Peki Ya Sonra?

3.9K 569 292
                                    

Gözüme sokulan şeye bakıp, gözlerimi devirerek tam tepemde duran Canan'a çevirdim bakışlarımı. Bu neydi böyle yeni yetme aşıklar gibi ya?

"Bu ne?"

"Barışma hediyesi."

"Biz küs değildik." diyerek kafamı biraz geriye doğru çektim. Oturup romantik yemek de yiyelim az daha gel dibime Canan. Böyle biraz uzak kalıyoruz tam öpüşemeyiz gibi.

"Olsun. Ben aldım."

"Çok garip kızsın Canan, çok." dedim kafamı iki yana sallayıp. Böyle birini daha önceden okulda dahi göremediğime emindim. Acaba ileriye geri gitsem onunla arkadaş olmaya devam eder miydim? Ya da önceden görmüştüm de hatirlamiyor olabilir miydim? Başka siniftaydi gerçi, o eve tasinmasam ve de Kubilay ile gorusmesem görsem dahi umurumda olmazdı ki. Unutur giderdim. Zamanında Kubilay da dahil herkesi çok da güzel unutmamış mıydım?

Mecburen kutuyu elime aldım ve açtım. Bu sırada Canan da büyük bir heyecanla yanıma oturmuştu.

"Beğendin mi?"

"Daha görmedim." Ben tekrar göz devirdigim sırada o hâlâ gülümsüyordu.

"Kubilay nerde?"

"Kütüphanede." dedim omuz silkerken.

"Peki sen neden buradasın?"

"E seni bekliyordum dört gözle." Dalga geçtiğimi anladığı an daha çok gülmeye başlamıştı. Vallahi de manyaktı bu kız.

"Gerçekten mi?"

"Tabi ki de hayır." dediğimde tekrar gülmüştü. Deli falan mıydı acaba?

"Biliyor musun, dürüstlüğünden zerre tereddüt etmediğim tek arkadaşım olabilirsin." Yalakalık yapmak için fazla yaşlıyım Canan, hep ondan.

"Öğrenmiş oldum." derken bir yandan da hediye kutusunu açıp içine baktım. "Romantik şiir de yazdın mı? Var mı içinde? Yok dersen darılırım bak."

"Arkadaşlık kolyesi o. Bak, bende de var aynısından." diyerek boynundaki kolyeyi çekiştirdiğinde gözlerimi devirdim.

"Ciddi olamazsın."

"Özel bir şey almak istedim."

"Tamam, teşekkür ederim." dedim, kolyeyi çıkartıp boynuma takarken. Şu sıralar moda olan asker kolyelerindendi. Üzerinde ismim yazıyordu üstelik. Zamanında kendime nasıl olmuş da almamıştım acaba? Moda olan her şey ben demekti ne de olsa?

'Beğendin mi? Yoksa beni kırmamak için mi taktın?" Ona sabit bakışlarla baktığımı görünce "İkisi de beni mutlu eder aslında." dedi omuz silkerek. "Sadece merak ettim."

"Güzel." Sen kimsin Canan? Ve nereden çıktın? Neden hiç tanımıyorum seni? İşte ben de bunları merak ediyorum bak. Hem de deli gibi.

"Kimle aşk tazeliyorsun sen ya?" diyerek yanıma oturup kutuyu incelemeye başlayan Kubilay'a çevirdim bakışlarımı.

"Aşk tazelemek mi?"

"Cafcaflı kutular falan. Gül yaprakları da var mı içinde?"

Canan "Yok. Gül bulamadım yapraklarını yolacak." dediğinde, "Ha, düşündün yani." diyerek ona baktım.

"Yok kız. O kadar da değil. Vallahi." Hepimiz gülerken "Güzellermiş." diyerek boynumdaki kolyeye çevirdi bakışlarını Kubilay.

"Sana da alayım mı? Barışma hediyesi."

"Yok."

"Alma!" Evet, tahmin edildiği üzere ikinci nida bana aitti. Biraz fazla çıkmıştı sesim. O yüzden "Tamam ya. Almam." diyerek susmuştu Canan bir anda. Kıskandığımı düşünmüştü büyük bir ihtimalle. Bense bir kaç saniye gözlerimi kapatıp kendime gelmeyi bekledim. O kunyeler askerler  savaşta öldüğünde dişlerinin arasına konmak içindi aslında. Kolyenin ucundaki künye iki taneydi. Biri askere, biri yakınına. Neden bilmiyorum ama anında bu bilgi gelmişti aklıma saçma sapan bir yerde işte. Kubilay ölürse geriye dönen benin boynundaki kolyede onun künyesinin teki olduğunu hayal ettim bir an için. Evet, tozpembe hayallerim olmayabilirdi de, bu kadar katran karası da biraz fazla değil miydi?

《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (-18) Where stories live. Discover now