0.8

5K 190 13
                                    

Gözlerimi açtığımda ilk hissettiğim bütün vücudumu saran bir acı oldu. Beyaz bir odadaydım ve başımda gözleri kızarmış Dean vardı. Kafamda yaptığım kazanın görüntüleri canlanırken neden burada olduğumu anladım. Dean'a tekrar baktığımda yüzündeki endişeyi görüyordum. Şu an gerçekten beni sevdiğini hissetmiştim ve onunla çıkarken kalbimin bir başkasına ait olması acı vericiydi. O bana değer veriyordu, onu kaybetmemeliydim. Tüm yaşantımı düzeltebileceğine inanmaya başlamıştım.

Birkaç saniye sonra uyandığımı gördüğünde hemen nasıl olduğumu sordu.

"Ben iyiyim, lütfen artık kendini üzme." Yüzündeki üzüntüyü fark ettiğimde kalbim acıdı. Ona bunu yapmamalıydım.

"Melissa sen çok kötü bir kaza geçirdin. Üstelik alkollüyken! Neden yaptın bunu?" dedi sinirli bir ses tonuyla ama sesi güçsüz çıkıyordu.

"En yakın arkadaşlarımdan biri bana ihanet etmiş olabilir mesela!" Aklıma gelen gerçekle sinir bedenimi ele geçirirken amacım öfkemi ondan çıkarmak değildi.

"Üzgünüm." dedi ve başını eğdi. İlk defa bana böyle değer veren biri vardı ve ben onu üzmek istemiyordum.

"Bizimkilerin haberi yok değil mi?" Kızlardan bahsederken Kristen'ın yüzünü bile görmek istemediğimi hatırladım.

"Onlar burada, kapıda bekliyorlar."

"Çağırma." demeye kalmadan onlara haber verdi. İçime oturan sıkıntıyla göz devirdim.

Bir anda odaya bir sürü kişi girdiğinde ilk gördüğüm Kristen'dı. Başı öne eğikti. Bana bakmaya çekindiğini biliyordum. Daha sonra arkadaki biri kapıyı kapatarak içeriye daha fazla kişi girmesini engellediğinde bunun Justin olduğunu gördüm. Kalbim sızladı. Onu burada görmemin tek nedeni Zack'in arkadaşı olmasıydı. Öylece onların peşine takılıp geldiğini tahmin edebiliyordum. Dean, şüphe etmesin diye zorlukla bakışlarımı üzerinden çektim.

Diğerleri bana, ben Kristen'a bakıyordum. Kristen ağlamış olması normaldi. Tüm bunların sorumlusu oydu. Bende de hata vardı ama her şey onun başının altından çıkmıştı. Yıllarca bunu yok sayarak nasıl yüzüme baktığını gerçekten çok merak ediyordum. Onun hakkında ne hissedeceğimi bilemezken Justin başını kaldırdı. Kızarmış gözlerini üzerime diktiğinde neden bu kadar üzgün gözüktüğünü bilmek isterdim. Amy denen sürtük onun canını yaktıysa onu kendi ellerimle öldürebilirdim.

O sırada içeri doktor girdi. Herkes dikkat kesilirken elindeki kağıtlardan değerlerimi kontrol etti. Bir hafta sonra taburcu olacağımı söylediğinde huysuzca sızlandım. Bir hafta boyunca burada ne yapabilirdim ki?

***

Kızlar ve diğerleri her gün beni ziyarete gelirken Justin de onlarla birlikteydi. Onu görmek beni bir uçuruma sürüklemekten başka bir şeye yaramazken Dean onun neden geldiğini sorgulamamıştı.

Sadece bir kere konuşmuştuk. Onda ise sadece "Geçmiş olsun." demişti.

Kristen'la barışmıştım çünkü o haklıydı, Justin'i daha fazla takip etseydim o girdaba daha çok çekilecektim. Onsuz geçirdiğim birkaç yılı daha kötü geçmesine sebep olurdu. Yanında sürekli biri varken ve benden habersizken ona daha fazla bakmaya dayanamazdım.

Bugün taburcu olacak olmamın verdiği sevinçle yatakta doğruldum ve kızların hazırlanmama yardım etmelerine izin verdim.

***

Sonunda eve gelmiştik. Evimi özleyeceğim aklıma gelmezdi ama şu an hastaneden kurtulup buraya geldiğim için minnettardım.

Herkes buradaydı, Justin de dâhil ama ben gitsin istiyordum, onu görmek istemiyordum. Çünkü yine çok gizemliydi. Sürekli kaçamak bakışlar atıyordu ama tek kelime etmiyordu. Burada olmasına bile anlam veremiyordum.

Arada sırada benle konuşmaya başlamıştı. Nasıl hissettiğimi ya da bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soruyordu. Boğuluyormuş gibi hissettiğimi ona söyleyemezdim.

Dean'ın bu durumdan rahatsız olmaya başladığını seziyordum. Ona bakarak söylendiğini ve sinirli bakışlar saçtığını fark etmiştim.

Salondaki koltukta tek başıma otururken herkes kendi halinde takılıyordu. Oturmaktan ya da yatmaktan sıkılmışken buna mecbur olmak can sıkıcıydı. Vücudumdaki ağrılar tüm hareketlerimi kısıtlıyor gibiydi.

Mutfaktan gelen sesleri duyduğumda kulak kabarttım. Boğuk da olsa Justin ve Dean'ın seslerini seçebilmiştim. Zar zor ayağa kalktığımda acıyla inledim. Yavaş adımlarla mutfağa gittim.

Justin ve Dean, büyük ihtimalle benim yüzümden tartışıyordu. Beni görmemeleri için kapının eşiğinde dururken dinlemeye başladım.

"Ona asılmayı bırak seni geri zekâlı!" diye çıkıştı Dean. Ne kadar sinirli olduğu sesinden anlaşılıyordu.

"Ona asılmıyorum, o benim arkadaşım!" diye aynı Dean gibi sinirli bir şekilde karşılık verdi Justin. Sinirlendiğinde yüzünün nasıl kızardığını düşündüm.

"Melissa'nın peşini bırak yoksa..." diye Dean Justin'i tehdit ettiğinde şaşkınlıkla ağzımı araladım. Dean ona ne yapabilirdi ki? Birini tehdit edebilecek kadar bana değer vermesi beni daha da üzüyordu.

"Yoksa ne ha, yoksa ne!" Justin gittikçe sinirleniyor, sesini daha da yükseltiyordu.

"Sen ya da sürtüğün Amy ölür!" Tanrım, Dean ne dediğini sanıyordu? Birini ölümle tehdit etmekte neyin nesiydi? Bu kadar gözü dönmüş olamazdı. Benim görmediğim bir yüzünün ortaya çıkmasından korkuyordum.

"O benim sürtüğüm değil! Onunla arkadaş bile değilim ve bu seni ilgilendirmez!" Ortam gittikçe geriliyordu.

Kavga daha büyümesin diye hiçbir şeyi duymamış gibi içeri girdim ve "Justin, istersen sen eve git artık. Biz iyiyiz. Bir şeye ihtiyacımız yok." dedim sevecen olmaya çalışarak. Onu daha fazla görmek istemiyordum. Bana hiçbir iyiliğinin dokunmasını, bana acımasını istemiyordum. Sadece onu unutmak, Dean'a gerçekten bir şans vermek istiyordum.

"Benden istediğin bir şey varsa ara, görüşürüz." dedi ve gitmeden önce Dean'a sert bir bakış yolladı. Arkasından bakarken sokak kapısının kapanma sesini duyduğumda tuttuğum nefesimi verdim.

O gittikten sonra Dean "O çocukla arkadaş olmayacaksın!" diyerek yüzüme doğru parmağını salladı. Karşısında küçük bir çocuk olduğunu falan mı sanıyordu?

"Buna karışamazsın!" diye bende onun gibi çıkıştım. Beni kısıtlamasına hiçbir konuda izin vermeyecektim.

"Konuşmayacaksın dedim o kadar!"

"Sen ne hakla karışırsın buna!"

"Sevgilin olduğum için olabilir mi?!" Çok sinirliydi ve bağırıyordu aynı benim gibi. Ama onun dediğini asla kabul etmeyecektim. Benim için konu Justin değildi. Benim adıma karar vermeye çalışıyor olmasıydı. Buna dayanabileceğimi sanmıyordum. Ben onu sevmediğim için vicdan azabı çekerken bunu yapamazdı. Böyle biriyle ilişkimi yürütemezdim.

"O zaman artık o hakka sahip değilsin Dean!" dedim ondan ayrıldığımı ima ederek. Onun teklifini kabul etmek en başından beri hataydı.

"Justin gibi biri yüzünden benden ayrılamazsın!" Karşı çıktığında ona itici bir şekilde baktım. Olayın onla hiçbir ilgisi yoktu. Bunu göremeyecek kadar kördü. Karşımdaki babam bile olsa beni bu şekilde kısıtlamasına izin veremezdim.

"Ayrıldım bile, şimdi defolup gidebilirsin!" dedim ve kapıyı gösterdim. Ona olan bütün sempatim yerle bir olmuştu.

"Bunu sen istedin Melissa!"

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon