Görebildiği kadar güzel bir evi vardı ancak o bunların hiçbirine dikkat etmeyecek kadar mutluydu. Barış onu iki kat daha yukarı çıkardı. Sorulan hiçbir soruyu yanıtlamazken onun biraz daha meraklanmasını istiyordu. En sonunda üst kattaki büyük kapıyı açarken tüm İstanbul'u ayaklarının altına alan bir geceye uzandılar. 

Elini daha da sıkı tutup onu terasın ucuna yaklaştırdı Barış. Gözlerinde gördüğü hayranlık, yüzündeki merak ve dudaklarında ki küçük bir kız çocuğuymuşcasına olan gülüşü Barış için her şeyin ötesindeydi. Şu an için hayatının geri kalanını verebilirdi. Gülmek ona ne çok yakışıyordu. Bunu bir müddet kaçırdığı için aptaldı. Neyse ki bundan sonrasında o gülüşü aklına kazıyacaktı. 

"Barış bu ne?"

"Beğenmene sevindim."

"Beğenmek mi? Barış bu şahane bir şey! Hayran kaldım. Bizim evimizde bile böyle manzara yok."

"Gece çok daha güzel görünüyor." 

"Bence gündüzü de şahanedir. Sen her gece buradasındır."

Barış tatlı bir tebessüm etti. "Yalnızken sıkıcı olabiliyor. "

Genç kız onun bu dediğine karşılık en az onun kadar tatlı bir şekilde gülümsedi. Gecenin tüm ihtişamı gözlerinin önündeydi. Barış'ın kollarının arasına girdi hemen. Bu şahane şeyin tadını ona sarılarak çıkaracaktı. Civarda ki en yüksek ev bu evdi. Diğer evler aşağıdaydı. Onlar burada her şeyden herkesten uzaktı. Ona sarılan ve kollarında küçücük kalan kızı sımsıkı sardı Barış. Burada herkesten uzaklardı. Adeta kendilerine ait bir dünyaya hakimlerdi. 

"Işıkları açmamı ister misin?"

"Hayır. Aa ben buraya hiç bakmadım." Başını onun göğsünden kaldırıp omuzlarının üstünden terası incelemeye başladı. Büyüktü. Fazla büyüktü ve iyi dekore edilmişti. Büyük bir masası ve de iki tane de uzun koltuğu vardı. Diplerinde süslü bir halı ve de iki kalın polar koltuğun üzerinde duruyordu. 

"Burayı sen mi bu hale getirdin?"

"Sayılır. "

"İyi bir zevkin var o zaman. Yani sayılır."

"Bak sen."

İkili birbirlerine gülerken Barış "Birazdan geleceğim." diyerek ondan uzaklaştı.

"Nereye?"

"Bir şeyler içmek istemiyor musun?"

"Yani olur aslında ama çokta gereği yok."

Barış gülümseyerek oradan giderken geriye Karaca ve şahane İstanbul manzarası kaldı. Keşke telefonu burada olsaydı. Birkaç resmini çekip Sezen'e gösterirdi. Gerçekten de şahane bir yerdi. Barış'ın hemen dönmesini istedi. Buranın tadını onunla çıkarmak için sabırsızlanıyordu..

*-*-*-*-*

Gözlüklerini geri ittirip saçlarını topladı. İğrenç bir sıcak vardı gecenin bu saatinde bile. Telefonu çalarken ise gördüğü kişi yüzünden gerildi. Şu telefonu hiç açmak istemiyordu ama mecburdu. 

"Karaca bu gece Barış'ta kalıyor. Haberin vardır herhalde." 

"Senin nereden öğrendiğini sormayacağım bile." 

"Bu gece hepsi oradaydı. Ateş ve Güneş geri döndü, üçü bu gece benim peşime düşecekken ikisinin gelmesi onları engelledi."

"Buna sevinmen lazım ama sesin pek iyi gelmiyor." 

"Bir şeyler ters gidiyor ve benden nefret etmeni istemiyorum çünkü. Uzaklaştığının farkındayım Sezen."

"Bak bu güzel işte İdil. Ama benim senden nefret edip etmemem önemli değil, Baran'ın tüm bunları öğrendikten sonra senden nefret edecek olması önemli. O koskoca aşktan sana geriye kalacak olan nefretten korkmuyor musun?"

Karaca ve Barış (Tutku ve Tehlike Serisi-2)Where stories live. Discover now