Ancak Feza öyle değildi. Ne unutabiliyordu Derin'i, ne de kendisine iyi gelecek başka biriyle tanışabiliyordu. Sadece acı çekiyordu.

Bakışlarım dikiz aynasının yardımıyla Derin'i bulduğunda, her zamanki gibi fazlasıyla neşeli olduğunu gördüm. Belki de mutlu olduğu için ona kızarak bencillik ediyordum lakin her gün yanımdaki çocuğun çektiği acıya şahit olurken elimden kızmaktan başka bir şey gelmiyordu.

Ben düşünceler âleminde son sürat ilerlerken, Derin koltukların arasındaki boşluktan kafasını uzatıp hafifçe yanağıma vurdu.

"Ya Mert, ben sizi izlemek için birden heyecan yaptım falan ama içinizde bir kız ben mi olacağım?"

"Yani," diye mırıldandım. "Sonuçta halı saha yapacağız. Erkek erkeğeyiz ya hani, kızlar pek tercih etmiyor böyle ortamları."

"Ya," dedi kafasını geri çekerek. Ses tonundan bozulduğu belli oluyordu. "Gelmeseydim keşke."

"Olsun sevgilim, sen de beni izlersin bol bol," diyen Onur'a görmese de dikiz aynasından ters bir bakış attım. Zevzek zevzek konuşmaya ne de bayılıyordu! Korkarak da olsa bakışlarımı Feza'ya çevirdiğimde bacağındaki elinin yumruk olduğunu gördüm. Derin bir nefes alarak tekrar yola odaklandım ve bu akşamın biran önce bitmesi için dua etmeye başladım.

ღ ღ ღ

Sonunda halı sahaya gelebildiğimizde arabamı sahanın arkasına, bizimkilerin arabalarının yanına park ettim. Arabayı durdurur durdurmaz Feza kucağındaki çantayı omzuna taktı ve arabadan sanki kaçarmış gibi inip bize bakmadan yürümeye başladı. Bu halini normal karşılayarak Feza'nın basıp gitmesinden bir anlam çıkaramayan Derin ve Onur'a yolu gösterdim.

Sahaya girdiğimde etrafa şöyle bir göz attım ve bizimkilerin oturdukları yere doğru ilerledim. Derinler de arkamdan geliyorlardı. Çocukların yanına gittikten sonra Feza'nın yanına oturdum ve elimi dizine koyup hafifçe sıktım. Yaptığım bu hareket hem onun yanında olduğumu hem de bu gece kendisini tutması gerektiğini söylüyordu. Çünkü biliyordum ki Feza da aynı benim gibi -hatta benden daha fazla- Onur'u öldüresiye dövmek istiyordu.

Feza anladığını belirtircesine kafasını hafifçe salladığında kafamı çevirdim ve sahaya daha yeni girenlere baktım. Bakışlarım herkesin yüzünü tararken gördüğüm kişiyle kalakaldım. Bize doğru gelen kişi sahiden Beril miydi, yoksa bugünkü aptal davranışlarım yetmiyormuş gibi bir de üstüne halüsinasyon mu görüyordum?

Beril, yanındaki çocukla -sabah kantinde sarıldığı çocuk yani sanırım sevgilisi- konuşarak bize doğru ilerlerken, sanki bakışlarımı fark etmiş gibi kafasını benden tarafa çevirdi ve göz göze geldik. Karanlıkta da olsak parlayan ela gözleri beni kendine hapsederken sesini duyana kadar kendime gelemedim. Dolayısıyla gelip karşımızda durduklarını da fark edememiştim.

"Aa, Mert?"

Kendimi zorla transtan çıkarırken "Selam," dedim gülümsemeye çalışarak. Tanışıyor olmamızdan kaynaklanıyor olsa gerek sevgilisinin kaşları çatılırken ayıp olmasın diye dönüp ona da kafamla selam verdim ve bu sırada omzuma konan elle Koray'a döndüm.

"Hakan'a adam eksik deyince Eray'ı buldu," deyip Beril'in yanındaki çocuğu işaret etti. Dangalak Koray gülmemek için kendini zor tutuyordu ve bu durum sinirlerimi bozmuştu. Sonuçta sabah neredeyse kıza yürümek için yanına gidecektim ki sevgili faktörünün -yani şuan karşımda duran çocuğun- engeline takılmıştım.

Koray'a eğlenmeyi kesmesini emreden bakışlarımı attıktan sonra yalandan gülümseyerek Eray'a döndüm. "Ben Mert, memnun oldum."

Eray da çakma olduğu her halinden belli olan bir gülümsemeyle "Ben de," deyip Beril'e döndü. "Siz tanışıyor musunuz?"

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now