#7 - Mavi Saçlı Kız

En başından başla
                                    

Sahi, açılmaktan mı bahsetmişti o?

Hah, saçmalıktan başka bir şey değildi. Onun için endişelenmiştim -ki bundan daha doğal bir şey olamazdı- ve doktor bozuntusu da saçma sapan konuşmuştu. Hayır, o kadar yılı boş yere okuyup doktor olacağına ilişki uzmanı falan olsaymış bir işe yararmış (!)

"Önemli bir şeyi yok. Fazla kan verdiği için tansiyonu düşmüş sadece. Ona serum takacağım. Biraz da dinlenirse hiçbir şeyi kalmaz merak etmeyin. Tabii uyandığında da kan yapıcı şeyler yemesi lazım."

Doktorun sesiyle düşüncelerimden ayrılarak ona baktım ve kafamı salladım. Doktor Beril'e serum taktıktan sonra gidince gözüm kucağımdaki poğaçalara kaydı. Kahvaltıdan beri bir şey yememiştim ve zaten Beril'in de uyanacağı yoktu. Uyansa bile gidip yeniden alabilirdim sonuçta.

Düşüncelerimin gayet mantıklı olduğuna karar verdikten sonra poşetten meyve suyunu çıkardım ve pipetini koparıp meyve suyuna taktım. Meyve suyundan koca bir yudum aldıktan sonra poğaçaları reçellerle birlikte mideme indirdim. Pek doymuş gibi hissetmiyordum ama bununla idare etmek zorundaydım.

ღ ღ ღ

"Mert?"

Duyduğum narin ses zihnimde çınlarken gözlerimi kırpıştırarak açtım. Kafamı yasladığım koltuk başından ayırarak şöyle bir etrafa baktıktan sonra üzerime dikilmiş ela gözleri fark ettim ve oturduğum koltukta doğruldum. Bir an tutulan belimin acısıyla yüzümü buruştursam da bunu belli etmemeye çalışarak gözlerimi ovuşturdum.

Sahi, ben ne ara uyumuştum?

Beril tekrar "Mert," deyince koltuktan kalktım ve yanına gittim. Başucunda dikildiğimde serum takılı olmayan elini başına götürüp alnını ovdu.

"Ne oldu bana?" diye sorduktan sonra gözlerini kahvelerime dikti. Bakışları tedirgindi. Hatırlamakta zorluk çekiyor olsa gerek kaşlarını çatarken "En son..." diye mırıldandı. Nihayet hatırlamış olacak ki "En son, annem?!" diye bağırdı. Telaşla doğrulmaya çalıştığında serum yüzünden geri yatmak zorunda kaldı. Başucundaki sandalyeye oturduktan sonra uzanıp elini tuttum ve "Sakin ol," dedim yumuşak bir sesle. "Annen gayet iyi, merak etme. Sen de tansiyonun düştüğü için bayıldın, o kadar."

Gözlerini kısarak bakışlarını karşıdaki duvara çevirirken düşündüğünü anladım. Kısa bir süre sonra rahatlayarak derin bir nefes verdi ve "Ah, evet," diyerek bana döndü. "Doktor ameliyatın iyi geçtiğini söylemişti, değil mi?" diye sorduğunda kafamla onayladım.

"Peki, saat kaç?"

Bunu ben de bilmediğim için cebimden telefonumu çıkarıp tuş kilidine bastım.

"Saat sekiz olmuş."

Beril kafasını salladıktan sonra bu sefer yavaşça doğrulmaya çalıştığında yastığını düzeltip arkasına yaslanmasına yardım ettim. Dudakları kıvrılırken "Teşekkür ederim," diye mırıldandı.

"Ne demek, rica ederim. Ee, nasıl hissediyorsun?"

"Biraz başım dönüyor. Onun haricinde iyiyim, merak etme. Ama aklım annemde kaldı. Doktor iyi olduğunun dışında başka bir şey söylemedi mi?"

Poğaçaları yedikten sonra Beril'in annesine bakmak için gittiğimde ameliyatına giren doktorla konuştuğumu hatırladım. Zaten doktorun yanından döndükten sonra tekrar koltuğa gömülmüştüm ve en son hatırladığım şey üzerime bir ağırlığın çöktüğüydü.

Annesinin doktorunun dediklerini hatırlamaya çalışırken "Aslında araba hızlı çarpmamış ama çarpan adam anneni arabaya bindirip gelene kadar çok kan kaybetmiş," diye mırıldandım. "Ama merak etme, bildiğin üzere ameliyatı gayet iyi geçmiş ve hayati tehlikeyi de atlatmış. Şuan yoğun bakımda ama sadece tedbir olarak, gece yarısına doğru normal odaya alacaklarını söylemişti doktor. Büyük ihtimalle yarın sabah gözlerini açarmış."

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin