#19 - İlk Aşk

En başından başla
                                    

Hafifçe yutkunduktan sonra kapıya uzandım ve açarak yavaşça aşağı indim. Gözlerimi, bana mahcupça bakan Simge'den ayırmadan Mert'in yanına gittim. Sesimi sert çıkarmaya çalışarak "Evet?" dedim.

"Merhaba Gökay."

Bir şey demeyerek yüzüne bakmaya devam ettiğimde utanarak hafifçe kızardı. Normalde kadınlara karşı hep kibar olurdum ama kendimi ne kadar zorlasam da motorumu benden alan birine karşı nazik olmak gelmiyordu içimden.

Ayrıca o gün onu motorumun üstünden zorla indirirken hiç de utanmışa benzemiyordu. Fazlasıyla cesur ve dik başlıydı. Şimdi ne olmuştu da utanır hale gelmişti?

"Bi-biraz vaktin var mı?" diye sordu kekeleyerek. "Konuşabilir miyiz?"

Sert tavrımdan ödün vermeyerek, "Konuşacak bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum," diye mırıldandım.

"Lütfen," dedi gözlerimin içine bakarak. "Sana söylemem gereken şeyler var."

"Gökay," dedi Mert, ses tonu itiraz istemediğini belli eder nitelikteydi. "Biz Beril'le Derin'i bulalım. Siz de konuşun."

Konuşmaya pek hevesli olmasam da, hem kızın ne söyleyeceğini merak ettiğimden hem de Mert'in başımla bir tarafımın yerini değiştirmesini istemediğimden "İyi, tamam," diyerek kabul ettim konuşmayı.

Mert, Beril'e dönerek "Hadi Beril," dedi. Beril torpidodaki defteri alarak aşağı indi. Mert de arabayı kilitledikten sonra "Biz gidiyoruz o zaman," dedi ve Beril'le birlikte okula girdiler.

"Şey, daha sakin bir yerde konuşsak?"

Simge'ye dönerek "İyi," dedim. Ona karşı kibar olmayı beceremiyordum. Çünkü yüzüne ne ara baksam motorumun yokluğunda hissettiklerim geliyordu aklıma. Korkum, endişem, yıkılışım...

Simge, başını hafifçe salladıktan sonra okula doğru ilerleyince peşine takıldım. Kampüsün arka taraflarına doğru giderken ikimizden de çıt çıkmıyordu. Benim sessizliğim konuşmak istemeyişimden ve ne söyleyeceğini düşündüğümdendi. Onun sessizliğinin nedeni de malumdu zaten.

Ağaçların çok, öğrencilerinse az olduğu bir yere geldiğimizde boş bir bankı işaret etti.

"Oturalım mı?"

Omuz silktim. "Olur."

Banka doğru ilerledikten sonra bir ucuna ben diğer ucuna da o oturdu. Aramızda kısa bir sessizlik olduğunda, onu harekete geçirmek için "Konuşmak istediğini sanıyordum," diye mırıldandım.

"Hala istiyorum," diye mırıldandı. "Sadece nereden başlayacağıma karar veremiyorum." Derin bir nefes aldı. "En iyisi baştan başlamak..."

Kendime engel olamayarak "Umarım çocukluğuna kadar geri sarmazsın," dedim.

Hafifçe güldü. "Sanırım o zamandan başlayacağım."

Şaşkınlıkla ona döndüğümde gözlerini benden kaçırarak konuşmaya başladı.

"Annemle babamı kaybettiğimde beş yaşındaydım."

Bir anda ne diyeceğimi bilemeyerek öylece kalakaldığımda hafifçe yutkundu.

"Abimle ben. İkimiz kaldık sadece. Öylece... Annesiz, babasız, evsiz, ailesiz, kısacası kimsesiz..."

"Be-ben," diye mırıldandım zar zor. "Çok üzgünüm."

Bana dönmeden kafasını salladı.

"Abim büyüktü. Yani benden... Yoksa on bir yaşında ailesini kaybeden küçücük bir çocuktu o da."

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin