Zaten ben kimdim ki bu kıza ve kardeşine acıyacaktım? Birine acıyabilecek kadar mükemmel miydi hayatım? Hayır, kesinlikle değildi.

Sadece babamın parası vardı.

Gözlerimi şöyle bir etrafta gezdirince, okuldaki çoğu öğrencinin odağında olduğumuzu gördüm. maalesef fazlasıyla dikkat çekmiştik ve doğruyu söylemek gerekirse bu hiç hoşuma gitmemişti. Elif zaten saçları ve duru güzelliğiyle dikkat çeken bir kızdı lakin şu an bu kadar kişinin dikkatini çeken yalnız Elif değildi. Elif'le aramızda geçenlerdi.

Bakışlarımı tekrar Elif'in kahvelerine diktikten sonra birbirine sıkıca bastırdığım dudaklarımı yavaşça araladım ve "Başka bir yerde konuşalım mı?" diye sordum, sesimi kısık tutarak. "Malum biraz dikkat çektik."

Elif, sorum üzerine kafasını hızla çevirerek etrafa baktı. Üzerimize dikilen gözleri görünce beyaz teni hafifçe kızarmaya başladı. Utanmış mıydı?

Eğer öyleyse, yani yanakları kırmızıya dönecek kadar utangaç biriyse buraya geldiğinde gözünü ateş bürümüş olmalıydı. Öyle ki ben söyleyene kadar hiçbir şeyin farkında değildi.

Kafasını hızla bana çevirdikten sonra "Bence de," dedi. Ses tonu hala fazlasıyla sertti. Anlaşılan utanmış olması bana olan hislerini unutturmaya yetmiyordu. "Gitsek iyi olur."

Başımı salladıktan sonra "Beni takip et lütfen," dedim ve okulun çıkışına doğru yürümeye başladım. Elif de peşime takıldı.

Okuldan çıktıktan sonra okulun karşısındaki kafeye doğru ilerlemeye başladım. Okuldaki öğrenciler genelde burada takıldıkları için pek boş olmazdı ama daha sakin bir yere gitmeye de vaktimiz yoktu.

En azından Elif'in o zamana kadar patlamadan durabileceğini sanmıyordum.

Kafeden içeri girdiğimde, Elif hiç ses çıkarmadan peşimden gelmeye devam etti. Kafenin arka bahçesi güzeldi ama bu yüzden hep kalabalık olurdu. O nedenle bahçeye çıkmak yerine kafenin en köşesindeki masaya doğru ilerledikten sonra iki kişilik masanın yanına gelerek sandalyelerden birini çekip oturdum. Elif de tam karşıma oturduktan sonra siyaha dönük gözlerini cesurca gözlerime dikti. Onu ilk gördüğümde olduğu kadar sinirli olmasa da gözlerindeki alev hala belli oluyordu.

Elif, bakışlarını benden ayırmadan dirseklerini masaya yasladı ve "Evet," dedi. "Seni dinliyorum."

Nereden başlayacağımı düşünürken hafifçe alt dudağımı yaladım ama tam karar vererek dudaklarımı araladığım sırada garson yanımıza gelerek ne istediğimizi sordu.

"İki çay," dedim hiç düşünmeden. Elif, bana bakmak dışında bir şey yapmadı.

"Başka bir şey ister miydiniz?"

"Hayır, teşekkürler."

Garson yanımızdan ayrıldıktan sonra "Eee," dedi. "İnşallah konuşacak mısın artık?"

Bıkkınca sorduğu bu Gökayvari soruya gülmemek için hafifçe dilimi ısırdım.

"Garson birazdan yeniden gelir. Anlatacaklarımın bölünmesini istemiyorum. Biraz daha sabredemez misin?" diye sordum nazikçe.

Kaşları çatılırken dudakları usulca kıpırdadı.

"Pekâlâ, öyle olsun."

Elif, başını eline yasladıktan sonra bakışlarını kafeye çevirdi. İstemsizce yüzünü incelemeye başladığıma yorgun olduğunu fark ettim. Gözaltlarında hafifçe torbalar oluşmuştu. Beyaz teni solgundu. Yüzünde gram boya olmadığı için bunu rahatça görebiliyordum.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now