3.7

2.8K 88 11
                                    

Bir anlık refleksle telefonu kapattım. Nereden, nasıl öğrenmişti? Planı neydi? Ben bile ne yapacağımı bilmezken, o bir plan bile yapmıştı. Planı kaçmaksa, bu kesinlikle işe yaramayacaktı. Babam, beni ne yapar, ne eder bulurdu. Artık babamı, annemi, hatta ablamı bile tanıyamıyordum. Benim duygularımla oynadıklarının farkında bile değillerdi. Tek umurunda olduğum kişi Justin'di herhalde, belki bir de arkadaşlarım. Onları çok özlemiştim, arayıp konuşmak, dertleşmek iyi olabilirdi.

Kristen'ı aramaya karar verdim.

"Alo? Hiç aramıyorsun!" diye sitem etti.

"Sen de öyle ama konumuz bu değil, seni çok özledim ve anlatmam gereken şeyler var." Hemen konuya girecektim. Bunu daha fazla içimde tutamazdım.

"Ben de seni çok özledim. Dinliyorum, anlat bakalım." Derin bir iç çekti.

"Ablam bize gelmişti. Bir hafta kaldı. Gideceği gün bana da bilet almış. Tabi ben de Justin'i mecburen bırakıp, gittim. Hala yanlarındayım. Asıl konu geldiğimde bana söyledikleri! Benim şirkette çalışmamı istiyorlar, okulu, her şeyi bırakıp buraya taşınmamı söylediler." Sinirlerim tekrar ve tekrar bozulmuştu.

"Ne? Tanrım, inanmıyorum." Tepkisi hiçte şaşılacak bir şey değildi.

"Ve bunlardan Justin'in haberi yok. Bir gece önce bara gittim ve telefonumu kaybettim. Bir adam telefonumu almış ve Justin aradığında onunla birlikte uyuduğumu söylemiş. Tabi Justin'de inanıp buraya geldi. Bana değil o adama inandığına hala inanamıyorum. Onu hemen affedemeyeceğimi söyledim. O da çıktı, gitti. Az önce aradığında ise her şeyi öğrendiğini ve bir planı olduğunu söyledi. Ne diyeceğimi bilmediğim için yüzüne kapadım." Diye devam ettim. Yine o çaresiz hissettiğim anlardan birini yaşıyordum. Anlatınca olayların saçmalığı ortaya çıkmıştı. Telefonumu kaybetmem ilişkimin sarsılmasına neden olmuştu.

"Hayatım, oraya gelmemi ister misin?" dedi şefkat dolu sesiyle.

"Hiç gerek yok, hem artık sen evlisin, yani enişteye iyi bak." Deyip kıkırdadım.

"Bu durumda bile birilerini güldürmeye çalışıyorsun ya, işte bunu seviyorum." Deyip o da benim gibi kıkırdadı.

"Ama ben ciddiyim, istersen hemen şu an bilet ayarlayacağım." Diye ısrar etti.

"Gerçekten hiç gerek yok." Dedikten sonra aşağıdan gelen tıkırtı sesini duymuştum.

"Tamam, sen nasıl istersen. Ama bak sen derdin ya, her şeyin bir çözümü var diye, elbet bu da çözülür." Bunları duymak biraz olsa da beni rahatlatmıştı.

"Çok karışık bir durum bilmiyorum ama sanırım haklısın. Benim şimdi kapatmam gerek Kristen, sonra konuşalım olur mu?" Aşağıdan gelen sesler artmıştı.

"Tamam, o zaman görüşürüz." Dedikten sonra sesin neyden geldiğini anlamak için aşağı inmeye karar verdim.

Aşağı indiğimde ablamın kapıdan girdiğini gördüm. Zaten evde değil miydi?

"Sen nereden geliyorsun?" diye sordum imalı bir şekilde.

"Bir arkadaşımla buluştum." Dedi ceketini askılığa asarken.

"Ben de biraz hava almak için dışarı çıkacağım." Diyerek vereceği tepkiyi bekledim. Beni daha fazla bunaltmasını istemiyordum.

"Peki."

***

Hani her şeyin bir çözümü vardı? Karşı gelmem neyi değiştirmişti?

Babamın tüm baskılarına karşı gelsem de ısrar etmekten vazgeçmemişti. Benim kararlarıma saygı duyan, her şeye rağmen bana destek olan babam neredeydi?

Tüm bunlar için hayallerimi, geleceğimi feda etmem ne kadar mantıklıydı? Elimdeki dolma kalemi tutarken titrediğimi fark ettim. Önümdeki kağıdı okumaya çalışsam bile gözüm hiçbir şey görmüyor gibiydi.

Hiçbir zaman beğenmediğim imzamı geri dönüşü olmayan bu sözleşmeye atacakken toplantı kapısının açıldığını duydum. Kafamı kaldırdığımda Justin'in bal rengi gözlerini görmeyi beklemiyordum.

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum