Gülüşün Kaçtı da Gözüme

11.4K 1.2K 264
                                    

Önceki bölümü yayınlayıp da yorumlar gelmeye başlayınca şöyle oldum; Yaşasın, kimse tahmin etmemiş. Ters köşe yaptım 💃💃💃💃💃💃Her yorumda biraz daha mutlu oldum. Kesinlikle psikoloğa ihtiyacım var 😂🙈 Tahmin eden tek bir okuyucum olmuştu. Sanırım bir akrabası ya da arkadaşı işitme engelliydi, ordan biliyordu. Yanlış da hatırlıyor olabilirim nedenini. Aslında her bölüm kesinlikle tüyo da vermiştim ama😄 Neyse. Kubilay'ın aslında neler yaşadığını ilerleyen bölümlerde yazacağım. Şimdilik sadece benim yazdıklarımı bileceğiniz için yargısız infaz yapmayın lütfen.  😇❤

"Az uzak dur Ozan. Sana da bulaşacak sivilceleri."

"Ulan Zeynep."

Biz gülüşürken, ya da arkasından konuşurken neden bizi takmadığını düşünürdüm hep. Hatta bir keresinde itelemiştim onu, sen kimsin de beni kâle almıyorsun diyerek. Geri zekâlı Zeynep!

"Iyi de, Kubilay. Yani o, konuşuyor."

"Dudaklarına baktığı an ne dediğini de anlar. Babası vefat etmeden önce çok da iyiydi. Ne olduysa ondan sonra oldu. Çok durgundu o günlerde zaten. Bi gün okula geç kalmıştı. Çalar saat zır zır çalarken girdim odasına. Saati kapattım. Onu uyandırdım. Geç mi kaldım okula, saat çalmadı ki daha dedi. Dünya başıma yıkıldı sandım o an. Belli etmez pek, ama çok takar kafasına her şeyi. Kendi kendine kapanır odasına, düşünür durur hep. Kaç doktora götürdüm, tedavisi yok dediler her seferinde. Ama o yine de pes etmedi hiç. Herkesin senelerce gittiği okullarda öğrenebileceği her şeyi bir kaç ayda öğrendi. Azimliydi, çünkü babasının yerini alıp eve ekmek getirmesi için çalışması gerektiğinin farkındaydı. Kaç senedir aynı sınıftasınız, nasıl bilmezsin? Nasıl anlamazsınız hiç biriniz?"

"Kimse bilmiyor ki. Hiç anlamadık. Hem de hiç birimiz. Bit tek kişi bile." dedim, yutkunup. Onunla konuşmaya bile tenezzül etmedik hiç diyemedim. Onunla dalga geçip durduk diyemedim. Her kekelediğinde liseye gelmiş hâlâ hoca söz  verince heyecanlanıyor diye arkasından güldük diyemedim. "Pek konuşmaz Kubilay. Kitap okur tüm gün." dedim onun yerine. Biraz sustuktan sonra, "Kek sever değil mi?" diye sordum. "Kek götüreyim ben." Arkamı dönüp de gideceğim sırada, tekrar Kubilay'ın annesine çevirdim kafamı. "Yine bilmiyorum diye bilsin o. Olur mu? Söylemediğine göre bilmemizi istemiyor demek ki."

"Ben de söylemem Zeynep abla." diyerek araya girdi küçük kardeşi. Ona gülümseyerek tepsiye çay ve kek koyup odaya gittim. Ne diyeceğimi bilmiyordum ilk defa. Ağzımdan tek kelime çıksa ağlayacak gibiydim. Gözümdeki damlalar görünmez bir iple ağzımdaki harflere bağlıydı sanki.

"İyi misin sen?"

"Iyiyim." Sesimin titrediğini duymazdı nasılsa,değil mi?

"Gözlerin dolmuş gibi. Bir şey mi oldu?"

"Yoo."

"Emin misin?"

"Engin'e sinirlendim biraz." dedim, olan biteni anlamasın, biraz da dikkati dağılsın diye. Ama sıktığı yumruklarından anladığım tek şey onu sinirlendirdiğimdi. Çocuk zaten hayata eksik başlamış, eksik devam etmiş ve giderek eksilmişti. Bir eksi de ben atmıştım hiç acımadan en sonunda oraya. Ne yapmıştım ben böyle ona?

"Poğaça da vardı sanki. Bakayım ben bi." Ayağa kalkıp hızla çıktım odadan. Poğaça yoktu, biliyordum. Ama benim ağlayasım vardı. Hem de bağıra çağıra.

《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (-18) Where stories live. Discover now