Tehdit Öyle Değil Böyle Olur (Sanki?)

2K 374 80
                                    

Telefon bir kez bile çalmadan açılınca o görmese de gözlerimi devirip "Konuşmamız lazım." dedim.

"Net bir cevap istedim diye hatırlıyorum ben en son ama."

"Ondan ayrılsam da seninle çıkmam. Biliyorsun değil mi?"

"Zeynep. Bak güzelim." Hay o dilini eşekler siksin. "Sen hep benimdin ve öyle de kalacaksın." Ben bunu öldürsem ya. Gelecekte de olmaz hayatımda böylece. Ne olur ki bir kerecik alnının çatından vursam.

"Bütün kızlara söylüyor musun bunu? Ay yoksa bana özel mi?" diye sordum sesimi yeterince şirin tutmaya çalışıp. "Söylesene."

"Ben, senden başka hiçbir kızla ilgilenmiyorum. Bunu ne zaman anlayacaksın?" Hmm. Şey. Sanırım hiçbir zaman. İnanmamak için çok sağlam sebeplerim var, inan bana.

"Neden peki? Terk etmediler seni diye mi? Ben de tekrar barışsam seninle, sonra sen terk etsen beni. Hı? Olur mu? Bak egonu da tatmin ediyorum. Daha ne istiyorsun?"

"Ben seni asla terk etmem."

"Haklısın. Sen genelde aldatırsın. Sonra da salak gibi af beklersin. Etmeyince de etrafıma musallat olursun."

"Akşam görüşürüz." diyerek bir kaç saniye cevap bekledi. "Tabi istersen gelmeyebilirsin de. Illaha gelip de Kubilaycığının dayak yemesini seyret diyecek kadar da gaddar değilim. Öptüm." Telefonu kapattığında o kadar iyisin ki canım, sağ ol dememek için zor tutmuştum kendimi. Birinci plan kesinlikle iptal olduğuna göre an itibari ile, özenle ikinci plana geçebilirdim. O ne miydi? İnanın ben de bilmiyorum.

*****

"Kubilay!"

"Hop. Kime söylüyoruz birader."

Engin'in Kubilay'a seslendiği sırada, gizlice olan biteni izliyordum köşeden. Henüz hiçbir şey yapmamıştım ve hâlâ ne yapacağımı bilmeden mal mal bekliyordum Kubilay'ın dayak yemesini.

Kubilay Engin'i dövse umurumda olur muydu diye düşündüm sonra. Hani bir zamanlar onun için de canımı verirdim ya. Onun için de ağladım. Onun canı yansa benimki bin kat daha çok yanardı bir zamanlar. Ne olmuştu peki tam olarak diye düşünürken okuduğum bur şiir geldi aklıma. Ne de güzel söylemişti Cemal Süreya;

Sonra ne oluyor biliyor musun? Geçiyor. Bir zamanlar uğruna dünyayı karşına alabileceğin insan yabancılaşıyor sana.Adım adım. uzaklaşıyorsun..Kör kalsa, yatalak olsa, bacaklarını kaybetse vazgeçmeyeceğin insanın buna hiç değmediğini farkediyorsun. Bir an geliyor bir şeyler kırılıyor içinde, bir şeyler dökülüyor.. Sonra ne oluyor biliyor musun ?Ölmeye gidiyoruz diyerek ellerini tutsa, tereddütsüz gideceğin insanı hayretle izliyorsun, Usul usul ağlıyorsun bir yerlerde, gidişine değil haketmeyişine..Bir an geliyor, dayanamıyorsun. Sonra ne oluyor biliyor musun? ip kopuyor en sağlam yerinden. En güvendiğin insanın bıçak izi kalıyor sırtında.. Kelimelerle anlatılamayacak kadar sarsılıyor hayallerin. Grileşiyorsun. Oysa biraz umudun olsa, Cinayet işlerdin uğruna. Bu kadar çok düşmüş olmasaydın, daha güçlü kalkardın ayağa.. Biliyorsun. Çaresi yok, en çok buna yanıyorsun.Sonra ne oluyor biliyor musun? Anlıyorsun, Korkuyorsun. Öyle çok yormuş oluyor ki seni, Ve öyle eksiltmiş, Masumiyetine ateş edilmiş gibi hissediyorsun. Kimse onu senin kadar sevemez. Vazgeçerken, En çok buna üzülüyorsun.

Vazgeçiyorsun... Ve en çok da buna üzülüyorsun. Sanırım ben de en çok yorgunluğuma üzülmüştüm.

Ben saçma sapan düşüncelere dalmışken birisi kolundan tutup da Kubilay'ı çevirdiği sırada, Engin kafa atmıştı. E oha! Şerefsiz evladı. Ben de ikilemde kalıp düşünecek zamanı bulmuştum tam da he. Kubilay'dan başkası yoktu. İkilem falan yoktu. İki diye bir şey yoktu. Silkelenip kendime gelmenin tam zamanıydı. Tam şu an.

Derin bir nefes alıp olduğum yerde kalmaya devam ettim. Bu sırada Kubilay elini yüzüne götürmüştü. Kesin ağzı burnu kırılmıştı. Gözlüğü kırılmış da olabilirdi. Çok güçlüydü itoğluit.

"Senden ne istediğimi biliyorsun sanırım."

"Bende sana ait hiçbir şey yok. Herhangi bir şey istediğini de sanmıyorum o yüzden." Lan bıraksanıza çocuğun kollarını. Belki kafa atacak benim aslanım.

"Beni zorlama oğlum. Bak..." dediğinde elinde parlayan bıçağı gördüm. Yok öldür amk!

"Engin!" Cırlayarak çıktım olduğum yerden bıçağı gördüğüm anda. "Delirdin mi lan sen? Manyak mısın oğlum?"

"Sana ciddiyim dedim. Demedim mi?"

"Senin ne işin var dışarıda bu saatte ya?" Dur hayatımın anlamı, bunu evlenince tartışırız. Şu an hiç sırası değil.

"Benim için gelmiş olabilir." dediğinde Kubilay ona değil de bana baktığı için ne dediğini de anlamamıştı. İyi ki de anlamamıştı zaten. Salağa bak. Ben senin için olacağını bilsem aldığım nefesi geri vermem be. Ölürüm daha iyi.

"Çekin be ellerinizi." İkisinin de kıpırdamadan durduğunu görünce "Bırakmayanın yapışırım dudağına Allah canımı alsın." dedim, Engin şaşkın bakışları eşliğinde. Bu sırada bir iki adım atmıştım. Kubilay tam yanımdaydı. Eğilmedigi sürece anlayamazdı ne dediğimi. Yani Enginciğim, sen bilirsin.

"Kızım manyak mısın lan sen?"

"Sen bilirsin." Omuz silkip birine yaklaştığımda anında geri çekilip bırakmıştı Kubilay'ı. "Sen de." dedim diğerine bakıp. "Bas geri."

"Bas git Engin."

"Oldu ya. Seni de ona bırakayım öyle mi?"

"Beni kimseye bıraktığın yok. Zaman ver dedim sana. Sen de vereceksin." Kubilay'ın benim söylediklerimi de duyduğunu sanıp gülümsedi zavallım.

"Düşüneceksin yani."

"Evet."

"Onu sevmiyorsun öyle mi?"

"Evet. Sevmiyorum. Evet. Seni kızdırmak için öyle söyledim. Çıkmıyoruz bile biz. Arkadaşız. Oldu mu? Aldın mı istediğin cevabı sonunda. Ama yine de kızgınım sana." dedim ona yaklaşıp. "Hem hırsını da aldın işte."

"Dokundu mu o sana?" Okulun içinde öptüğünü kimse söylememiş miydi bu mala?

"Hayır." dedim. Yemin etsem başım ağrımazdı tam olarak. Bu ilişkinin sapığı her zaman bendim ne de olsa. "Arkadaşım o benim."

"Bak. Ben dedim sana. Beni seviyorsun dedim."

Bana doğru yürüdüğünü görünce "Affettim demedim." dedim elimi kaldırıp. Kubilay uzak dur dediğimi düşünebilirdi böylece.

"Zeynep..."

"Bir süre uzak dur Engin. Düşünmem lazım." dedikten sonra Kubilay'a doğru yürüyüp "Gidelim." dedim.

Kapının önüne geldiğimizde "Ne konuştunuz?" diye sordu Kubilay. "Ayrıca ne diye çıktın sen evden? Biliyor muydun geleceğini?"

"Burnun mu kanadı?" diye sordum yüzüne dikkatlice bakıp.

"Bir şey yok. Cevap verir misin bana?" Dur. Yalan bulamıyorum. Uydurayım, hemen vereceğim canım. "Zeynep?"

"Evet. Biliyordum. O yüzden geldim."

"Konuştunuz yani." Bunu kıskandıysan diğer yalanları hiç duyma bence Kubilay.

"Konuşmadık ya. Mesaj attı. Vallaha."

"Mesajlaşıyorsunuz yani."

"Saçmalamayı keser misin yoksa ben çarpayım mı bir tane, kendine gelmen için." dediğimde sabit bakışlarla bana baktı.

"Eve çıkıyorum ben." Arkasını dönüp gittiğinde bir kaç dakika kaldım olduğum yerde. Buna bile bozulmuştu. Buna. Oha! Ne yapacaktım ben? Her şeyi güzelce anlatır Kubilay'a, idare ederim diyordum az önceki yalanları Engin'e siralarken. Şimdi ne bok yiyecektim acaba?



Multide de görüldüğü üzere Kubiyi edaya vermeye karar verdim. Üzgünüm Zeyno. Zaten hak etmiyordun sen de biliyorsun🤣🤣🤣

《FİNAL》Eyvah! 17 Yaşındayım (-18) Where stories live. Discover now