0.5

5.6K 196 5
                                    

 "Merhaba prenses." Dediğinde anlamsızca yüzüne baktım. Bu lanet özgüveni her şeyi berbat ediyordu. Ona göre daha dün tanıştığı bir kızdım ve bana böyle hitap ediyordu. Yeni tanıştığı herkese böyle mi yapıyordu?

"Bana prenses demezsen sevinirim, sana da merhaba." dedim. Heyecanımı gizlemem gerekiyordu. Rahatsız olduğumu ona belli ettim. Konuşurken ara sıra yaladığı dudaklarına bakmamak için kendimi zor tutuyordum.

"O çocuk kim?" dediğinde şaşırmıştım. Amy'e sürtük diye seslenmiş olması ve kendini beğenmiş olduğunu ima etmesi sinirini bozmuştu sanırım. Aslına bakılırsa Dean söylediği her şeyde haklıydı.

"Dean, neden sordun ki?" deyince cevap vermeden yerine geçmesini izledim. Az önce bana prenses derken hiçte kaba değildi.

***

Kendime inanamıyordum! Bugünü nefret ettiğim çocukla geçirmiştim. Ama o artık arkadaşım sayılırdı. İkimiz de birbirimizi tanımadan yargılamıştık ve önyargılıydık. Tüm bu tabuları aştığımızda iyi anlaşabileceğimizi umdum.

Bana hayatını anlatmıştı ve neden böyle şeyler yaptığını çok iyi anlıyordum. Kötü bir çocukluk geçirmişti. Ailede istenmeyen çocuk olduğunu, ona karşı tek yaptıkları şey parayla her istediğini almak olduğunu söylemişti. Onun yerinde olmanın nasıl olduğunu hayal bile edemezken bende ona hayatımı anlatmıştım ama tabii ki Justin'i bilmiyordu.

Justin'le lisede tanışmıştım. Aynı yaştaydık ama aynı sınıflarda değildik. Onu görmek için her teneffüs sınıfına gittiğimi ve hiç tanımadığım kişilerle muhabbet kurmaya çalıştığımı daha dün gibi hatırlıyordum. Her liseli genç kızın olduğu gibi o da benim lise aşkımdı. Ona karşı duygular besleyen tek kişinin ben olmadığını biliyordum ama duygularıma engel olamıyordum.

Daha sonra Eric sayesinde onunla tanışmıştım. Pek farklı bir tanışma hikayemiz yoktu. Onun bunu hatırladığını bile sanmıyordum. Okuldaki aptal kızlardan biriydim onun için. Aslında lisede arkadaş çevrem genişti ve sevilen biriydim. Popüler denemezdi ama kesinlikle silik bir tip değildim.

Bir gün lisemizin küçük kantininde büyük bir grup halinde oturduğumuzda tam karşımdaydı. O anlarda ne kadar mutlu olduğumu anımsıyordum. Ben ona platonik olarak aşıktım ama halimden memnun sayılırdım. Arada yanında gördüğüm kızları garipsemiyordum. Onun gibi olan her erkek böyle davranıyordu. Yani ona aşık olmaya cesaret ederken bir karşılık beklemiyordum. Metrelerce uzaktan da olsa onu izlemek hoşuma gidiyordu.

Kalbimi parçalayacak olay gerçekleşirken yanımda ise sevdiğim arkadaşlarımdan biri olan Hannah oturuyordu. Komik ve esprili bir kızdı ama daha sonra hiç görüşmemiştik. Herkes birbirlerine bir şeylerden bahsederken Hannah dirseğiyle beni dürtüp kantine giriş yapan üst sınıflardaki yakışlı bir çocuğu göstermişti.

"Hala bir sevgilisi olmadığına inanamıyorum!" Hannah çocuğa hayranlıkla bakarken çocuğun ismini bile bilmiyordum ancak gerçekten yakışıklı olduğu bir gerçekti.

"Gerçekten yakışıklıymış." Bunu itiraf etmekten kendimi alamamıştım. Hannah emin bir şekilde başını sallayıp iç geçirmişti. O da benim gibi aşıktı ama benden çok daha güzel ve popüler olduğu için platonik kalmayacağını biliyordum.

"Sence öyle bir çocuk senin gibi gözlüklü, diş telli ve sivilceli bir kıza bakar mı?" Justin'in monoton sesini duyduğumda kalbimin üzerinde büyük bir kaya varmış gibi hissetmiştim. Bunu nasıl bu kadar rahat söyleyebilmişti hala anlayamıyordum. Onun aksine benim bir kalbim vardı. Orada küçülerek yok olmayı o kadar istemiştim ki.

Söylediği şey beynimde yankılanırken ona bakmayı reddedip cevap vermemiştim. Duymamış gibi davranmıştım. O dakikadan itibaren ona hissettiğim tek şey aşk değildi.

O zamanlar onun yüzünden günlerce ağlamıştım. Her gün aynaya bakıp kendime söylediği şeyleri hatırlatıyordum. Bazen ona hak verdiğim bile oluyordu. Beni kimse sevmeyecekti.

Sonraki sınıfa geçtiğimizde okuldan ayrılmıştı. Hem çok üzülmüştüm hem de sevinmiştim belki unuturum diye ama bu bir yalana dönüşmüştü.

Gittikten sonra defalarca onu arayıp içimi dökmek istemiştim ama numarası değişmişti. İstesem bulabilirdim ama bu sadece benim acımı katlardı. Her gün ölmek istemiştim, onu görmeden yaşamak berbat bir şeydi. Aşkını kalbimin ortasında öylece bırakıp gittiğinden habersizdi.

Anılardan kurtulup olduğum zamana odaklandığım da içimden geçen tek şey onun da acı çekmesiydi. Belki kötü bir hayatı vardı ama bu beni ilgilendirmiyordu. Artık beni içten içe yiyen aşkının yanı sıra intikam ateşiyle yanıyordum.

Revenge Of The Fire  ||  Justin Bieber "DÜZENLENİYOR"Where stories live. Discover now