"Evet," dedi, hiç tereddüt etmeden beni onaylayarak. "Beril, benden çok daha narin bir kız. Kırılmaya fazla müsait. Ama onun başına gelen benimkinden de kötü Mert. Sadece sevgilisi değil, en yakın arkadaşı sandığı kız da aldattı onu. Bana bıçağı bir kez sapladılar ama ona iki kez. Hem de aynı yerden. Anlatabiliyor muyum?"

"Anlıyorum, anlıyorum da..."

"Da'sı falan yok," diyerek susturdu beni. "Sancılı olacak ama emek vermeden kazandığımız ne var ki sanki? Seviyorsan sabredeceksin. Dayanacaksın. Dayanmak zorundasın. Üstelik tek derdin Beril'in seni fark etmesi veya sevmesi de değil, senin işin biraz daha zor."

Kaşlarım anında göz kapaklarıma doğru inerken "Niye daha zor?" diye sordum. Kafasını omzuna eğerek gözlerini kıstığında "Feza, çocukken benle sürekli dalga geçip başka kızlarla takılmıyordu," diye söylendi. "Veyahut beni çocuk olarak gördüğü için peşinde süründürmemişti. Ona zaten güvendiğim için sevmem daha kolay oldu ama Beril'den bunu bekleyemezsin. Kızcağızın sana güvenmesi zaman alacak."

İçime çöreklenen sıkıntı çehreme vururken "İyi ama o zamanlar ikimiz de çocuktuk," diye homurdandım. "Aklım başımda mıydı sanki düzgün düşünebilmek için? Hem nereden gelsin aklıma Beril'in bana âşık olduğu?"

İnce kaşlarını çatarak bana ters bir bakış attı. "Kızcağızın senin için yapıp hayal kırıklığıyla çöpe attığı resmi alıp sana getirmiş Melis. Üstelik sana Beril'in duygularından da bahsetmiş. İnanmayan senmişsin. Bunları bana bizzat anlatan sendin, ne çabuk unuttun?"

Kendimi savunmak için omuzlarımı dikleştirirken "O yaşta bir çocuğun böyle duygular hissedebileceğine kim inanır ki?" diye sordum. "Onu kurtardığım için bana hayrandı. Bakışlarında gördüğüm şey saf bir hayranlıktan başka bir şey değildi."

"İnsan en çok sevdiği kişiye hayranlıkla bakar Mert," dedi yumuşak bir ses tonuyla. Sözlerinin üzerine içten bir şekilde oflarken "Tamam, bütün kabahat bende," diyerek kabullendim. "Allah benim belamı versin de herkes kurtulsun."

Derin, boştaki eliyle omzuma yumruk atarken "Tövbe de be!" diye cırladı. "Hemen de arabeske bağla zaten."

Hali dudaklarımın kıvrılmasına sebep olurken "Tövbe Allah'ım tövbe," diye mırıldandım. "Bir an gaza geldim. Bunca şeyin ardından Beril'e açılamadan ölürsem, gözüm açık giderim valla. Hem ben gidince, bunlar bensizliğe katlanamaz teker teker peşimden gelirler. Toplu katliama gerek yok."

Bana kısa bir süre boş boş baktıktan sonra gözlerini devirerek ayaklandı. "Evet, Mert Atalay'la Egolu Günler adlı programımızın sonuna geldik. Bir daha görüşmemek üzere, hoşça kalın!"

Başımı hafifçe kaldırdım ona yamuk bir gülüş fırlattım. "Kıskanmasan mı cicim?"

Sahte bir şekilde gülümseyerek elini uzattı ve yanağımı sıkarak kafamı iki yana salladı. "Kendini fazla pohpohlamasan mı cicim?"

Geriye giderek acıyan yanağımı kıskacından kurtardıktan sonra ona kötü kötü baktım. "Gerçekleri söylemek ne zamandan beri pohpohlamak oldu?"

Gözlerini kıstı. "Yalanları, gerçek diye kakalamaya başladığından beri."

Ters bir cevap vermek üzere dudaklarımı aralamıştım ki, çalan kapı zili konuşmama fırsat tanımadı. Derin'in yüzü anında aydınlanırken odanın çıkışına doğru koşturdu. "Sevdiceğim geldi!"

Arkasından ters ters bakarken "Sevdiceğin batsın," diye söylendim. Daha sonra ne dediğimin farkında vararak "Tövbe Allah'ım, çok tövbe," diye devam ettim telaşla. "Feza'ya bir şey olursa bu deli benim başıma kalır, hiç uğraşamam valla."

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu