Karanlığa hapsolduğumda gözlerimin önünde Beril'in elaları canlandı birden. Şimdi fark ediyordum da, gözleri hala aynı bakıyordu. O zamanlar da onda en sevdiğim şeylerden biriydi gözleri. Sanırım bu yüzden onu ilk gördüğümde gözlerine ve hatta kirpiklerinin mükemmelliğine takılı kalmıştım. Tabii takılı kaldığım tek şey gözleri değildi. Kızıl saçları, yanaklarındaki o iki büyük çukur... Onlar bile hala aynıydı.

Sahi, nasıl olmuştu da tanıyamamıştım onu?

Elimdeki mektubu tutan parmaklarım istemsizce sıkılaşırken o gün geldi aklıma, Berillerin taşındığı gün, mektubu bana verip hayatımdan çıktığı gün.

Suzan ve eşi evdeki son eşyaların büyük kamyona taşınmasını izlerken, Beril son görevini yerine getirmek için annesine hemen geleceğini söyledikten sonra Mertlerin evine doğru koşturmaya başladı. Birkaç sokak koştuktan ve nihayet Mertlerin evine geldikten sonra nefes nefese kalmasına aldırmadan kapıyı çalmaya başladı.

Selvi, evlerinin kapısının alacaklı gibi çalınması karşısında oldukça telaşlanarak hızla kapıyı açmaya gitti. Dış kapıyı açıp karşısında oğlunun küçük arkadaşı Beril'i bulunca şaşkınlıkla "Beril?" diye mırıldandı. Onların bugün taşınacaklarından haberi vardı ve zaten dün Suzan'la vedalaşmıştı.

Beril, nefesini düzene soktuktan sonra kocaman gülümseyerek Selvi'ye baktıktan sonra "Selvi Teyze, Mert evde mi?" diye sordu. Selvi şaşkınca kafasını salladıktan sonra içeri doğru dönüp oğluna seslendi. "Mert! Beril geldi oğlum!"

Mert annesinin sesini duyduğunda söylenerek oynadığı oyunu durdurdu ve bilgisayarın başından kalktı. Annesinin yanına yani dış kapıya gittiğinde girişte duran küçük kızı gördüğünde şaşkına uğradı.

Genç kadın Mert'e yer vermek adına biraz geri çekildiğinde Mert annesinin yerini aldı. Beril, her zamanki gibi kahramanına hayranlıkla baktı. Evet, kendine onu unutacağına dair söz vermişti ama şundan da emindi ki Mert'ten daha güzel birini bulmak çok zor olacaktı, hatta belki de imkânsızdı.

Yine de kararı kesindi, onu unutacaktı.

Küçük kız, kahramanının yüzünü incelerken, onu son kez gördüğünü hatırlayınca gözleri doldu ama kendisini tuttu. Onun için daha fazla ağlayamazdı. Bundan sonra o değil, Mert üzülecekti!

Beril, Mert ve annesi kendisine şaşkınlıkla bakmaya devam ederken konuşması gerektiğini hatırladı ve "Şey, biz gidiyoruz ya... Size veda etmeye geldim," diye mırıldandıktan sonra elindeki katlanmış kâğıdı Mert'e uzattı. Mert çattığı kaşlarının altından kâğıda baktığında, Beril daha fazla vakit kaybetmek istemedi ve kâğıdı Mert'in eline tutuşturduktan sonra küçük, çelimsiz kollarını Mert'in beline dolayarak ona sıkıca sarıldı. Mert hala ne olduğunu anlamakta zorluk çektiği için Beril'in sarılışına karşılık vermeyi düşünememişti lakin küçük kız alınmıştı.

Hem de çok.

Beril, biraz daha burada durursa ağlayacağının farkındalığıyla kendini geri çekti ve kendini zorlayarak gülümsemeye çalıştı. Selvi, küçük kızın tatlılığına dayanamayarak eğildi ve Beril'in yanaklarından öptü.

"Kendine çok iyi bak olur mu yavrum?"

Beril kafasını hızla sallayarak "Olur," dedi ve son kez Mert'e baktı. Dudakları gamzelerini ortaya çıkaracak kadar kıvrıldıktan sonra "Hoşça kal süper kahramanım," dedi ve hemen ardından hızla arkasını dönüp oradan koşarak uzaklaştı.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin