"Burada birileri yaşamış gibi durmuyor. " dedi sessizce. Kulağındaki kulaklıktan diğerleri de duyuyordu onun ne dediğini. Etraf simsiyahtı. Zaten kendisi de siyah bir pantolon ve gecenin soğuğu için siyah kazak giymişti. 

"İyice kontrol et." diyen Barış'dı. Ateş mutfağın nesini kontrol edebilirdi ki. Her yer harap olmuş biçimdeydi. "Bir terslik var."

Baran "Farkındayım." demekle yetinse de o da sağ taraftaki girişteydi. Aslında evin etrafını dolanıp işi garantiye almak istemişti ancak evin en büyük kısmı zaten sağ tarafıydı. Büyük bir cam bölmeyi son anda gördü. Karanlıkta görmemiş olmasına şaşmamak lazımdı ancak Barış'ın "Ben evdeyim" diyen tok sesini işitti ikisi de aynı anda. 

"Tamam. Ben de girmek üzereyim."

Barış yedek şarjörlerini ve silahlarını kontrol ettikten sonra sessizce ilerledi. Ev gerçekten de harabeydi. İçeride değil bir insan köpek bağlasalar durmazdı. O çekilen fotoğraftaki manzaranın açık açık bir tuzak olduğu belliydi. Bir tuzağa girdiklerini de biliyordu. Ancak Barış zaten buna hazırlıklıydı. Arkadaşları için endişeleniyordu sadece. Tüm alt katı kontrol ettiğinde kimseyi görmediğini zannetse de dört metre kadar önünde bir adam gördü. Arkasından yaklaşıp onu etkisiz hale getirdi.

"Birini indirdim."

"Neredesin?"

"Büyük salonda. Merdivenlere ilerliyorum."

"Mutfak da kayda değer bir şey yok. Kış bahçesine giriyorum." 

Ateş ve Barış konuşurlarken Baran'ın "Beyler, sanırım yalnız değiliz." dediğini işittiler. Üçü de oldukları yerde durup sessizliği dinledi. Dışarıdaki çimenlerden belli belirsiz sesler işittiklerinde hepsi gelenlerin çok fazla olduğunu anlamışlardı. Hepsi pozisyon alırken Barış "Yukarıya çıkıyorum." dedi.

Adımlarını seri ama sessizce merdivenlere atarken dışarıdaki sessizliğin birazdan tamamen kaybolacağını biliyordu. Üst katta da ilk görüşte karanlık hakimdi ancak birkaç adım sola atınca oradaki bir odadan cılız bir ışık geldiğini fark etti. Kendini duvarın arkasına atıp başını o odaya çevirdi. Camlara tahtalar çakılmış, çok ufak bir yerden hava girişi vardı. Tek, koyu yeşil bir koltuk oda da yanan ufak lambadan görünüyordu ve arkası dönüktü. Oda bakımsızdı. Ayağının altında bir şey hissedince kıpırdandı ancak geçmekte olan fareyi görünce onu iteleyerek başını yeniden odaya çevirdi. Bir yandan da üst katın görebildiği kadarıyla diğer odalarını gözetliyordu. O koltukta birinin oturup oturmadığını bilmiyor olsa da bunun bir tuzak olduğu belliydi. 

"Gelen var." diyen Ateş'di ve hemen arkasındaki camdan dışarıdan gelenleri görünce söylemişti bunu. Sayabildiği kadarıyla arkadan gelen yalnızca yedi kişiydi. Belinin arkasına sıkıştırdığı diğer silahı eline aldı. Olduğu yere çökerek mutfak kapısından giren adamı izledi. Adamın içeriye, kış bahçesine doğru attığı temkinli adımları izledi ancak onu görmeyen ve tam önünde duran adamın arkasından ona yanaştı. Bir eliyle ağzını kapatırken diğer kolunu adamın boğazına doladı. Hafif bir çırpınma yaşansa da kolayca adamı indirdi ve bulunduğu yere yatırdı. Onu kuytu bir noktaya yatırdığı an da tam sırtına isabet eden acıyı hissetti. Arkasını dönmesine izin vermeden bir adam onun boğazını kavramış diğeri de elindeki silahı yere attırmıştı. Boğazını tutan adamla birlikte kendini geri duvara ittirerek adamı duvara çarptı. Ağzından çıkan ulumaya benzeyen ses adamın canının fena halde yandığını belli ediyordu ve o boğazdaki elleri serbest bırakmıştı. Diğer adamı da iki eliyle kavrayıp hemen yanındaki masaya ittirdiğinde attığı birkaç yumrukla onu bayıltmış, duvar dibinde ayaklanmış olan adamı da elindeki bıçakla yaralayarak etkisiz hale getirmişti. 

Karaca ve Barış (Tutku ve Tehlike Serisi-2)Where stories live. Discover now