5.1

1.7K 74 5
                                    

"Sen ne dediğini sanıyorsun?" diyerek kollarını benden ayırdı ve koltukta geriye doğru kaydı.

"O işi aldığımı söyledim." diyerek masum gözükmeye çalıştım.

"Biliyor musun? Seni anlamıyorum. Gerçekten anlamıyorum." diyerek ayağa kalktı ve ellerini havada salladı. Kendini kontrol etmekte zorlanıyor gibiydi.

"Justin sadece sıradan bir iş. Büyütme lütfen." diye yalvaran gözlerle ona baktım. Olayın uzamasını hiç ama hiç istemiyordum.

"Sorun senin işi alman değil Melissa." diye bağırdı. Gözleri öfkeyle kararmıştı. Az önceki halinden eser kalmamıştı.

"Ne, o zaman Justin?" diyerek ben de ayağa kalktım ve karşısına geçtim. Bana bağırıp çağırdığında karşısında yavru kedi gibi oturamazdım.

"Anlaşamıyoruz Melissa. Sen beni asla dinlemiyorsun." diye kükredi. Siniri yüzünden kendini kaybediyordu.

"Sürekli bir karar verirken senden izin alacağımı mı sanıyorsun?" diye meydan okudum. Birlikte bir gelecek kurmaya karar vermiş olabilirdik ama ben onun kuklası değildim ve olmayacaktım. Müstakbel eşim dahi olsa bana emir vermeye hakkı yoktu.

"Her şeye tek başına karar veremezsin Melissa. Senin inadın yüzünden her şey mahvoluyor."

"Justin, ben o işi istedim ve aldım. Sadece kendi kendime bakmayı öğrenmem lazım. Bu kadar basit bir şey—" derken sözümü kesti.

"Ah, lanet olsun! Sorun bu değil! Sen kimseyi dinlemiyorsun. Ne istersen, ne hissedersen bunu yapıyorsun. Böyle olduğu sürece biz diye bir şey var olamaz Melissa. Anlamıyor musun? Sen beni hiçe sayarak kafana koyduğun şeyi yapıyorsun." diye kükredikten sonra yanda duran çerçeveyi aldı ve duvara fırlattı. Korkuyla geriye doğru çekildim ve bana çarpmasını engelledim.

"Ben seni hiçe saymıyorum Justin! Sadece sana yük olmak istemedim." dediğimde tüm gücüm tükenmişti ve bitkin hissediyordum. Onu bana karşı bu kadar sinirli görmemiştim.

"Asla beni anlamayacaksın. Lanet olsun, bundan nefret ediyorum." diye bağırdıktan sonra arkasını döndü ve askılıktan ceketini alıp giydi. Kapıyı açtığı sırada fısıldadım. "Gitme, lütfen."

Justin'in Gözünden

Öfke damarlarımda dolaşırken direksiyona bir yumruk daha geçirdim. Beni hiçe sayması berbat hissettiriyordu. Ne isterse onu yapıyordu. Bir çift olarak karar alamıyorduk ya da buna sadık kalamıyorduk. Neden normal bir çift gibi olamıyorduk ki?

Kendimden geçmiş gibi araba kullanırken istediğim yere geldiğimi fark ettim. Arabayı yolun kenarına park ederek indim. Kafamdaki düşünceler beni o kadar ele geçirmişti ki bir robot gibi düşünmeden hareket ediyorum. Tamamen içgüdüseldi.

Örgütte olduğum zaman keşfettiğim yere gelmiştim. Kırık dökük bir depoydu. Üst katı tamamen gökyüzünü görüyordu. Karanlık deponun içinden geçerken önümü görmek için telefonumun ışığını kullandım. Merdivenlerden çıkarak üst kata ilerlediğimde terasa ulaştım ve kafamı kaldırarak yıldızlarla kaplı gökyüzüne baktım. Hala öfkem geçmemiş olsa da bu biraz rahatlamama neden olmuştu.

Deri ceketimin cebinden sigara paketini çıkararak bir tane çıkarıp dudaklarıma yerleştirdim. Sigaramı yaktıktan sonra çakmağı cebime koydum.

Aslında sigara bağımlısı bir insan değildim ama sinirli olduğum zamanlarda rahatlamama neden oluyordu. Arada bir içmek için yanımda bulunduruyordum.

Dudaklarımın arasından halka şeklindeki dumanı üflerken düşündüm. Neden sürekli bir sorun çıkıyordu? Neden sinirlenince yenik düşüyorduk?

Sorun kesinlikle o işi alması değildi. İstediği şeyleri yaparken çevresindekileri düşünmeyecek kadar sorumsuz olmasıydı. Benim de hatalarım vardı ama ben hiçbir zaman onu hiçe saymamıştım.

Ona kısa zaman önce 'fahişe' diye hitap etmiştim ama kesinlikle bu kelime ona çok yabancıydı. Onun hakkında böyle düşünmek mümkün bile değildi. Neden bu kadar sınırı aşıp ona bunları yaşatmıştım, anlam veremiyordum. Kendimi kontrol edememek sinir bozucuydu. Ona zarar vermek istemesem de onu fazlasıyla yaraladığımı fark ettiğimde içimi pişmanlık duygusu kapladı.

Fazla sinirlenmiştim ve gerçekten fazla tepki göstermiştim. Her zamanki gibi öfke, ruhumu ve bedenimi ele geçirerek sevdiklerime zarar vermeme neden olmuştu. Geri dönüp her şeyi düzeltmem gerekti. Tabii bu mümkünse...

Tekrar aynı yoldan aşağı inerek arabamı buldum. Hızlıca motoru çalıştırarak arabayı hayata döndürdüm ve eve doğru sürmeye başladım. Karanlık sokaklarda ilerlerken yine düşüncelere boğulmuştum.

Onu korumam gerekirken en çok ben zarar veriyordum. Onu geçmişimden korumaya çalışırken ben öldürüyordum. Her şey için geç olmadan onu bulmalıydım.

Uzun bir yolun ardından evin önüne geldiğimde saate baktım. 00.35'ti. Uyumuş olabileceğini düşünerek arabadan evin anahtarını alarak indim.

Kapının önüne gelerek anahtarı deliğe sokup yavaşça kapıyı açtım. Kapıyı kapatıp salona ilerlediğimde kırık camların yanında yerde oturan Melissa'yı görünce kalbimde bir acı hissettim. Nefesim kesilmiş gibiydi. Dizlerini göğsüne doğru çekmiş, sırtını duvara dayamış ve kafasını öne eğmiş oturuyordu. Onu bu hale ben getirmiştim.

"Gitme, lütfen." diye fısıldadığını duyunca yanına yaklaşarak camları bir kenara ittim ve yanına oturdum. "Bırakma beni, lütfen." diye tekrar fısıldadığında onu kendime çekerek sarıldım. Sanki transa girmiş gibi sayıklıyordu.

"Buradayım bebeğim. Sadece sinirliydim." diyerek onu yatıştırmaya çalıştım. Bir yandan bir yeninde kesik olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordum.

"Sen b-beni bırakacaktın." dediğinde onu böyle bir duruma soktuğum için kendimden nefret ettim.

"Öyle bir şey asla olmayacak. Sadece sinirimin geçmesi için biraz dışarıya çıktım bebeğim. Geçti." diyerek başının üstünü öptüm. Kavgamız sırasında evde kalsam daha mı iyi olurdu bilmiyordum. Kendimi dizginlemeyi öğrenmeliydim.

Kafasını kaldırıp kızarmış ve şişmiş gözleriyle bana baktığında kalbimdeki acı gittikçe artmaya başlamıştı. "Özür dilerim bebeğim. Fazla abarttım." Neden o işi almak istediğini çok iyi anlıyordum. Kendi ayakları üstünden durmak istiyordu. Bunu istemesi kadar doğal bir şey olamazdı ama yine de benim fikirlerime kulak asmasını isterdim. Ancak artık olan olmuştu. Bana düşen bu konuyu kapatıp ona destek olmaktan başka bir şey değildi.

"Hayır, haklısın, seni hiçe saydım ve dinlemedim." Başını sallayarak saçını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Herkes hata yapabilir bebeğim, ikimiz de, ağlama artık." diyerek yanağındaki yaşı sildim. Onu, cam kırıklarına değmemesi için kucakladım ve odamıza taşıdım. Yavaşça yatağa bıraktım ve canını acıtmadan üstündekileri çıkardım ve ben de yanına uzandım. Neyse ki hiçbir yeri kesilmemişti.

Onu kollarımın arasına alarak konuştum. "Uyu artık bebeğim. Ben buradayım ve hiçbir yere gitmiyorum. Seni seviyorum."

"Seni seviyorum."

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Where stories live. Discover now