayayım yatağını. Adamlar gelir birazdan eşyaları taşımaya."

"Bir tek çarşafları kaldırıp kolilerden birine atacaksın anne." dedim. "Adamlar kapıda olsa bile yaparsın. Ne bu acelen?"

"Kalk da giyin anneciğim. Tosun toprağın içinde durma evi taşırlarken. Kahvaltı hazırlayamadım ama baban para bıraktı. Giderken alırsın kendine bir şeyler." Bu kadar işin arasında bile beni düşünüyordu. Tekrar ve tekrar, repeat after me; Allah belanı versin Engin.

Aceleyle üzerini değiştirerek evden çıkıp okula doğru yürüdüm. Ilk defa okul çıkışı görecektim yeni evimizi. Okula yakındı zaten. Az çok biliyordum o mahalleyi de. Ama yine de annem köşedeki bakkalın önünde beni bekleyeceğini söylemişti. Ordan sonrasını bildiğim pek de söylenemezdi zaten. E, navigasyon da daha ortalıklarda olmadığına göre.. Yaşasın gördüğün her bakkala adres sorma.. Canım bakkal amcalarım, hepsinin adını tek tek bilmeyi, hal hatır sormayı, param yetişmeyince yarın getiririm demeyi özlemiştim zaten. Gördüğüm her bakkaldan leblebi tozu alıp, baliciler gibi çeke çeke gidiyordum bu yüzden.

Okula girip de Engin'in arkadaşları ile bir köşede konuştuğunu görünce zaten ben de miyop da var diyerek geçip gittim yanlarından.

"Zeynep!" Ya da gidemedim. Ama gideydim iyiydi. Hayır, kavga da ettik arkadaş, hâlâ neden bu ısrar. Git işte istediğin kıza. En sevdiğin.. Tam da ileride arayip da bulamayacağın cinsten serbest bırakıyorum işte seni Engin. Siktirip gider misin? Bakınız; ne kadar da kibarım.

Bir kez daha seslenince olduğum yerde durup yanıma gelmesini bekledim.

"Ben sabah sabah senin için kalkıp okula geliyorum. Yakışıyor mu sana görmezden gelip gitmek?" Kafandaki bir ton jöleyi de yanına alarak defolur musun cınım?

Derin bir nefes alıp vererek gözlerimi devirdim. "Bilmem. Yakışır bence."

"Bence de. Sana her şey yakışır." deyip kafasını eğerek bana baktı şirince. Öyle bi program vardı Engin. Sen bilmiyorsun daha gerçi. Ama ben biliyorum, yemem yani.

"O zaman ne diye seslendin?"

"Ama ya. Neden hâlâ konuşmuyorsun benimle?" Tabi siz bilmezsiniz, trip yoktu o zamanlar.. Ne zorluklar çektik. Ah ahhh.

"Konuşuyoruz ya."

"Evet. Kolunu bıraksam gideceksin. Zorla da olsa konuşuyorsun. Sağ ol." Ene kolum tutmuş ya bu mal. Al sana geleceğin klişesi.

"Söylediğin iyi oldu. Bırak da gideyim." Gülünce, istemsiz olarak gülümsedim ben de. Tabi o mal da hemen gevşedi.

"Ya ben seninle küs kalmayı hiç sevmiyorum." Hadi canım! Ciddi olamazsın. Oysa ki hiç umurunda olmazdı. Odadan çıkmadığım zamanlarda neyin var diye sormaya bile gelmezdin. Televizyon sana kaldığı için mutlu bile olurdun. Ulan böyle düşününce de diyorum ki, şöyle çarmığa koyup iyice ger şu malı. Ya da uçurumun kenarına getirip aşağı yuvarla. Oh mis. Neyse. Sakin kalmalıyım. Odaklanmam gereken bir Kubilay var.

"Ben de seninle küs olmaya bayılmıyorum. Ama hareketlerine dikkat etmediğin sürece daha çok küs kalırız gibi." Kolumu elinden çekerek okulun içine girdim. Bir kaç güne aramızın bozuk olmasını fırsat bilen kızlar Engin'in peşinde dolanmaya başlarlardı zaten. E Engin de seve seve onlara yüz vereceğine göre, yani inşallah, ayrılırken götüne atacağım tekme için uçan tekme çalışmaları yapmaya başlayabilirdim yavaştan.

Sınıfa girip, çantamı sıraya attıktan sonra oflayarak oturdum.

"Sana da Günaydın." Kubilay yüzüme bile bakmayınca ayağımla ayağına bastım.

"Noluyor ya?"

"Günaydın diyorum."

Gülerek "Günaydın." dedi. "Nasılsın?"

"Uykusuz. Sen?"

"Iyiyim." Bu kadar pozitif olup, sonunda intihar etmeyi nasıl başardın be Kubilay?

"Sen şu köşedeki bakkalın oralarda oturuyorsun değil mi?"

"Evet." diyerek sorarcasına bana baktı.

"Ya annem orada bekleyecek de beni. Birlikte gidelim mi çıkışta diyecektim."

"Çıkışta Engin ile buluşuyorsun diye biliyorum." Oysa ben çıkışta hiç görmemiştim onu. Dikkat dahi etmemiştim.

"Ben seninle gitmek istiyorum." Gülümsememek için kendini tutuyordu. Ama gözlerinde oluşan minik parıltılar ele veriyordu kendini. Ah be Kubilay, ne kadar çok üzmüştüm seni..

"Olur." diyerek geri çevirdi başını okuduğu kitaba. Başka bir şey söylemedim ben de. Kitaba dalınca söylediğim şeyleri duymuyordu genelde. Zaten konuşacak başka bir konum da kalmamıştı. O da bana temkinli yaklaşıyordu. Hâlâ her an bir şey yapacakmışım gibi bekliyordu. E ne diyeyim, haklıydı. Benimle konuşmasa bile haklıydı. Yüzüme bakmasa, terslese.. İntihar etmediği sürece her şeyi yapmaya hakkı vardı.

Hoca derse girip de proje ödevi verince, listede ard arda gelen Kubilay ve ben aynı gruba düşmüştük. Proje 17 gün sonra sona eriyordu. Yani, Kubilay'ın öldüğü gün. Zil çalınca birkaç saniye kaldım olduğum yerde. Kulaklarımdaki uğuldamaya engel olmak için ellerimi kulaklarıma kapattım. Zil çaldığı için sesten değildi uğuldama, yaptığım pisliği hatırlamıştım. Ve şu an emindim. Kubilay benim yüzümden intihar etmişti. Sadece benim.. O beni sevmişti. Hiçbir şey beklemeden, karşılık gözetmeden. Öyle uzaktan. Ona yaptıklarıma rağmen. Sadece sevmişti.

Peki ben ne yapmıştım? Allah kahretsin beni be!






Multi; Senin Engin'e, Kubilay'ın da sana aşık olmasının nedenini buldum Zeynep😂

《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (-18) Where stories live. Discover now