"Juliet, özür dilerim."

"Ne için?" Ne için olduğunu gayet iyi biliyordum.

Gözlerime mahçup bir ifadeyle baktı. "Beni öyle görmemeliydin."

"Haa o mu?" dedim gülmeye çalışarak. "Unuttum bile. Bir şey içer miydin? Bira getirebilirim."

Unutmamıştım ve beynim o görüntüyü aklıma kazımıştı.

Luke rahatlayıp gülümsedi. "Bira olabilir."

Mutfağa gidip Zayn'in alkol zulasından birkaç bira alıp salona döndüm. Biraları ona uzatıp, masaya daha önce getirdiğim kutu koladan bir tanesini kendim için aldım. "Sen içmiyor musun?" diye sordu.

"Ben pek alkol sevmem," dedim. "Sadece özel günlerde."

Başını anlayışla sallayıp birasından bir yudum aldı. "Ee, ne için gelmiştin?"

"Düşündüm de," dedim, gülümseyerek. "Kahve borcumu pizza yiyerek ödeyebiliriz." Elimle arkamdaki üç kutu pizzayı işaret ettim. "Yani tabi müsaitsen."

Gülümseyip gözlerini ilk önce pizzada, sonra açtığım dizide, daha sonra da benim üzerimde gezdirdi. Dudaklarını yaladı ve "Sana her zaman müsaitim," deyip sırıttı. Gözlerim dudaklarına kaydı. "Netflix and chill, ha?"

"Biraz öyle oldu," dedim gülerek. Koltuğa onun yanına oturdum ve pizzaları getirip önüzüme koydum. "Ne seversin bilemedim o yüzden hepsi karışık."

Bu bir yalandı çünkü pizza siparişlerimi ona göre vermemiştim. Ben karışık yerdim ve o da buna mahkum kalmıştı.

"Farketmez," diyip sırıttı. Sonra gözlerini televizyonda gezdirdi. "Bu diziyi izlemiştim."

"Güzel mi bari?"

Birasını içmeye devam etti. "Biraz saçma. Çocuk bir-" Bakışlarıyla bana döndü. "Spoiler vermemi ister misin?"

"İzleyerek öğrenmeyi tercih ederim," dedim sırıtarak. Bu kısaca, spoiler verirsen ananı sikerim dememin kibar haliydi çünkü bu tarz olaylardan nefret ederdim. "Ama kötüyse başka bir film ya da dizi izleyebiliriz."

"Yok," dedi geriye yaslanarak. "Berbat bir dizi de sayılmaz. Sadece biraz saçma."

Pizzadan ufak ısırık alırken, yanımda çok yakışıklı bir varlık olmasını umursamamaya çalışarak -bu pek mümkün değildi- diziyi izlemeye çalıştım. Dizi bir erkeğin ağzından ele alınıyordu ve aşık olduğu kızın, takıntılı olduğu için her şeyini inceliyordu. Kızın davranışlarını, neyi amaçladığını ya da kafasında neler olabileceğini falan filan.

Luke bana döndü. "Bu şekilde incelenmek ne tuhaf, değil mi?"

"Tuhaf mı?"

Gövdesini iyice bana çevirip gözlerini kısarak beni süzdü. "Eve misafir çağırırken bile rahatından ödün vermemişsin. Pijamalarınlasın çünkü insanların ne dediğini umursamıyor, kendin nasıl rahat edersen öyle davranıyorsun." Şaşkın bakışlarım arasında yine devam etti. "Pijamalısın ama bu bazı kızlar gibi seksi ya da ateşli değil," Gözleri pembe tavşanlı pijama takımımdaydı. "Çocuk olmayı seviyorsun ya da bu tarz giyinmek daha rahat diye düşünüyorsun, ki ateşli pijama takımlarının her bokundan dantel çıktığını düşünüp kaşındırdığını varsayarsak, bu da bir ihtimal."

Şaşkınlıktan gülmeye çalıştım ama bu gülmek dışında her şeye benzedi. "Ama çocuk olmayı sevmen daha belirgin bir özelliğin, terliklerine bakarsak." Bakışlarımı ayaklarıma indirip peluş hayvan terliklerime baktım. Sıcak tutuyorlardı, ne yapabilirim?

in love w you//zmWhere stories live. Discover now