#2 - Kayıp Kimlik

Start from the beginning
                                    

"Hadi lan oradan! Kankalığın birinci maddesiymiş... Bir taraflarından uydurduğun şeyleri de anayasa maddesiymiş gibi söylüyorsun ya, ne diyeyim ulan ben sana!"

Feza elini kalbine götürüp dramatik bir şekilde "Ama olmuyor böyle abi. Tam buramdan vuruyorsun," dedi. Tiyatro sahnesindeymişçesine sergilediği performans dudaklarımın kıvrılmasına neden olunca, güldüğümü görmesin diye başka tarafa döndüm.

"Sanıyor musun ki başka tarafa döndüğünde güldüğünü görmüyorum? Hadi ama Mert, benden etkilendiğini saklamana gerek yok dostum," dediğinde, omzuna vurup "Gülüyorsam gülüyorum lan, sana mı gülüyorum?" dedim yalandan kaşlarımı çatarak. Sonra lafı kapatmak istercesine, "Neyse, zevzeklik edip beni lafa tutma. On dakika sonra ders başlayacak. Şunu verip de geleyim," dedim ve yanından ayrıldım.

Büroya doğru ilerlerken bakışlarım tekrar elimdeki kimliği kaydı. Doğum yerinde İzmir yazıyordu. Kaşlarım çatıldı. Ben de doğma büyüme İzmirliydim. Acaba isminin bana tanıdık gelme sebebi bu muydu? Daha önce İzmir'de karşılaşmış olabilir miydik?

Düşünmekten kafayı sıyıracağım anda kayıp bürosuna geldiğimi fark ettim. Bu yüzden şimdilik düşünmeyi bıraktım ve içeri girdim. Bürodan içeri adımımı atar atmaz görüş alanıma giren kızıl saçlar, yanlış yere gelmediğimin en büyük göstergesiydi.

"Ya, hiç mi biri getirmedi?"

Kızın sorusu üzerine bürodaki görevli adam sıkıldığını belli edercesine oflayarak, "Hayır diyorum ya kızım. Kayıp kimlik getiren olmadı," dedi. Yüzünde, küçük çocuğuna laf anlatmaya çalışan bir ebeveynin bıkkınlığına benzer bir ifade vardı.

Kızın omuzları aldığı cevapla düşerken ileri doğru birkaç adım attım ve onun tam arkasında durup "Aslında ben bir kimlik bulmuş olabilirim," diye mırıldandım. Kız sesimi duyduktan sonra hızla bana dönerken, uzun kızıl saçları omzuma çarptı ve saçlarının kokusu burnuma doldu. Gözlerimi kapatıp havayı koklamamak için kendimi zor tutarken hangi şampuanın böylesine güzel kokabildiğini düşündüm. Markasını sorsam saçmalamış olur muydum?

Kızıl saçlı güzelin ela gözleri beni görmesiyle açılırken, "Gerçekten mi?" diye sordu heyecanla. "Bulduğunuz kimlik benim olabilir mi?"

Sorduğu soruya cevap vermek istedim lakin kirpiklerine takılmıştı gözlerim. O, heyecanla gözlerini kırpıp dururken; ben kirpiklerinin nasıl bir ahenkle dizilmiş olduğunu düşünüyordum. Acaba uyurken nasıl duruyordu bu kirpikler? Birbirinin üzerine kapanınca da böyle mükemmel duruyor muydu sahi?

Cevap vermediğim için kızın ince, kızıl kaşları hafifçe çatıldığında kendime geldim ve yutkunup kimliğe küçük bir bakış attım. Biraz önce resmen kızın kirpiklerine dalıp konuşamamıştım. Kirpiklerine dalmıştım, kirpiklerine!

Kırdığım potu düzeltmek adına tekrar ona döndüm ve çapkın bakış atarak "Adın Beril ise neden olmasın?" diye sordum.

Mert Atalay Kuralları; Madde1: Pot kırdığınız zaman düzeltmek için asla açıklama yapmaya kalkmayın. Bu sizi daha da beter bir hale sokmaktan başka bir halta yaramaz. Onun yerine yakışıklılığınızı/güzelliğinizi (eğer ben de ikisi de yok diyorsanız şebeklik de yapabilirsiniz, çoğunlukla işe yarar) kullanmanız daha akıllıcadır. Bu hem sizin kırdığınız potla kaybolan öz güveninizi geri getirir, hem de karşınızdaki kişinin dikkatini dağıtır.

Kızıl güzelin elaları bir an bakışlarımda takılı kalsa da, hemen sonra rahatlayarak kocaman gülümsedi. "Tekrar çıkartmak zorunda kalacağım sanmıştım. Çok teşekkür ederim."

Dilim tutulmuştu. Resmen dilim tutulmuştu çünkü bu sefer de gülümsediğinde yanaklarında oluşan küçük çukurlara takılmıştı gözlerim. Dünyanın sonu geliyor olmalıydı. Ya da onun gibi bir şey... Bugünkü davranışlarım hiç normal değildi. Bu kızın karşısında hissettiğim duygular asla ve kat'a bana ait olamazlardı.

KIZIL YILDIZ (B.A.K.) ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now