18. Bölüm ~BOK BEYİNLİ~

3K 180 57
                                    

Ateş'ten...

Telefonumun kafa delici sesiyle uykumdan uyanmak zorunda kalmıştım. Gözlerimi açmadan elimi telefonu almak için bir ümitle uzattım ama elime telefon yerine başka yumuşak bir şey gelmişti. Gözlerim hala kapalıydı. Elimi iyice uzatıp biraz daha yokladım ellediğim şeyi. Gözlerimi açamıyordum çünkü üşeniyordum. Bir yandan da başım çatlayacak gibiydi. Gece aşırı derecede içmiştik. Barış 'işim var' diyerek gelmemişti. Sadece Çağan ve Barlas'la beraber içmiştik. Barış kim bilir ne yapıyordu da gelmedi? Hala elimi bir sağa bir sola gezdirirken telefon da susmuştu. Hazır telefon susmuşken tekrar uykuya dalacaktım ki parmağım bir şeyin içine girdi. Telaşla gözlerimi açtım. "Allah senin belanı vermesin Çağan! Ne işin var senin benim yanımda?" dememle Çağan yeri boylamıştı. "Ateş senin var ya... Şu hale bak! Git yanımdan." Bir isyan gelmişti yerden aynı zamanda. "Senin benim yanımda ne işin var? Bir de elim burnuna girdi, cidden kusacağım şimdi." dedim midemi tutarak. "Ne olmuş elin burnuma girdiyse yani? Sen benim burnumdaki sümüklere kurban ol tamam mı?" Elimdeki yastığı alıp kafasına fırlattım. Ama fırlattığım kişi Çağan değil Barlas oldu. Yastığın kafasına gelmesiyle "Ben de seni seviyorum Asena!" diye bağırması bir oldu. Şüpheli gözlerle Barlas'a bakıyorduk.

"Sen Asena'yı mı düşünüyorsun sürekli? O yüzden mi rüyana girdi?" Düşünceli gözüküyordu. Rüya çok etkilemişti belli ki. Yattığı yerden kalkıp oturdu. Sadece yere bakıyordu. Çağan da ben de sadece izliyorduk. En sonunda Çağan dayanamayıp "Şşş! Hayırdır oğlum ne oluyor?" deyip Barlas'ı dürttü. Sanki daha yeni uyanırcasına yerinde sıçrayıp "Ha! Ne dedin?" gibi tepkiler vermişti. "Ohoo! Bu kafayı bozmuş. Buna bir şey olmuş bunun kafa gitmiş." deyip telefonuma bakındım. Uzun uğraşlar sonucu yatağın altını üstüne getirdikten sonra telefonumu bulmuştum. Kimin aradığına baktığımda ise şaşırmıştım. Çünkü arayan Asu'ydu. İyi de benim numaramın Asu'da ne işi vardı ki? Kim bilir ne yapmıştı da bulmuştu. Onun numarası bende kayıtlıydı çünkü onu işletecektim ama o benim numaramı bulmuştu bile. Dünyanın en güzel şifresini girip tekrar Asu'yu aradım. Arar aramaz açmıştı. Özlemiş tabii sesimi.

"Alo? Hayırdır Asu Hanım sesimi mi özlediniz?"
"Senin sesini ben niye özleyeyim ki? Hiç işim gücüm yok bir de senin sesini özleyeceğim. Komik." Deyip sahte bir gülüş atmıştı.
"Niye aradın o zaman beni?"
"Kumsal'dan haberin var mı diye soracaktım. Dün eve gitmemiş. Bizimle de değildi. Okul çıkışında Barış'la beraber çıkmışlardı. Daha da haber alamadık." Demek ki Barış o yüzden gelmemişti dün.
"Hala Barış'la beraberler galiba. Yanımızda yok Barış. Eve geçeceğiz şimdi evdedirler. Söylerim götürür Kumsal'ı."
"Tamam hadi füle füle." Deyip telefonu suratıma kapatmıştı. Füle füle mi? Çocuk mu bu kız? Üstelik telefonu suratıma kapatmıştı. Benim suratıma? Ateş Kara'nın suratına? Ben sana bunun hesabını sormaz mıydım Asu Hanım? Fakat şuan konumuz bu değildi. Barış'ın yanına gidip Kumsal'ı eve göndermemiz gerekiyordu. Bizim Barış'a bak sen eve kız atıyor. Yeni bir Ateş mi doğuyor? Kendi kendime gülüp kalktım. Telefonda konuşurken Çağan ve Barlas da hazırlanmışlardı. Hemen banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Kısa sürede üstümü giyindim ve bizimkilerin yanlarına geçtim. Salonda oturuyorlardı. "Hadi gidelim!" Arabanın anahtarı Barlas'taydı. Arabayı da o kullanacaktı. Hemen arabaya geçip yola koyulduk. Önümüzde yaklaşık 2 saat sürecek bir yolculuk vardı. Çünkü dün çok sıkılmıştık ve şehirden uzak olan yazlığımıza gelmiştik. Gece de neden olduğunu bilmediğim bir şekilde içime bir sıkıntı oturmuştu ve içebildiğim kadar içmiştim. Neden öyle oldu hiçbir fikrim yoktu. Durduk yere içim sıkılmıştı. Bir de durduk yere aklıma şu Psikozlar mıdır nedir onlar geliyordu. Aklıma geldikçe sinirleniyordum ve daha çok içme isteğimi bastıramıyordum. Okula geldiklerinden beri sürekli bize kafa tutuyorlardı. En garibiyse her konuda bizden çok daha iyiydiler. Kabul etmek ne kadar zor olsa da haklarını yiyemezdim. Özellikle mutfak derslerinde daha çok rakibimiz olacak gibiydiler. Benim sadece mutfak derslerim çok iyiydi. Hatta çok çok iyiydi. Okulun en iyi aşçıları bizdik. Yani Barlas, Barış, Çağan ve ben. Bir de şu Psikozlar iyiydi. Bir insanın hiç mi kötü olduğu bir şey olmaz? Diğer dersleri takmıyordum zaten. Ortalamam ellinin üstünde olsa yetiyordu bana. Diğerlerinin öyleydi. Ortalama ile geçiyorduk her sene. Ama bana göre derslerim iyi. Bizi kurtarıyor mu? Kurtarıyor. O zaman sıkıntı yok.

PSİKOZLARWhere stories live. Discover now